Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '09

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Deniz otobüsü (Son)

Deniz otobüsü (Son)
 

Deniz otobüsünün hareket saati 08.30 olmasına rağmen saati 007 ye kurdum ama ablam 06.45 te telefon etti. “Ben evden çıkıyorum sende çık” dedi. “Olmaz, benim daha yataktan kalkmama 15 dk var... kapat 15 dk sonra ara” dedim.

“Hadi kızım ya cıvıma kalk. Bak beni oralarda bekletirsen seni gebertirim” dedi. Sanki erken gidip deniz otobüsünü arkasından iteceğiz... Baktım ses tonunda ve volümde bir sertlik var, "Başüstüne bayan Cunbul” dedim ve fırladım yataktan.

Hazırlanıp evden çıktım ve pastaneden simit aldım sıcacık çıtır çıtır. Tıpkı İzmir’de körfez güzeliyle yaptığımız gibi martılara simit atacaktım. Heyhat gelin görün ki deniz otobüsünde o fantaziye yer yok. Mecburen dört ayaklıların çitten baktığı gibi camdan bakmakla yetindik.

Bu da yetmezmiş gibi nasıl becerdiysek güneşin en can alıcı tarafına oturmuşuz. Kadının biri de sürekli anons yapıp emirler yağdırıyor

- Yerinizden kalkmayın

- Sigara içmeyin

- Cep telefonunuzu kapatın

Bir taraftan hapissiniz bir taraftan deniz otobüsü deli gibi hızlı gidiyor ve dalga anında farklı atraksiyonlar yapıyor... Zaten martılara da simit atamadım çok canım sıkıldı. Plastik bardakta çay içmek gibi de yine hiç mi hiç sevmediğim de bir iş yaptım.

Yol boyunca “keşke yapmasaydık” dedim ama nafile... Güneş tepemde kan beynime sıçradı. Koskoca deniz otobüsünün en güneş gelen yerine de oturduk ya Allah’ta bizi kahretmesin diye huysuzlandım. Ablam gülmekten konuşamıyor..

Ağzından çıkan tek cümle “bi sus bi sus artık”

Nihayet kara göründü. Gidip toprağa kapanıp öpesim geldi. Baktım bir kalabalık var. Birden aklıma Sayın yazarım Mamut’un “1 Temmuz Kabotaj Bayramı ve babamın ölümü” başlıklı yazısı geldi... Töreni farklı bir gözle izledim... Hüzünlendim...

Biraz sonra İhya abla ve Muzo geldi. Onların malikanesine gittik. Deniz ayaklarının altında ama hemen önlerinde kaçak bir bina var. O güzelliğe biraz gölge düşürmüş. Yine de manzara muhteşem.

Öğleden sonra oldu gezmelere doyamayan ben tutturdum “buraya kadar gelmişken Leyla’ya uğramadan gitmem” diye. Zaten mesafe de yarım saat kadarmış. İhya ablalar da tutturuyor bu gece kalın diye. Sanki Ankara’dan geldik...

Israrlarıma dayanamadılar. Ne de olsa misafiriz. İzmir’den yeni geldik ya... Hep birlikte Leyla’ya gittik. Leyla benim kuzenim ve Mert’in ikinci teyzesi sayılır. Üzerinde çok emeği var. Benim için çok özel bir insan...

5 yıldır görüşmemiştik beni görünce ağlamaya başladı ama ben ağlamadım. Ağlamam geldiği halde işi gırgıra vurdum “Ne o güzelim gidiyorum ağlıyosunuz geliyorum ağlıyosunuz atıcam artık kendimi denizlere” diye.

Hep birlikte güzel bir gün geçirdik. Anılar güne damgasını vurdu.

Akşam olduğunda yine deniz otobüsüne bindik ve yine yaptık işte... Yine güneş gelen tarafa oturmuşuz.

Niye deniz otobüsüyle gittik onu da anlamadım. Vapurla gitseydik istediğimiz yerden kalkıp istediğimiz yere oturacaktık... Martılara simit de atacaktım ne güzel...

Bir daha ki sefere inşallah... Yok yok ben iyi ki geldim İstanbul’a... Daha gezilecek görülecek öyle çok yer var ki...

:) İyi bayramlar...

http://www.esmakahraman.com/deniz-otobusu-son/

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..