Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '10

 
Kategori
Siyaset
 

Deniz Baykal ve Esaretin Bedeli

Deniz Baykal ve Esaretin Bedeli
 

Anayasa değişiklik paketi gündeme geldiğinde, uluslararası haber kaynakları şöyle bir yorumda bulunuyordu.

"Türkiye, siyasal tarihinin en sert iç savaşına sahne olacak".

Nitekim anayasa değişiklik paketinin tartışılmaya başlanması ile birlikte Türkiye siyasetinde feci bir kutuplaşma yaşandı ve saflar iyiden iyiye netleşti, AKP iktidarının sivil darbe yapmaya çalıştığına dair kehanetler ortalığa saçılıp döküldü. Aslında savaşın tarafları belliydi. Bir tarafta AKP iktidarı, diğer tarata ise kendilerini devletin asli sahibi olarak gören ordu, üst yargı, CHP ve bu üç kuruma akıl hocalığı yapan Cumhuriyet Gazetesiydi.

Bu savaşın taraflarını AKP iktidara geldikten sonra birçok olayda ayan beyan gördük. Cumhuriyet mitingleri yaşandı bu topraklarda ve Cumhuriyet mitinglerinden güç alan statükocu cephe, 2007 seçimlerinde feci bir darbe yedi. Cumhurbaşkanlığı kaybedildi, Ergenekon soruşturmaları başladı ve bu soruşturma sürecinde yaşanan olaylar statükocu cephenin elini iyiden iyiye zayıflattı. Bu gün gelinen noktada statükocu cephe olarak nitelemiş olduğumuz ordu, yargı, CHP gibi kurumların AKP iktidarı karşısında çaresiz bir noktaya geldiği ve anayasa değişiklik paketinin referanduma sunulması ile birlikte yine ağır bir darbe yiyeceği ortada. Kadıki 2011’de yapılacak olan bir genel seçim var. Bu doğrultuda statükocu cephenin iktidar imtiyazlarını kaybetmemek adına hamleler yapacağı malum.

Deniz Baykal’a düzenlenen komplo ve Deniz Baykal’ın istifasını bu çerçevede ele alıp değerlendirmekte fayda var.

Deniz Baykal dünkü basın toplantısında Fethullah Gülen’e teşekkür mesajı gönderdi ve kendisinin özel hayatına ilişkin olarak yapılanın, ancak bir hükümet onayıyla gerçekleşebileceğini ifade etti.

Böyle bir basın toplantısında Deniz Baykal’ın Fethullah Gülen’e teşekkür mesajı göndermesi çok garibime gitti. Deniz Baykal’ın bir başka garipliği ise, komplonun altında AKP iktidarını aramasıydı.

Dün akşam izlemiş olduğum açık oturumlardada statükocu cephe olarak tanımlamış olduğumuz kesimlerin sözcüleri mal bulmuş mağribi misali bu komplonun altında AKP iktidarını aradılar ve böyle bir komplonun anayasa değişiklik paketi sürecinde ortaya çıkarılmasını AKP’nin bir marifeti olarak ifade etmeye çalıştılar.

Pek tabiki bu eksen üzerine oturtulmuş bir düşünsel kurguya verilecek yanıt “Zırva” dır.

Neden?

Bir Komiser Colombo sorusu soralım.

“Bu cinayetten kimin çıkarı olabilir?” sorusunu değiştirerek soralım ve "Deniz Baykal'ın istifasından kimlerin çıkarı olabilir?".

Bu gün Türkiye siyasetinde kılıçların keskin bir şekilde kuşandığı ve savaş tamtamlarının her zamankinden daha sert çalındığı bir dönemi yaşıyoruz. Cumhuriyet tarihi boyunca iktidarın görünmeyen yüzü olan ve canı istediği gibi ülkeye yön veren statükocu cephe, siyasal arenada elinde bulundurmuş olduğu hemen hemen tüm mevziileri kaybederek, AKP iktidarına teslim olmuş durumda. Bu teslimiyetten kendilerini Deniz Bakal’lı bir CHP’nin kurtaramayacağını çok çok iyi bilmekteler. Deniz Baykal’ı normal kurultay süreçleri ile alt edemeyeceklerini gören statükocu cephenin, yine CHP eksenli ama, kamuoyunun daha fazla içine sindirebileceği bir liderle AKP’nin karşısına çıkması ve AKP’yi bu yeni isimle yenebilmesinden öteye başka seçeneği kalmamıştır. 2011 seçimlerine yönelik statükocu cephenin stratejisinin bu çerçevede şekilleneceği malumane bir gerçektir.

2011 seçimlerinde AKP’nin oy oranı % 30’lar bandına gerileyip, CHP’nin oy oranını yeni liderle birlikte % 28’ler bandına tırmandırdığı anda, bir CHP-MHP koalisyonuna zemin hazırlanması içten bile değildir. Her ne kadar MHP tabanı AKP’ye daha sıcak bakıyor olsada, en azından kurulacak bir hükümette, MHP’nin bir şekilde olma ihtimali yüksektir. CHP-MHP veya AKP-MHP ortaklığı ile kurulacak olan bir hükümet, statükocu cephe için “yemede yanında yat” tadında bir sonuçtur.

Bu tablonun ortaya çıkaracağı sonuçlar ise Ergenekon Davasının sulandırılırması, kaybedilen diğer tüm mevziilerin bir bir geri alınması olarak tezahür eder.

Sonuç olarak;

Deniz Baykal’ın başına gelenler ve sonrasındaki istifa kararından en fazla nemalanacak kesimin statükocu cephe olduğu ayan beyan ortadayken, Deniz Baykal dahil diğer tüm çevresinin, komployu AKP üzerine yıkmaya çalışmaları şahsıma son derece gülünç gelmektedir.

Hemen bu noktada dikkatimize nail olan daha ilginç durum vardır.

Deniz Baykal kaset ile ilgili olarak “montajdır” ifadesini kullanmamış ve olayla ilgili olarak her hangi bir yalanlamada bulunmamıştır. Kaldıki Deniz Baykal gibi bir siyasetçi için bu tip yayınları püskürtmek pekde zor olamayan bir mücadeledir. Türlü hukuk yollarına başvurur ve ortaya çıkmış bu yayını yalanlayabilirdi Deniz Baykal. Ama böyle bir şey yapmadı.

Acaba neden?

Öyle sanıyorumki Deniz Baykal’ın ipi kesin olarak çekilmiş. Şayet Deniz Baykal dirençli davranıp istifa etmeseydi, bu yayınların arkası gelecekti. Bunun bilincinde olan Deniz Baykal derhal istifa kararı alıp, gereğini yaptı.

Bundan sonra ne olur?

Bu sorunun yanıtını başka bir yazıda arayalım.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..