Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Deniz kenarında yaşanan olaylar

Deniz kenarında yaşanan olaylar
 

GÖRSEL NETTEN ALINTI


Turizm Cenneti olan bir kazadayım. Deniz kenarında yürüyorum, sabahın saat 7 si. Deniz çarşaf gibi pırıl, pırıl insanlar yüzüyorlar. Çok yakında yemyeşil ada görünüyor. Akdeniz’in yeşil ormanları süslemiş. Beyaza boyanmış kırmızı çatılı evleri görünüyor. İyi bir yüzücü 15 dakikada o adaya varabiliyor. Kıyı boyunca oteller sıralanmış, bahçeleri çeşit, çeşit çiçek ve ağaçlarla bezenmiş..

Hafif sesle bir şarkı mırıldanarak otellerin önünde yürüyorum, Sağ tarafımda oteller, bahçelerinin önünde gayet güzel taşlarla örülmüş geniş bir yürüme yolu, sol tarafta 2 merdivenle plaja iniliyor kumsal, incecik kumlar 5 metre genişlikten sonra deniz başlıyor. Lüks bir otelin önünde geçerken deniz kenarından bir çığlık yükseliyor: “Help, help” İmdat, imdat. Yabancı bir turist bikinili, üzerine abanmış cinsel organını çıkarmış iriyarı bir adam, bayanı taciz ediyor, herkes o tarafa koşturdu. Adam anında kaçmaya başladı, arkasından insanlar koşturuyor, yakalayın ırz düşmanını gibi laflar ve küfürler. Genç bir çocuk nihayet yakaladı yere yatırdı, vurmaya başladılar. Bazıları araya girdi, adamı linç edilmekten kurtardı. Polis geldi, konuşmaya çalıştılar, adam Suriyeliymiş.  İnsanlar : “Bu ahlaksızları Ülkemize doldurdular, bunlar turizmi baltalıyorlar, evlere hırsızlık için giriyorlar, yakıp yıkıyorlar, böyle rezalet olur mu?” diye söyleniyorlar

Olay yerinden ayrıldım ileri de kahvaltı yapmak için bir çay bahçesine oturdum. Yürüyüşe çıkmış bir komşum da yanıma geldi ve birlikte kahvaltı etmeye başladık. Komşum tam peynir yerken birden bağırdı ve ağzındaki lokmayı eline aldı ve “Aaa peynirin içinden diş çıktı” deyince bir de baktım ki ortadaki dişi kırılmış. Kahkahayı bastım ve: “Kardeşim senin dişin kırılmış, niçin insanları suçluyorsun” dedim. Gerçekten arkadaşımın lokmasının içine karışan kırılmış dişiymiş. Yanımızdaki masada bulunan kişilerde gülmeye başladılar.

O günüm renkli olaylarla başladı ve sürdü: Yandaki otelin bahçesinde bir telaş bir koşuşturma, görevliler, Süslüyü arıyorlar:  “Eyvah Süslü yine kayboldu, şimdi biz Müdüre ne cevap vereceğiz, nereye gitti acaba? Oğlum şu arka taraftaki ağaçların arasına da bak, oraya saklanabilir. Görevlilerden birsi bağırmaya başlıyor: “Buldum, buldum kerata ağaçların altına saklanmış” Diğer görevli: “Yok kardeşim üstündeki yazıyı okuyanlar buraya ait olduğunu biliyorlar getirip bahçeye bırakıyorlar.” Merak etmiştim, çekinmedim kalkıp yandaki otelin bahçesine geçtim ve: Affedersiniz çok merak etim şu Süslünüzü bir de ben görebilir miyim?” Deyince görevli Elinde kocaman bir kaplumbağa ile geldi, kaplumbağanın kabuğuna renkli kalemle büyük harflerle kalınca bir yazı ile SÜSLÜ, altında otelin adı ve adresi yazılmıştı. “Neden kaplumbağanın üstüne bu yazıları yazdınız ?” Diye sordum, meğer SÜSLÜ kaplumbağanın ismiymiş, otelin ismi ve adresi de reklam olsun diye yazılmış. Kaplumbağa kaybolunca bulan getirip otelin bahçesine bırakıyormuş. İşte bir reklam aracı daha KAPLUMBAĞA.

Bu yaşananlar gerçek bir öyküdür, sevgili okuyucularıma sevgi ve saygılarımla iletiyorum.

NAHİDE ÇELEBİ

 
Toplam blog
: 1977
: 1045
Kayıt tarihi
: 25.11.08
 
 

Erzurum doğumlu, Ankara'da yaşıyor. D.T.C.F mezunu, emekli lise öğretmeni, evli, 2 çocuklu. "İsya..