- Kategori
- Doğal Hayat / Çevre
Deniz feneri
Fotoğraf: Aydın Tiryaki (27-10-2006, İnebolu)
2 yıldır deniz fenerini yazıyorum. Benim deniz fenerim tertemizdir, kimseyi aldatmamıştır.
14 Ekim 2006’da günün güzel fotoğraflarını yazarken deniz fenerinden sözetmiştim: “Yamaçtaki deniz fenerine çıktık yine. Minicik elmalar denizin önünde daha güzel göründüler. Limanda gemiler yoktu ama küçük kayıklar olanca güzelliğiyle sakin sakin bekliyorlardı.”
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=9988
Terkedilmiş bir Deniz Fenerini yazmıştım 28 Ekim 2006’da: “Deniz Feneri çok özel bir yerdir, görünümü güzeldir ve çok güzel şeyleri simgelerler benim için. Onun görevi sevdiklerini korumaktır, dalgalı, fırtınalı günlerde ve karanlıklarda kötülüklerden, tehlikelerden korumak. Deniz feneri iyi dosttur. Deniz fenerinin kimseye kötülüğü dokunmamıştır. (..) İnebolu Feneri buranın en güzel ve en yalnız yeridir. Oraya gidin, taş merdivenlerinde oturun, dalgaların sesini dinleyin. Uzaklarda gördüğünüz teknelerin yanınızdaki fenerin ışığını gördüğünü bilin ve onların güvencede olduğunu düşünüp rahatlayın.”
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=11396
12 Kasım 2006’da “Bu fener şimdi yok” başlık yazımda liman inşaatı sırasında yıkılan fenerin eski fotoğraflarını yayımlamıştım: “Bu yıl liman inşaatı bitecek diyor haberlerde. Oraya aynı feneri istiyorum, yıkılanın aynısını. Fotoğraflarını çektiğimde “nerede o eski fenerler” demeyeceğim bir fener. Bir de incir ağacı büyütelim fenerin yanında.” Liman inşaatı tamamlandı. Oraya bir fener konuldu. Ancak mendirekte yürümek yasak olduğu için uzaktan gördüm yeni feneri.
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=13312
14 Kasım 2006’da İnebolu’da yaz renklerini anlatırken İnebolu Limanı’ndaki mendirekteki fenerden sözetmiştim: “Deniz feneri eski fener değildi. Üzerinde bir güneş paneli çağa ayak uydurmuştu. Yedi saniyede bir ışığı yanıp sönüyordu.”
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=13518
Fenerde kargalarla konuştuğum gün 3 Ocak 2007’ydi: “Kargalar fenerin en iyi dostları olduklarını anlattılar, hep beraber konuşsalar da ne dediklerini anladım. Her zaman fenere geldiklerini, ağacın dallarında sıralanıp fenerle sohbet ettiklerini, havadan sudan konuştuklarını söylediler. Kargaların fenerin terkedilmişliğini ve yalnızlığını unutturmak için yaptıklarına sevindim.”
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=19867
7 Şubat 2007’de “Deniz Feneri, yelkenli ve sayılarla oynamak” başlıklı bir yazı yazmış, güzellikleri anlatmıştım: “Rüzgarı sevmez deniz feneri. Yelkenli rüzgarsız yapamaz. Kuş misali gitmek ister uzaklara. Deniz feneri özler yelkenliyi. Karadadır deniz feneri, denizdedir yelkenli. Denize açılamaz deniz feneri, karaya gelemez yelkenli.”
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=24907
Geçen Eylülde ekinoks günü yani 23 Eylül 2007’de fenere çıkıp “23 Eylül, İnebolu Deniz Feneri ve ekinoks” yazımı yazmıştım: “Parlayan ışığını yakından hiç görmedim fenerin. Oraya ne zaman çıksam hep gündüz vaktiydi, aydınlıktı. İnebolu Feneri yakından görünsün diye vermiyor ki ışığını. Onun görevi uzaktakini yol göstermek, onu korumak. Tepesindeki dönen lamba göz kırpacak uzaktaki gemilere.”
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=65266
Benim yazdığım benim deniz fenerimdir. Benim deniz fenerim tertemizdir, kimseyi aldatmamıştır.
Ankara, 10 Eylül 2008