Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '07

 
Kategori
Felsefe
 

Deniz

Deniz
 

Deniz. Ayrı bir alem. Bazen çok hırçın. Bütün şiddetiyle dövüyor kıyıları. Kaya parçalarına vururken çıkardığı tokat sesleri ürkütüyor insanı. Nedir alıp veremediği diye düşündürüyor. Hele geceleyin gök gürültüsü ile birlikte dalgalarına hakim olamadığı zamanlar yok mu? Bin bir türlü kıyamet senaryoları canlanıyor insanın kafasında. Fırtınalarla mücadelesi ise görülmeye değer. Şerefli, izzetli. Asla boyun eğmiyor. Kendisine gem vurulmak istenen yabani atlar gibi bir sağa bir sola savruluyor. Fakat ne mümkün. Bazense çok sakin. Kıyıdan kendisini seyredenleri değişik dünyalara götürüyor. El ele tutuşup tatlı hayaller kuran aşıklara göz kırpıyor. Torunlarını gezdiren yaşlı çifti mütebessim bir çehreyle izliyor uzaktan. Dibine kadar gelen küçük yaramazlarla oynamaktan büyük zevk duyuyor sanki. Kumdan kalelerine kadar uzanıp yıkıveriyor onları. Ayaklarının ıslanmasıyla geri kaçan ufaklıklara kahkahalarla gülüyor.

Hele akşamın kızıllığında güneşle dansı yok mu? Tarifi mümkün değil. Hangi şairin dili lâl kesilir, hangi ressam selam durmaz böyle bir tablo karşısında. Leyla ile Mecnun’un kıskanmaması mümkün değil böyle bir aşkı.

Deniz, saflığın, temizliğin timsali. Ama en güzel tarafı da bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi herhalde. Devamlı hareket halinde, hiç durmak yok. Biliyor ki durduğu anda bitecek. Gücünü dost düşman herkese kabul ettirmiş. Binlerce, yüzbinlerce askeri olan düzenli bir ordu gibi. Gözünün görebildiği yere kadar uzanıyor.

Çok hoşgörülü aynı zamanda. Binlerce türü barındırabiliyor içinde. “Seninle anlaşamadım ben arkadaş, ufaktan ufaktan uza buradan” demiyor kimseye. Sinesini açmış her gelene. Sanırım bir tek topraktan yaratılanları kabul etmiyormuş içinde. Nankör mü oluyorlar acaba topraktan gelenler.

 
Toplam blog
: 5
: 553
Kayıt tarihi
: 03.03.07
 
 

Bir sonbahar mevsiminde yapraklar dökülürken gelmişim dünyaya. Her bebek gibi ağlayarak. Emeklemişim..