Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '16

 
Kategori
Edebiyat
 

Deniz’in üzerine sağanak yağmur…

Deniz’in üzerine sağanak yağmur…
 

O gece, yalancı mı gerçek mi olduğunu bilmediğim evrene yazdığım o mektubu hatırladım. Sırılsıklam ve titreyen vücutlarımızla kahkahalar atıp sokaklarda koşuştururken en yüksek seslerimizle “Uyumayın millet. Dışarıda hayat var. Niye uyuyorsunuz?” diye bağırıyorduk. Hatırlayamadığım tek bir saniye bile yok o geceye ait.

Bendeki Aşk, senden bana zuhur eden, içime işleyen nedir bilmek ister misin? Kim baksa yüzüme senden izler görecek her an. Benim her halimde sen varsın. Gözlerim sana ağlayacak, senden olanlar için akıtacak yaşlarını, gülüşümle eşlik edecek, belki bir gün kahkahalarımdan yaşaracak gözlerim, belki de incittiğin yerden akamayan kanın yerine, sağanak yağacak gözlerim ama içinde hep sen olacaksın.

 O en beğendiğin dudaklarımda senin yönetiminde anlıyor musun? Ya sen istedin diye tutku ile alev alacak, ya mühürlenecek ve hiçbir sesin çıkmasına izin vermeyecek, belki de kocaman bir kahkaha için açılacak bir gül gibi yüzümün tam ortasında ama o da senin emrinde aşk. Sen ne istersen o.

 Ellerim, parmaklarımda, emrinde sevgilim. Ya sımsıkı tutacaksın kenetleneceğiz ya da kayıp gideceksin usulca avuçlarımdan.

 Uyuyarak şereflendirdiğin göğsümün üzerinde, saçlarının içerisinde kaybolacak parmaklarım istersen ya da gidişinin ardından boş yastığı göğsüme bastıracak sen diye. Her hareketinde yine de sen olacaksın avuçlarımda, ellerim senin varlığınla eskisinden daha da anlamlı.1yagmur_ve_ask_kapak_fotograflari_14

 Sana gönderilmeyen mektuplar yazacak belki parmaklarım ya da buzdolabının üzerine gülümsemen için “Sana aşığım” yazan bir not bırakacak güzel bir sabahta, ama yine senin emrinde olacak.

Kalbim, hani şu gönül dedikleri, o da emrinde sevgili. Sen ince ince sızacak, damlaya damlaya göl, sonra okyanus olacaksın içimde. Tüm hücrelerime yayılacaksın. İliklerime işleyeceksin. Sen kokacak üstüm başım.

Belki ruhum kırılıp dağılacak bir cam parçası olacak kim bilir? Uçurumun kıyısında paramparça, yere çakılmaya yakın bir taş gibi sırasını bekleyecek ya da zirvede tamamlayacak görevini yürek. Sadece seninle dolu olacak tüm varlığım, sana söz. Ölüm de de, hayatta da yalnız sen olacaksın.

Bedenimi oluşturan neyim varsa, saklı gizlilerimle, hayallerimle, duygularımla, beynimin tüm hücreleri ile esir al beni aşk, sana söz sonsuza kadar emrindeyim.

Acıyan yerlerime, kırılan dökülen tüm parçalarıma inat sana hizmet edeceğim sonuma kadar.

Sana bağlamışken kendimi ta köklerimden, beni üzüm buğusu, zümrüt, elmas ve değerli ne varsa en kıymetlisinin yerine koyacaklarını bildiklerimden de vazgeçeceğim sana söz.

Sen sürükle beni peşinden. Taşlı yollarda yere düşür, kanat dizlerimi, dirseklerimi, akıt gözyaşlarımı, gözyaşlarımla yıka, arındır kendini umurumda değil.

 Kıymetsizleştirsende adın aşk senin. Dilin aşk, kokun aşk ve ben başka bir dil bilmem, başka kokulardan hoşlanmam anlıyor musun? Tek bildiğim sensin.

 Dünyanın tüm nimetlerinden bir bir sundular, sunacaklar önüme biliyorum ama benim kıymetlim sensin. Sen, sebep olmadan ruha yayılan aşksın. Aşkı bedenleştiren kıymetlimsin.

Sen, adı aşk olan, kimsen gel, emrine amadeyim.”

 Bir an durdum. “Aşk, bu mektup sana…” kitabımda yazan cümleleri hatırladım. Sokak lambası bile olmayan bir karanlık kuytuda, yüzünü yüzüme yaslamış, hayalimin en elle tutulur gerçeğine sordum

Ey aşk, sen mi geldin?

“Yağmur’dan sonra Deniz” adlı romanımdan küçük bir hediye…

 

 
Toplam blog
: 158
: 253
Kayıt tarihi
: 22.08.15
 
 

Karşı kıyıdan kendi topraklarına geri dönmüş bir ailenin İstanbul'daki bolca edebiyat kokan evinde ..