Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '10

 
Kategori
Siyaset
 

Deniz Baykal Ali Desidero'dan medet umuyorsa

Deniz Baykal Ali Desidero'dan medet umuyorsa
 

Gelecek siyasetçilerin mi yoksa reklamcıların elinde mi? Öyleyse ülkenin bütün figüranları, Sahneye!


Aslında tüm toplumlar için geçerli bir sözdür “balık hafızalıyız” lafı. Balıkların hafızalarının ne kadar zayıf olduğu tam anlaşılamasa da insanoğlu hafızasının fazla olmadığını tartışmaya sanırım gerek yoktur.

“Türkiye’deki en son milletvekili seçimleri ne zamandı” desek kaç kişi doğru yanıt verir? Son seçimlerdeki 41, 3 milyon kayıtlı seçmen, kullanılan oy 32.7 milyon, seçime katılma oranı % 79 ve geçersiz oyların geçerli oylara oranı yüzde dörde yakın desek!

Yazının altında 1940’lı – 50’li seçimlerden bazı afişler de koydum ama o dönemi bir özlem (nostalji) olarak eklemek istedim. Yazıda ise 2007 seçimleriyle ilgili olarak Dr. Erol Çankaya’nın “İktidar Bu Kapağın Altındadır” kitabından bazı alıntıları paylaşmayı uygun gördüm. O dönemde neler olmuştu, hatırlayan var mı? İsterseniz küçük bir yolculuk yapalım geçmişe!

“Cumhuriyet’e sahip çık” mitinglerinin gündeme geldiği böylesi bir ortamda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın 14 Nisan 2007’de Ankara Tandoğan Meydanı’nda düzenlenecek olan “Cumhuriyet” mitingine destek vermesi tansiyonu daha da arttırır. Büyükanıt’ın sözleri oldukça çarpıcıdır: <ı>“Seçilecek cumhurbaşkanı aynı zamanda TSK’nın başkomutanıdır. Bu yönüyle TSK’yı yakından ilgilendirmektedir. Hem cumhurbaşkanımızın hem de aynı zamanda başkomutanımızın Silahlı Kuvvetler ve Türk Milletinin sahip olduğu cumhuriyetin temel değerlerine, anayasamızda ifadesini bulan laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti idealine olan inancımı belirtmek istiyorum” (s. 333)

Cumhuriyet gazetesinin “Tehlikenin farkında mısınız?” kampanyası daha cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yayınlanır. “Tehlikenin farkında mısınız” yazısı tersten ve Arapça izlenimini verecek şekilde belirirken dış ses “Tehlikenin farkında mısınız? Cumhuriyetinize sahip çıkın” uyarısını yapmaktadır. Bu filmlerden birinde ekrandaki –Atatürk’ün doğumunu simgeleyen- “1881” tarihi “1881-2007” halini alır. Fonda siren sesi duyulurken dış ses “Mayıs 2007’de cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor… Tehlikenin farkında mısınız?” diye sorar. “Saat” filminde çok yakın planda, bir saatin geriye giden yelkovanı görünürken dış ses “16 Mayıs’ta saatler yüz yıl geriye alınıyor… Tehlikenin farkında mısınız? Cumhuriyetinize sahip çıkın” demektedir. (s. 336-337)

2007 seçimleri öncesinde, ufukta bir erken seçimin belirmesiyle birlikte hemen hemen bütün partilerin, kendilerini iktidara getirecek “bir reklam ajansı arayışına girdiğini, gazete ve televizyonlarda bu konudaki haberlerin popüler olduğunu görüyoruz.” Hangi parti yöneticisiyle konuşsam ajans sunumunda… Ajanslar bu anlamda üç gruba ayrılıyor: Daha önce siyasal kampanya yapmış olanlar, ilk kez kampanya yapmak isteyenler, bir de taşıdığı risk nedeniyle bu işe hiç bulaşmayıp, tatlı hayatını bozmak istemeyenler. (s.341)

Basına göre “reklam dünyasının ‘dahi çocuk’ olarak tanıdığı Alinur Velidedeoğlu’na teklif götüren CHP, ünlü reklamcıyı son anda elinden kaçırmış”tır. Velidedeoğlu’nun “Genç Parti’yle anlaştığı ileri sürülmektedir.” Ne var ki sonradan CHP’nin de Güzel Sanatlar/ Saatchi&Saatchi ile görüştüğü haberleri basında yer alır. Gelgelelim “kendisini varoşlarla buluşturacak yaratıcı fikirler” bekleyen Baykal’ın aklı “Ali Desidero” reklamlarının yaratıcısı Ali Taran’dadır. Gerçekte, Özkök’ün yazısının başlığı olan “Seçimin galibi Ali Desidero mu?” sorunun özünü kibar bir şekilde dile getirmektedir. Koskoca 5 yıl boyunca varoşlarla ilgilenmeyen, bu kesime yönelik hiçbir politika üretemeyen CHP, seçimlere üç-beş hafta kala, bu semtlere ulaşmak için Ali Desidero’dan medet umuyorsa bu neyin göstergesidir? CHP yönetiminin bu konuda sınıfta kaldığının mı yoksa siyasal reklamcılığın mucizeler yaratan bir sihirli değnek olduğuna ilişkin temelsiz bir inancın mı? (s. 341-342)

... Baykal'ın tek ilgilenmediği 30 yıl sonra ilk kez Taksim'de miting yapmak isterken, sis bombaları altında coplanan DİSK'e bağlı işçiler, basının "resmi zulüm" diye nitelediği "önlemler"le çileden çıkarılan vatandaştır. Varoşlar, hayatın felç olduğu İstanbul'da Taksim'e çıkarken, CHP yönetimi Ankara'da, 16 milyon dolara malolmuş genel merkez sarayında kendilerini varoşlara götürecek reklam ajansından "mucize" beklemektedir! (s.358)

Türkiye’deki siyasal partilerin siyasal iletişim konusunda pek de ileri bir bilinçlilik düzeyinde olmadıklarını söylemiştik. Nitekim partilerin böyle bir “sorun”unun var olduğunu ancak seçim kararının meclisten çıkmasından sonra hatırlayarak “reklam ajansı” bulma telaşına düştüklerini görüyoruz; AKP Hariç!

Çünkü AKP, siyasal iletişim konusunda en bilinçli faaliyeti yürüten, “devamlılığın” da bilincinde olan tek partidir. O kadar ki, AKP’nin siyasal iletişim faaliyetlerinin, daha partinin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden beri zaten kesintisiz olarak sürdüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. AKP, “Tanıtım ve Medyadan Sorumlu Genel Başkan yardımcılığı” kurumu olan, bu göreve bir iletişim profesörünü getirecek, kadroların eğitimi konusunda sistematik çalışmalar yapacak, iletişim stratejileri belirleyip uygulayacak ölçüde bilinçli bir yaklaşım içindedir. Dahası AKP, neredeyse özel olarak siyasal iletişimde odaklanmış bir ajansla kesintisiz bir işbirliği sürdüren tek partidir de. Başbakan Tayyip Erdoğan’la daha İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı döneminden bu yana Arter Ajans, AKP kurulduktan sonra da partinin tüm tanıtım ve organizasyonlarını yürütmektedir. Bu nedenle AKP, genel seçimlere iletişim açısından da en hazırlıklı partidir.

Daha Aralık 2006’da, Kurban Bayramı nedeniyle 61 ilde “Kurban olam ayına- yıldızına” sloganlı çok yaygın bir afiş ve pankart çalışmasına girmiş olması hiç şüphesiz, yelkenlerini Türkiye’de yükselişte olan “milliyetçilik” rüzgarıyla da doldurarak MHP’den öcalma çabasıyla da bağlantılıdır. (s.345)

Aslında yazacak o kadar çok şey var ki! Yoruma bile gerek bıraktırmayan satırlarla insan kitabın rüzgarına kendini kaptırıveriyor. Bu nedenle biraz uzun bir yazı oldu. En güzeli siyasi geçmişten Dr. Erol Çankaya’nın “İktidar Bu Kapağın Altındadır” kitabı ile ders almak…

“Kim ders alacak” diye sormayın, Dr. Çankaya kitabın son kısmında sesleniyor “Bütün Ülkenin Figüranları, Sahneye!”

Erol Çankaya – İktidar Bu Kapağın Altındadır / Boyut Yayınları

 
Toplam blog
: 64
: 968
Kayıt tarihi
: 28.10.07
 
 

Mülkiye İşletme mezunuyum ve aynı zamanda Sakarya Üniversitesi Maliye Bömlümünde doktora öğrencis..