Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

17 Temmuz '08

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Denizler ve Yaşanan Gelgitler

Denizler ve Yaşanan Gelgitler
 


Gündüzleri güneşin ışınlarıyla çabucak ısınan kara, topladığı bu ısıyı gece adeta bir radyatör gibi çevresine yayar. Buna karşılık deniz, o muazzam su kitlesinin aldığı milyonlarca güneş kalorisiyle ancak birkaç derece ısınabilir. Lâkin ısındıktan sonra da, kolay kolay soğumaz. Böylece deniz, çevresindeki iklimi düzene koyar. Onun sayesindedir ki, yurdumuzun kıyılarında ne kutupların dondurucu soğuğuna, ne de tropikal bölgelerin kavurucu sıcağına rastlanır.


Kısaca "Yer" adını verdiğimiz, bizleri üzerinde barındıran yeryuvarlağı, aynı zamanda "toprak" anlamına da gelir. Halbuki, yeryüzünün onda yedisi denizlerle kaplıdır. Bu durumda dünyamıza deniz yerine Yer demek ne kadar doğru tartışılır tabii...


Denizleri inceleyen bilime "oseanografya", bilgine de "oseanograf" adı verilir. Denizleri yeteri kadar tanımaya hiç bir oseanografın ömrü yetmez. İnsanoğlu denizleri daha yeni yeni keşfetmektedir aslında. Deniz kâşifleri, denizlerde araştırma yaparken, denizaltı gemilerinden ya da "batiskaf" adı verilen, küre biçiminde, suyun korkunç basıncına dayanabilecek sağlamlıkta ve denizlerin 10 kilometreyi bulan derinliklerine inebilen araçlardan faydalanırlar.


Lâkin, şunu da belirtmekte yarar var ki, biz insanlar denizi henüz her yanıyla tanıyabilmiş sayılmayız. Denizlerdeki canlılar ve hele de bitkiler üzerine bildiklerimiz halâ yeterli olmaktan hayli uzaktır. Fakat, buna karşılık kesinlikle biliyoruz ki denizin her yerinde yaşam vardır... Ebedi gecenin hüküm sürdüğü ve cisimlerin binlerce kilogramlık basınç altında bulunduğu derinliklerde bile...


Peki, ya denizin suyu... Onda canlılık yok mu sanki... Elbette var... Bunu görmek için, durup dinlenmeden çalkalanan denize, ufuklardan kopup gelerek, kıyılara uğultuyla çarpan ve sonra tekrar geri dönen dalgalara bakmak yetmez mi?..


Amansız rüzgârların önüne kattığı o dağ gibi dalgalar, bazen derinlikleri 20 metreyi bulan uçurumlar açar!


Dalgadan başka, denizin yüzeyinde meydana gelen bir ilginç olay daha vardır... Gelgit olayı... Gelgit, deniz sularının her gün aynı yerde, düzenli olarak alçalma-kabarma hareketidir. Altı saat boyunca, deniz kıyıya doğru dalga dalga saldırarak, kumsalları örter, yalıyarların eteklerini döver, ırmakların sularını yükseltir. Buna "med" veya "gelim" denir. Bu kabarma hareketini bir durgunluk devresi izler... Sonra, yine altı saat sürecek olan, suların alçalma dönemi başlar ki buna da "cezir" ya da "gidim" adı verilir.


Söz konusu olan alçalma-kabarma hareketi, devirli ve düzenli olarak sürüp gider. Gelgit olayında deniz, bir ay içerisinde iki defa en yüksek ve en alçak seviyesine ulaşır. "Büyük med" ve "büyük cezir" denilen bu iki durum arasında meydana gelen gelgitler nispeten önemsizdir.


Peki, gelgit olaylarına sebep olan şey nedir?.. Tabii ki Ay çekimidir...


Evet! Yaşadığımız evrende bütün cisimler birbirlerini belirli bir kuvvetle çekerler. Ay, bir yandan dünyayı çekerken, bir yandan da dünyamız tarafından çekilir. Bunların etkisiyle kara, bir parça yükselir veya alçalır. Ancak, bu olay gözle görülmez; çünkü toprak, sıvı değildir. Fakat deniz, çekim gücüne kolayca boyun eğer. Gelgit, yeniay ve dolunay zamanlarında daha kuvvetli olur, ilk ve son dördün esnasında da zayıflar.


Gelgitlerin şiddetini mevsimler de etkiler. Bilhassa ilkbahar ve sonbahardaki ılım noktalarında, yâni gece ile gündüzün eşit olduğu dönemlerde gelgitler, denizcilerin korkulu rüyasıdır!


Denizin hareketleri, çalkantılar, dalgalar ve gelgitlerden ibaret değildir... Rüzgârların olduğu gibi, suların da akımları vardır. Kutupların suları durmaksızın akarak, ekvatorun diplerine doğru yer değiştirirler. Buna karşılık dönencelerin sıcak suyu da yüzeyden kutuplara doğru akar. Diğer yandan, dünyamız döndüğü için, akıntılar da bu dönme hareketine uyarak saparlar.


Bütün bu olaylar, biz insanlarda, sanki deniz canlıymış gibi bir izlenim bırakır. Denizi seyretmenin, en heyecanlı gösterileri izlemek kadar enteresan olması da işte bu yüzdendir.

 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..