Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '14

 
Kategori
Öykü
 

Denizin dili olsa

Denizin dili olsa
 

Merhaba sevgili okuyucum, değerli meslektaşım ya da her kimsen kıymetli gönüldaşım. Bizimle yeni tanışıyorsun hoş geldin, sefa getirdin. Yeni kapılar araladın ya kalemi oynatacak heyecanlar verdin ya ne kadar şükür etsem azdır sana. Bugün biraz denizin derinliklerne dalacağız seninle. Hani her yüreği daralan kendini ona atardı, nice aşıklar onunla huzur bulurdu ya! Göğün uçan sesleri orada bir başka şevkle kanat çırpar da bizlere dem olurdu ya! Ah, sen neydin be güzellik; dilli misin, dilsiz misin? Duyar mısın, anlar mısın; sahi, sen hiç ağlar mısın?

Adım denizdir benim, sınır komşumun hemen ardından güneşin doğuşunu ilk ben izlerim. Bunun için nicedir yaratana şükretmişimdir ki onun ilk ışıkları, ilk parıltısı benim üzerime düşer.Meftun haldeyiz anlayacağın. Yıllardır onca insan -eksik olmasınlar- derman olacağımı düşündüler ki ortak ettiler beni kendilerine. O zamanlar buralara yeni sürüklenmiştim. Çok değil dört beş yaşlarında erkek bir çocuk, topunu bana attığında öylesi bir kıyamet koparmıştı ki amacımın onu çok sevdiğim ve birlikte oynamak istediğim olduğunu söyleyememiştim bile. İlk o gün öğrenmiştim zaten  çaresizliği. Yine bir gün hiç unutmam geniş bukleli, kahve saçlı, canlı, ay gibi beyaz yüzlü, ince uzunca bir genç  kız gelmişti hanemize. Öylesi parlak, ayna misali bir yüzü vardı ki!Kendimi onda görünce karar veremedim, ben miyim yoksa o muydu deniz diye. Zarif bir gönle sahipti belli. O konuştu, ben köpürdüm; o konuştu, ben dalgalandım.

Zor tuttum kendimi gidip karşı kıyıya vurmamak için. “Alıp bağrıma basayım.” dedim. Yüzünden inciler döküldükçe nasıl yükseldiysem korkmuş olacak ki geri geri gitti sonra. Anladım ki kime el uzatsam korktu, kime yaklaşsam kaçtı. Bende karar verdim o günden sonra, içimde birikenleri güneşe göğe aya anlatmaya. Önce parladı ay. Öylesine ki hem de gecenin karanlığında kendinden başka kimseye baktırmadı. Sonra sabaha güneş ondan duymuş olacak ki bir yandı, bir ısındı; biraz da bana öfkelendi ki heralde, o kırmızımsı ışık renginde “Neden bana söylemedin?” der gibi hali vardı.Kuşlar bir oraya bir buraya gitti tam tepemde. Anladık artık sevginin ayrılıkta saklı olduğunu. Ve anladık yine, gözün sadece gördüğünü sevmediğini.

Bana sorarsanız içlerinde beni en çok etkileyen saatlerce karşılıklı bakıp kaldığımız o kızdı. Kim mi? Konuşmayarak konuşan kız diyorum ben ona. İlk başlarda -itiraf edeyim- kendini öyle olmadığı halde olmak istediği gibi göstermeye çalışanlardan sanmıştım, anladın işte ne demek istediğimi sevgili okuyucum. Gizemli görünmeye çalışan, henüz büyüyememiş, öğrenecek düşünecek çok şeyi olanlardan sanmıştım onu da. Halbuki şimdi bakıyorum da  beni ben yapan, her bir damlamı hissettiren oymuş da ne büyük gaflete düşmüşüm.

Gelir bazen yanıma kadar, bazense kayaların veya bankların üzerine, uzun uzun bana ve ufuğa bakardı.Bense onun gözlerinde ne anlatmaya çalıştığını anlamaya çalışırdım.Bunu fark etmiş olacak ki bir süre  sonra bazen “Oo cancağzım yine dümdüzleştin, hareketsizsin, nerelere daldın?” derdi de ben de gülümseye başlardım. O da gülerdi ama bir başka. Gördükçe parladım ya da onun deyimiyle ışıldadım. Dinginleştim, usul usul dalgalanıp kendimi yanına doğru attım. Şaşırıyordum. Bütün tecrübelerimi yerle bir ediyordu çünkü, “Bir daha kimseye hislerimi söylemeyeceğim.” diyeli çok olmamıştı nihayetinde. Yanına geldikçe o yerinde doğruldu. Ellerini uzattı, sanki bir sıçrasam tutacaktım ellerini ama ilk defa ona kavuşamamanın bile mutluluk olduğunu hissettim kendimde. Hep sustuk, onunla başkaydı halimiz. Onunla adını koyamadığımız şeyler vardı.O sustu, ben parladım.O bana baktı, ben duruldum ve bir gün “Ah canımın içi ne de güzel sevilirsin sen! Kendini önce kendinden sonra da benden mahrum bırakma.” dedim. Birden irkildi, doğruldu, kalktı yerinden. Yanıma eğildi, avuçlarını daldırdı içime. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi, ellerinin arasında duruyordum işte. Önce baktı bana öylece, sonra derince kokladı beni ve nazikçe öptü. Sonra usulca bıraktı beni diğer yarımın yanına. “Comptine d'un autre ete” çaldı kulağımda birden. Ruhumun müziğini ilk o an hissettim. Baktı giderken hep, bana virgüldü adeta. Öz olmaya devam, çiğlikten çıkıp hal dem olmaya devam, can olmaya devam ve kendini kendinden, bizi bizden mahrum bırakma...

Tükenmez kalem

 
Toplam blog
: 31
: 305
Kayıt tarihi
: 13.12.14
 
 

Psikolojik Danışman ..