- Kategori
- Deneme
Deniz Fenerleri Ve Aşk Yağmurları.
Deniz fenerleri, oldum olası gizemlidir. Anıldıklarında, tebessüm ettirirler. Onlara,''Gizli'' bir hayranlık duyarız. Beğenimiz; o'nun denize duyduğu ''İlahi' aşk'dır.” Ve bu aşka biz, saygı gösteririz.
Deniz fenerlerini, bir sevgiliye de benzetebiliriz. Geceli, gündüzlü, fırtınalı, kasırgalı, şimşekli her ortamda ''Aşkını'' yaşar sere serpe. Hep aşıktır. Hep sevecendir. Sevgilisi olan denizden bıkmaz. Ufkundan gelip geçen gemiler kadar sever denizi. Mavilikler, içinin aynasıdır. Orda kendini görür O’nun, rüyaları bile, hülyaları bile, bakışları bile mavidir, masmavi. Rengini, sevgilisi ''Deniz'' vermiştir ona. Hep fırtınalı havayı sever deniz fenerleri. Zira, fırtınalarladır işi. Onun için de, aşkını, “ fırtınalar “ gibi yaşar.
Deniz fenerleri. Her birinin sevgilisi, müşterektir: ''Engin denizler!''
Denizle, fenerin günün her saatinde seviştiklerini bilir miydiniz? Hem de sere serpe! Sesli sesli! Deniz, canı çektiği zamanlar, rüzgarın kulağına fısıldar. Sekiz oktavlıktır sesi. Deniz, o an, tok tok gürler. Pavarotti bile baş edemez!
Deniz fenerlerinin olduğu yerlerde deniz, yağmurlu havaları sevmez. Bir de. Her çılgınlığı tek başına yapmak isterler. Kendilerine ortak aramazlar. Oysa yağmur, denizin hızını keser. Azgın dalgalarının kükreyişlerini böler, kesintiye uğratır. Onun için sevmezler yağmuru. Onun derdi imanı, rüzgarların koltuğuna girerek, dalgaları azdırmaktır. Ki, o dalgalarla şaha kalkabilsin. Azgın dalgaları birleştirerek, topluca ayağa kalkabilsin. Vurunca da, ses getirsin isterler. Laf aramızda, “yağmurlar,” “deniz fenerlerini ” daima kıskanırlar.
Hele hele bizim yağmurcular, bu semte hiç uğramazlar. Fiyakaları bozulur da ondan. Gönülleri, rüzgarla barışıktır. Dalgalar öyle mi ya! Her daim rüzgarla coşarlar, rüzgarla inlerken bile zevkten çıldırırlar. Rüzgar olmadı mı, o dalgalar, süt dökmüş kediye benzerler. Sakindirler. Ha vardır, ha yokturlar.
Hele o rüzgar, bir esmeye görsün. Taaa ufuklardan gözünü kararta kararta, yuvarlana yuvarlana, burnundan alevler çıkara çıkara, çoğala çoğala, soluya soluya ve de kükreye kükreye bir gelirler ki, denizin gamzeli yanaklarda güller açar
İşte bu uğultulu kükreyişe kulak vermek lazımdır. Deniz yatağından sökülürcesine ayağa kalkar o an. Dizleri üzerinde kayalıklara ak köpüklerle yaslanır ilkten, sonra da büyük dalgalar katlana katlana çoğalır, bir arada toplanır, yaydan çıkarcasına hızını artırarak öyle bir atılır ki, kükreyerekten deniz fenerinin başının üstünden aşar da aşar. Hızını alamaz alimallah. Önünde martılar bile duramaz.
İşte. Beklenen bu andır. Bu kükreyişte, bu çılgınlıkta bir yok oluş vardır. Bir haz vardır. Gözleri, göz göz yumuludur ak köpüklerin. Bu bir temasın ilk ürpertileridir. Bir erişmedir. Bu bir boşalış, bir rahatlamadır, bir vuslata eriştir. ve bir bir orgazm'dır. Ve de bağıra bağıra, sesli sesli bir boşalımdır.
Sonra?. Denizin, bir kabaran bir inen göğsü, solumasını yavaşlatır. Nice sonradır ki, eski haline döner, sakinleşir. Gökteki ay, saklandığı yerden uzanarak biraz da kıskançlıkla, gözünden bir damla gözyaşı düşürür. Bu damla, koskoca deryada kaybolur gider.
Ve fenerimiz, hazdan yumulu gözlerle köpüklenen denize bakarak ışıklanır. Sanki hiç o değilmiş gibi. Bu haller, taaaa İskenderiye Feneri kuruldu kurulalı böyle devam edegelmiştir hep!
Ne diyorduk? Taraflar, gizemli aşklarla donatılıdırlar. Onun için de aldıkları her nefeste tatlı bir sır, cazibe vardır. Aşkları gizem küpüdür. Her eksilişte, yeniden dolarlar. Sevgi küpleri hep doludur. Parçalansa, parçaları bir araya gelemezler. Gelseler de eskisi gibi olamazlar. Yaz boz'a dönerler bir ihtimal. Ama, daima bir yerlerinden ''Pot'' verirler.
Evet! Ne diyorduk? Deniz fenerleri. Onlar, bizim de sevgililerimiz! Sevin onları. Sık sık ziyaret edin onları.
Eğer aşıksanız, Eğer yüreğiniz sevgisizliğin burgacında kıvranıyorsa, gidin ona. Mavi mavi bakışı ile. Bulut bulut sevdalı başı ile dinleyecektir sizi. Ak yelkenli teknelere olduğu gibi, size de yol gösterecektir.
Ama, yine de siz siz olun, elinizden şemsiyenizi, eksik etmeyin. Aşk yağmurlarını kollayın. Yağmakta olanlar, “Gönülleri ıslatan” sevda yağmurları”dır diyerek, gönüllüce ıslanmasını bilin. Bunu, gönülden yapın. Ki, “Gönülden gönüllere yol olsun, ışık olsun, iz olsun”
Mavi mavi bakışlarıyle, bulut bulut sevdalı başı ile sizi dinleyecek ve bir yol gösterecektir.
Yağmur yağmıyorsa gam etmeyin. Hele hele yağmur adam olmaya hiç heveslenmeyin. “Yağmursuz kaldım” diyerek deniz fenerlerine şikayete gitmeyin. Onun derdi başından aşkın. Bir de sizinle uğraşmasın.
Bir de siz gidip onun yanında sevdanızdan sakın ola ki dem vurmayın, üzmeyin onu. Onun sevdiği önünde zaten. cümle alem biliyor. Yeter ki sen, şemsiyenin sapını sıkı tut, bırakma. O yağmurlarla gönüllere dolan sevda çisentilerini, ifşa ederek deniz fenerimizi üzmeyesin sakın. Zira garibim, bizim kadar sevmedi, sevilmedi, bizim gibi deryalara hükmetmedi. O, bu kadar mutluluğu duydu ya, hissetti ya!.. Altından kalkamaz! Kıskanır sonra. Onun için bir şeyler anlatmayasın. Sakın ha, bunu yapmayasın.
Yoksa, “onu ağlatırsın !”