Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '10

 
Kategori
Felsefe
 

Deniz Bitmeye Görsün

Deniz Bitmeye Görsün
 

Yelkenler fora. Gece karanlık, deniz dalgalı, pusula bozuk... rastgele... varır herhalde bir yere...



Deniz havası farklıdır karadan.
Nem solursun, yosun kokusunu alırken.
Gözlerin acır ufuklara baktığında…
Derinliklere baktığında, alır gözünü mavinin her tonu...
En çok turkuaza takılınır, mavinin siyahımsı koyulukları korku verirken...

Herkes gibi sen de denize açılmak istersin .
Hoş bir yolculuktur planladığın.
Yeni yerler görmek, yeni havalar solumak, yeni iklimler yaşamaktır heves ettiğin.

Adalara varmak , kıyılarında yürümek, el değmemiş yerlere değmek, görülmemiş kuytulara ilk ayak basan olmak istersin.
Gerçekte yeni başlangıçlar yapma, bazı şeyleri geride bırakma isteği vardır, denize açılmanın arka planında…

Belki yeni bir tanışma olur ya da yeni bir paylaşım olur, yeni dostlar bulunur umuduyla
yeni kıyılarda yüzmek, özgürlüğün tadını yaşamaktır denize açılmakta istediğin.
Yaşamın yeni ufuklarına yelken açmakla eş değerdir denize açılmak.
Umudunda doruklar, zirveler, kuytular, derinlikler, keşfedilmemişler,
yeni başlangıçlar, yeni yaşamlar, yeni tatlar, yeni heyecanlar ya da yeni maceralar vardır.

Vardığın adalar sığınağın olur, kıyılarında yeni yaşamlar bulduğunda.
Yüzersin, güneşlenirsin, gezersin… Tatmadıklarını tadar, tadını unuttuklarını hatırlarsın.
Daldığında derinlere yeni yeni dünyaları keşfedersin.
Çeşitli çayırlar, bitkiler, vadiler, ovalar, yaylalar görürsün.
Her bir kıvrımda ne var, her bir çukurda ne yaşar diye merak edersin.
Takılarak çeşit çeşit balıkların peşine, yüzersin hiç tanımadığın yerlere.
Çoğunda, acaba ilk gören ben miyim diye gizemli bir heyecan yaşarsın.

Ancak her güzellik gibi, açıldığın denizin de ömrü vardır.
Onun ömrü, gerçekte, senin tükenen iştahın kadardır.
Önce üşüyerek tenin ürperir… sonra isteğin azalmaya başlar..
Gözün ağrır yansıyan ışıklardan, bakmak istemezsin denizde aydınlanan yerlere.
Küçücük dalgalar bile döndürmeye başlar bir zaman zevk sarhoşu olan başını..
İsyanlar yükselirken içinden, ilk tükenen tahammülün olur..
Dalmak bıkkınlık vermeye başlar, keşfetmediğin yer kalmadığını sanarken.
Huzur veren sessizliği de kaybolmaya başlar adaların,
Artık umursamamaya başlarsın dar sokaklarını,
Salaş meyhanelerini,
Rıhtımda tembellik eden obez kedilerini,
Uyuşuk uyuşuk bakan umursamaz köpeklerini…

Rıhtımdakilerin umursamazlığını,
hiç bir yere varamadan dönüp dönüp aynı yere gelen gemilerin umutsuzluğundan olduğunu anlarsın.
Sıkılmaya başlarsın, tükenmiş bezgin yolcuları görmekten..

Anlamsız gelmeye başlar heyecan vermeyen geliş gidişler,
Ruhsuz merhaba deyişler, eşyalaşmış yaşamlar, mekanikleşmiş ilişkiler...
Deniz bitmiştir aslında…
Bitmesine bitmiştir de yelkenlerin açık kaldığı unutulmuştur...
Bu yüzdendir geminin anlamsız med-cezirlerde karaya vurup vurup sallanması...
Üstelik her vuruşta biraz daha aşınarak...
Artık ne denizdesindir ne de karada.
İki alem arasında ruh gibi sersem sepelek salınıp durursun.

Karayı özlersin, gemiden olanca bıkmışlığınla....
Kalabalıkta, koşuşturmanın anlamsızlığında kaybolmak istersin…
Kıyıya çıkmanın kurtuluşun olacağını düşlersin...

Deniz bitmeye görsün bir nere… ne heyecanı kalır ne de tadı, tuzu…
Ufukta yeni bir ada göründü denmesi de fayda etmez umutsuz yolculara,
tükenmiş heyecanların küllerinde köz arama çabalarında…
Her denemeden geriye kalan,
Sadece yorgunluk, sadece hayal kırıklığı, sadece umutsuzluk olur.
Gerçekte deniz bitti mi, her yerde birden biter...

Zaman olur hayali cana değer derler…
Ne umutlarla çıkmış olduğunu hatırlarsın yolculuğa...
Ne iştahla atlamıştın kalkacak olan gemiye, sözde kaptan olacaktın...
Ne heyecanla gözlemiştin varacağın limanları, yeni iklimleri, yaşanacak mutlulukları…
Meğer hesaplayamadığın, her şeyin yaşandığınca tükendiğiymiş...

Değişen, yanlış olan bir şeyler var diye…
Gemiye mi kızarsın yoksa dümenciye mi?
Gemi mi yanlış rota izledi, yoksa rüzgarlar yanlış adaya mı sürükledi demeye başlarsın…
Tayfaların gevşediğini, döküldüğünü, heyecanın kaybolduğunu ve seyahatten bıktığını görürsün…
Deniz bitmeye görsün bir kere….
Ve her deniz biter….
Geriye kalansa, sadece aklından geçen yeni denizler, yeni kıyılar var mıdır sorusudur....
...... ............. ........

Yolcular ikiye ayrılır.
Seyahate hiç çıkmamışlar ve seyahatten dönenler.
Seyahate çıkmamışların coşkuları,
Kıskandırır her zaman dönüş yolunda olanları.
"Ben çıktımda ne oldu"
sorusudur, alaycı bakışların arka planında saklanmaya çalışılan kıskançlığın nedeni...

Bir de seyahati alışkanlık edinenler var…
Gülümsediklerini görür gibi oluyorum yıllardır aynı gemide olanların…
Ne ezberlemedikleri rota ne de keşfetmedikleri ada kaldı onlar için…
Artık istediğiniz yöne gitmeyen, istediğiniz limanlara uğramayan, istediklerinizi yolcuları almayan,
ve hiç bir yere varmayacak olan bu gemide yalpalayıp durmaktan sıkılmış yolcular gibidir, sessizliği sığınak edinenler...

Oyuncağı olurken, ne yandan eseceği bilinmeyen rüzgarın,
Küpeşteyi döğen dalgalar da sanki tuzu biberidir açılan yaraların.
Gerçekte esiridir onlar, hem geminin hem çizemedikleri rotasının...

Demir atmıştır gemi, sahillere varmayan kıyılara...
İçindekiler de, kıyılara uğramayacak gemiye...
Sallanıp dururlar umutsuzca bir oyana bir bu yana...
Üstelik de su aldığını bile bile geminin...
Yapılan ise, çoğunun yaptığı gibi, sadece beklemektir..
Beklemekle ne olacaksa..., beklemek neyi değiştirecekse...
Ara sıra alınan suyu boşaltılmaya çalışılır...
Aslında kaçınılmazı geciktirmekten öte değildir yapılan…

Hayyam gel gel.... Sen anlarsın beni…
Bilirim bu filozofluğunun arkasındaki nedeni...
Gel de başlayalım “ne olacak bu gemini hali” muhabbetine.
Doldururken meyleri kadehe,
Bir yandan çekelim isyan bayrağını direğe,
Hem de gönlümüzce meydan okuyalım feleğe…

“Bir testi aldım çarşıdan ucuza
Gizli gizli neler anlattı bana…
Bir şahdım, dedi… altın kupam vardı
Şimdi neyim? Testi oldum şaraba.”

(Ne şanslı adammış…)

Desene şimdi bizim gemiden ne köy olur ne kasaba..
Hâlbuki bir zamanlar umut kadehleri vardı elimizde,
Sevgi içer, sevgi doldururduk gönülden,
Aşk sarhoşluğuyla binerken gemiye…

 
Toplam blog
: 193
: 1045
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

Bilecik doğumluyum. Emekli Eğitimciyim. Ankara'da ve yazları Kuşadası'nda yaşıyorum Günlük uğraşl..