Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '14

 
Kategori
Öykü
 

Denizler ötesinde bıraktıklarım. (Bölüm 2)

Denizler ötesinde bıraktıklarım. (Bölüm 2)
 

5 Yaşındaki oğlanın adı Murat,7 yaşındaki kızın adı ise İrem idi. İki kardeşti bu güzel çocuklar. Her ders elele tutuşup beraber sınıfa girerler ve bir anda oda  ışığa boğulmuş gibi olurdu Karen için.

Karen bu çocuklara duyduğu sevginin neden bu kadar farklı olduğunu anlıyordu. Bu iki küçük, Karen'in ülkesinde bıraktığı yeğenlerine benziyordu.

Karen ülkesinde bir aile ve bir dolu anı bırakmıştı sevdiğinin peşine düşüp gelirken buralara.Bıraktıkları arasında belki de en önemlisi kendisinden bir kaç yaş büyük ablasıydı. Ablasının onun için önemi bambaşkaydı. Çalışan anne çocukları oldukları için evde yalnız kaldıklarında hep ablası bakmıştı ona. Ne zaman başı sıkışsa, bir şeyden korksa ablasına sığınırdı. Abla da sanki kendi çok büyükmüş gibi hep onu kolları ile sarar ve korurdu. Oysa abla da içten içen korkardı ama belli etmezdi.

Ablası Karen'den önce evlendi ve hemen çocuk sahibi oldu. İlk yeğeni  Mira doğduğu zaman ne kadar çok sevindiğini anımsıyordu mutlulukla. Hele bir kaç yıl sonra ikinci yeğeni Paul doğduğu zaman mutluluğu katlanmıştı sanki.

Mira ve Paul Karen'in yaşamının en büyük rengi haline gelmişti kısa sürede. Sevdiceğinin peşine düşüp giderken en çok onlardan ayrılmak koymuştu ona.

Bu uzak ülkede yaşamaya çalışırken tek tesellisi o iki miniğin resimleri, ablasının telefonda anlattığı komiklikleri olmuştu. Arasıra da skypten konuşurken görüyordu onları. Çok sevdiği bu çocukların büyümesini, gelişmesini uzaktan izlemek yüreğine sancı veriyordu çoğu kere. Uzakta olmanın  en önemli mahzuru idi bu.Sevdiklerini uzaktan izlemeye çalışmak.

İşte Karen denizler ötesinde bıraktığı bu sevdiklerinin yerine koymuştu Murat ile İrem'i. Murat ile İrem onun için Mira ile Paul idi artık.

Onlara ders verirken,onlarla konuşurken , onlarla beraber nefes alırken hep yeğenleri ile berabermiş gibi düşünüyordu.

Demek ki uzaklarda  yaşamaya katlanmanın tek çaresi yaşadığın ülkede bulduklarını, uzaklarda bıraktıklarının yerine koymak diye düşündü bir gün.

Murat ile İrem de sanki çok yakın akraba imişler gibi Karen'e büyük sevgi beslemeye başlamışladı kısa sürede. Aralarında öğretmen öğrenci ilişkisinden daha çok teyze yeğen ilişkisi doğmuştu sanki.

Murat küçük olmasına rağmen İrem'den daha yetenekli ve sabırlı idi piyano eğitimi konusunda. İrem aynen Mira gibi daha sabırsız, havai ve maymun iştahlı idi bu konuda. Karen Mira'nin bu huyunu ablasının anlattıklarından biliyordu. Murat ise aynen Paul gibi inatçı, sabırlı ve özveriliydi piyano öğrenirken. Murat piyanist olabillir ama İrem asla diye düşündü Karen.

Gene de her ikisine büyük sabırla bir şeyler öğretmeye çalışıyordu. Bazı zamanlar Murat, piyano başında verdiği egzersizleri çalarken gözünde onun büyüyüp bir konser salonunda verdiği resital canlanıyordu. Siyah smokini içersinde Murat, büyük sahnede kuyruklu piyanonun başında Chopin çalıyordu kendinden geçmiş.Bu hayalin içinde birden Murat değişiyor ve Paul yerini alıyordu piyano başında.

Öykümüzün devamı bir sonraki yazımda. 

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..