Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '07

 
Kategori
Kent Tarihi
 

Denizde can pazarı

Denizde can pazarı
 

Tam 49 yıl önce... Yani 1 Mart 1958. Yer İzmit. Yaşanan bir deniz faciası sonucu, 500'den fazla yolcunun yarısından fazlası azgın dalgalara yenik düşerek hayatını kaybetti.

Yolcuların büyük çoğunluğu, civardaki tek lise olan İzmit Lisesi'nin öğrencileriydi. Cumartesi yarım gün eğitim veren okuldan çıkıp evlerine (Karamürsel, Gölcük ve civar ilçelere) en kolay yoldan ulaşmak için deniz yolculuğunu seçmişlerdi. Ve o günün sabahı, verilen bilgilere göre hava günlük güneşlikti ve deniz ise ayna gibi prüzsüzdü. Olay anını anlatanlar "Ürkütücü bir şekilde sakindi" diyor deniz için. Ancak öğlene doğru rüzgar yön değiştirmiş ve bu da denizi olumsuz etkilemişti. Vapurun iskeleden ayrılmasından birkaç dakika sonra ise alabora olması sonucu, denizin ortasında büyük bir can pazarı başladı...

...Sonrasında yapılan incelemeler sonucu, fırtına anında dümenin kilitlendiği, vapurun manevra ve kumanda kabiliyetinin ortadan kalktığı anlaşılıyor. Tabi vapurun çok eski ve hatta "külüstür" olmasının bir sonucu. Yani yine ihmal, yine insan hayatının bu denli ucuz ve önemsiz sayılması ve sorumsuzluk...

Facianın ardından şehitlerin yakınları günlerce deniz kıyısında, kaybettikleri insanların geri dönmesini bekledi. Devlet ise bu kişilere tazminat verme kararı aldı (Neye yarar ki giden gittikten sonra). Zaten iki kızını bu olayda kaybeden bir baba da böyle düşünerek bu tazminatı almayı reddetti.

Bu olayla ilgili bir de rivayet var, trajikomik bir hikaye; anneannem anlatmıştı. Ne ölçüde doğru bilemem, rivayet sonuçta. Karamürsel'de bir bayan, eşinden o kadar bıkmış ki, ölmesini canı gönülden istiyormuş. Günlerden bir gün, bu felaketle ilgili haberi aldığında (kocası da vapurda tabi) o kadar sevinmiş ki! Öte yandan, denizde çırpınanlar arasında olan bu adamcağız, Titanic filmindeki Rose gibi, bir tahta parçası bularak hayatta kalmayı başarmış. Kadın güle oynaya günlerini geçiredursun, birkaç gün sonra adamı kapının önünde bulunca büyük bir şok yaşamış tabi.

(Belirttiğim gibi, bu hikayenin doğru olup olmadığını bilmiyorum. Belki de hayalgücü yüksek olan bir zat-ı muhteremin uydurmuş olduğu bir şeydir.)

6 yıldır İzmit'te ikamet etmeme rağmen, bu felaketten bugün haberdar oldum, o da tesadüfen. İzmit Lisesi'nde yapılan duygu yüklü anma törenine katılma şerefine nail oldum. Sonra eve geldiğimde olayı araştırdım ve ayrıntıları öğrendiğimde büyük bir şok yaşadım. Bu kadar kişinin hayatını kaybetmesine gerek var mıydı? Böyle sorumsuzluk, duyarsızlık ve ihmalkarlık sonucu yüzlerce ailenin acı çekmesi çok ağrıma gitti. O kadar öğrenci şimdi yaşasaydı, şu an belki de 60'lı yaşlarda doktorlarımız, avukatlarımız, hatta bilim adamlarımız olabilirdi.

Edindiğim bilgilere göre, olayla ilgili bir de belgesel mevcut. En son yayınlanma tarihi ise 2002 (daha sonra yayınlandığı ile ilgili bir veriye rastlayamadım). Yani bu felaketin etkileri de her geçen gün azalıyor, unutulmaya yüz tutumuş durumda.

Aklıma yine bir yerde okuduğum ve unutamadığım bir söz geldi: "Hatalarımızdan ders çıkarabiliyorsak, harika bir eğitim almışız demektir." Anlaşılan, hatalarımızdan ders çıkarmak şöyle dursun, hatayı hata olarak kabul etmek bile bir erdem...

Resim: http://www.denizticaretgazetesi.org

 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..