Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '09

 
Kategori
Psikoloji
 

Denizin ve Anlamların Kıyısında İçsel Değinmeler

Denizin ve Anlamların Kıyısında İçsel Değinmeler
 

Fotoğraf:www.kaliteliresimler.com


Anlamadan, anlamları sorgulamadan yaşanan bir hayat bana hep sığ ve itici gelmiştir. Bol köpüklü, ışıklı eğlence ve şamatalar arasında gizlenmeye çalışılan bir sığlık… Kasaba düğünlerinde, isteksizce sahne ortasına itilerek sürüklenenler gibi kalakalırsınız bazen bu sığlığın orta yerinde ister istemez.

Anlam deyince; birincisi, ‘şey’lerin ilk ortaya çıktıkları andan itibaren yüklendikleri – ve hayatın akışı içinde zamanla değişebilen- tarihsel içerik söz konusudur. İkincisi de; insanoğlunun iç dünyasında deneyimleri ve yarına dair düşleri doğrultusunda yüklediği öznel, kişisel içerik gelir akla…

Bir süredir tatildeydim. Planladığımdan uzun sürdü. Neden mi?

Bir önceki tatilimden bu yana geçen süreç içinde yaşayıp hissettiklerimin, içeriği boşaltılmış ya da ‘rehin alınmış’– veya tutuklanmış- anlamların’ ardından bu durum ‘entelektüel bir öz savunma süreci’ olabilir. Bizleri, özgürlük, öz saygı ve sevgi değil de sadece ekmek ve güvenlik peşinde koşan (1), Maslow’un ünlü ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramının ilk basamaklarında takılı tutan, eleştirel kuşkulardan çok kesinlik ve otoriteye gereksinim duyan varlıklar olarak görmeye çalışan, çok renkli, çekici ama sınırlı kollektif aklın sürekli yinelenen ezber dünyasının anlamsızlığına karşı direnen bir süreç…

Bir yerlerde üretilip üretilip yıl boyu, medya uzayının göktaşları gibi duygusal ve bilişsel atmosferimi yırtarcasına üzerime yağan ‘sembolik içerikler'e (Etnisite, mikro etnisite, çağdaş hukuk devleti, çağdaş demokrasi, türban özgürlüğü, yargı gücü, belge, kağıt parçası, star, mega-star, vb.) karşı geniş ve güçlü bir şemsiye oluştursun diye belki de planlanandan uzun sürdü tatilim.

Son yıllarda olağanüstü gelişen, gürültücü, içeriğinin çoğu özensiz ve kesintisiz kitle iletişim teknolojisinin sağanağından, yer yer şantajcı boyutlara varan buyruklarından ve sonunda kırışmacı halinden bir süreliğine de olsa kurtulmak için…(2)

İyinin kötüye, emeğin sermayeye, haklının haksıza karşı yüzyıllardır sürdürdüğü sonsuz mücadelede, her üçünün de (‘iyi’, ‘emek’, ‘haklı’) son bir yılda da sırtlarının hep minderde kaldığını görmekten dolayı oluşan hayal kırıklığımı bir nebze olsun yatıştırmak için…

Çıplak ve duru bir bilinçle kuşbakışı bakıldığında, post-modern dere yataklarından aka aka, okyanuslara çıkarcasına her alanda adım adım mevzi genişleten ‘popülist gericiliğin’ kendini ‘demokratik ilericilik’ bayrağı altında sunmasına karşı oluşan hayal kırıklığının da üstesinden gelebilmek için belki de…(3)

Doğanın kucağında, tüm bu türden anlam(sızlık)ları, onların dayattığı geçici yorgunluğu, yalnızlığı ve yılgınlığı denizde kumla, yosunla ve güneş ışığıyla yıkayıp güç toplayarak tekrar ‘insan olabilmek’, ‘Ben insanım!’ diyebilmek için…

Ben yaptım. Oldukça iyi geliyor. Tavsiye ederim sizler de yapın!

Kaynakça ve blognotlar:

(1) Dostoyevski’nin ‘Büyük Engizisyon Efsanesi’nde geçtiği şekliyle.

(2) Enrico Morresi’nin, ‘Haber Etiği’, Kuruluşu ve Ahlaki Gazeteciliğin Eleştirisi’nde çok daha çarpıcı örneklerle verilen anlamıyla.

(3) Mario Pernola’nın ‘İletişime Karşı’ adlı kitabında ( İtalyancadan çeviren: Durdu Kundakçı) yer alan özgün anlamıyla yaşadığım mekânsal ve siyasi coğrafya içinde hissettiklerim bağlamında.

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..