- Kategori
- Güncel
Denizlere Yazılanlar
Dönemler vardır, tarihi içinde barındırır. Yaşananlar, yürekleri dağlasa da, boyunları bükse de unutulmaz, unutulamaz. Geriye ince bir sızı ve katlanarak büyüyen bir acı kalır.
En kötüsü tüm olup bitenlerden, onca yaşanandan sonra değişen hiçbir şeyin olmadığını görmektir.
Hayat devam eder, kavga büyüyerek devam eder, konuşmak isteyenin sesi kısılır ya da sözcükler çığlığa dönüşür kimse fark etmeden. Söylenecek çok söz vardır da sözler çoktan tükenmiştir sanki, çaresizlik çığ gibi büyümektedir.
Bir kaosun içinde darmadağın olur insan. Ne bahar anlamlıdır, ne ardından gelecek yaz. Zaman durur, takvimler aynı yaprakta kalır. Hiçbir şeyin önemi yoktur artık.
*****
Onlar anne ve babalarının göz bebekleri ve bu ülkenin çocuklarıydılar. Her çocuk gibi emek verilerek büyütüldüler.
Onlar bağımsızlığın hiç bir şeyle değişmeyecek bir duygu olduğunu bilerek yaşadılar, davalarına, düşüncelerine sonuna kadar inandılar. Ödülleri, ölümle erken tanışmak oldu.
Onlar, cesur, yürekli gözü pek, devrimci çocuklardı, tarihin hiçbir zaman affedemeyeceği bir kararla 36 yıl önce yaşama hakları ellerinden alındı. Onlar Deniz’diler, Yusuf’tular, Hüseyin’diler. Gençtiler, aydındılar.
“ Önemli olan çok yaşamak değil; yaşanılan süre içinde iyi şeyler yapabilmektir” dediler. Bu düşüncelerinden aldıkları inançla darağacına yürürken bile cesurdular.
Onlar gitti, yıllar geçti, kavga bitmedi. O dönemlerde ne içinde bulunulan düzen, ne de gelecek vaat eden genç çocukların neden baş kaldırdıkları, isyanlarının nedeni sorgulanmadı.
Onlar baskının, sömürünün, emperyalizmin üzerine, taviz vermeden dimdik yürüyen aydınlık yüzlü gençlerdi.
Zaman içinde gemisini yürüten kaptanların, işini bilenlerin ülkesi olduk fark etmeden, olanca bencilliğimizle susmayı tercih ettik ya da konuşsak da söylenenler sadece sözlerde kaldı ve gördük ki, taşlar çoktan yerinden oynamış, hiçbir şey eskisi gibi değilmiş artık. Bağımsızlık insanların ve toplumların olmazsa olmazıymış. Sömürü, sinsi bir kara kabus gibi çöküvermiş üzerimize bize belli etmeden.
Dün, yaşanmış bitmiş, bu gün, dünü hatırlatmış, aratmış, yarını kim bilebilir?
* * * * *
Bir dönemin tanığı olmak, o dönemde yaşanan acılara katlanmak kadar, dönemin tarihini de belleklere kazımak, o havayı derin derin solumaktır. Belki de bu nedenledir o dönemlere tanıklık edenlerin şimdi gözlerinden zaman zaman geçen hüzün bulutları.
İşte o döneme tanıklık eden değerli şairlerimizden bazılarının kalemlerinden “Denizlere” yazılanlar:
MAHUR BESTE
“ Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız,
O mahur beste çalar müjgânla ben ağlaşırız.
Gitti dostlar, şölen bitti ne eski heyecan ne hız,
Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız,
O mahur beste çalar müjgânla ben ağlaşırız.
Bir yangın ormanından püskürtülmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı, sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık son bahara ,,
ATTİLA İLHAN
* * * * * * * * * *
ÜÇ DAĞA AĞIT
Açlığın, çıplaklığın acısı mı genişliyor
Dalları meyvaya çağıran rüzgar mı
Dalgın bir kuşun ötüşünden
Sevdiğinin kalbine düşen aşık mı
Yağmuru emen toprak mı derinleşiyor
Yas mı tutmalıyım onurlu ölüme
Halkın gözlerini dolduran çizgilere
Umudu mu çağırmalıyım
Ah gidiyor işte gidiyor göz göre
Sıcak titreyişi varlığının hayata adamışların
Gidiyor öfkenin haykırışları,
Yasalarıyla gidiyor kahredişin,
Zulmün ve iğrençliğin buyruklarıyla gidiyor,
Toprağa düşen bakımsız yapraklar gibi değil,
Azarlanmış çocukların kederiyle değil,
Doğuşun ve sevmenin feryadıyla gidiyor ölümü donatan arkadaşlarım
Ah gidiyor işte göz göre
Durutarak gündüzleri geceleri
Durutarak adanmışlığı, mertliği, yüceliği
Damıtıp sevdalarına nefesi toprağa aşılmaya gidiyor arkadaşlarım
Bulutlar da hafif mi kar taneleri kadar?
Özgürlüğün borcu mu ödeniyor?
Yaralar mı açılıyor yoksulluğa?
Ezilmişliğin isyanı mı sesleniyor?
Ah, gidiyor işte gidiyor göz göre göre
Birer rüzgar uğultusu bırakarak yanan ateşe
NİHAT BEHRAM
* * * * * * * * * *
MARE NOSTRUM ( BİZİM DENİZ )
En uzun koşuysa elbet Türkiye’de de Devrim,
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak...
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!
CAN YÜCEL