Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '18

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Denizlerimiz Pis

Denizlerimiz Pis
 

Denizlerimiz Pis, Peter Salvatore, Sualtı Dünyam


Herkese merhabalar...

Bugünkü ele alacağım konu aslında bütün insanlığı, ister dalıyor olsun olmasın, isterse denizci olsun olmasın herkesi ilgilendiren ve sorumluluğu olan bir konu. Denizlerimizin hali,  pisliği  böyle nereye kadar  devam edecek?

Her zaman söylediğim bir şey, kanımca bu mavi kürenin içinde bu şekilde devam edersek uzun bir döngümüzün olmayacağıdır. Üç tarafımız denizlerle çevrili ve bir iç deniz olan Marmara’yı da katarsak, bütün denizlerde sorunlar var! Ekosistemin ciddi alarm verdiğinin farkında bile değiliz.

Peki bu durum nasıl düzelecek ?

Ya da düzelecek mi ?

Nesillerin eğitimi de çok zayıf olmasından, bu konu ile ilgili çok toz pembe bir tablo çizemiyorum, ama yine de umudu yitirmemek lazım. Burada herkese görev düşmekte. Zaten birey olarak herkes üzerine düşen görevi yapmış olsaydı , ekosistem bu durum da olmazdı, olmayacaktı.

Bildiğimiz en önemli bilgilerden biri atmosfere salınan karbondioksit miktarının giderek artması. Bu da atmosferi ısıtmakta ve gezegenimiz hızlı bir şekilde ısınmaktadır. Bu şekilde de devam edersek Dünyamızın kızgın bir fırından farklı olmayacak ve zaman içinde yaşanamaz bir hal alacaktır.

Maalesef denizci bir toplum olmadığımız için de denizlere önem vermemişiz vermiyoruz da. Peki bu sular, denizlerimiz bu denli önemli mi ?

Bizi yaşama bağlayan, hayat döngümüzü döndüren bu mavi kürenin %70 nin su ile çevrili olmasının sizce anlamı yok mu ?

Denizleri sadece bir su birikintisi olarak görmekteyiz. Kafanızı biraz o birikintinin altına soktuğunuzda bambaşka bir sistemin hareketinin aktğını ve bu muazzam gücün de aslında iklimlerden tutun da canlılığın bir çok evresini döndürdüğünü görürüz.Ve bu sular olmasaydı, canlılığa ait verilerden okuyamayacak, nereden nasıl geldiklerini, bütün 5 büyük yok oluşun bile tarihini oluşturamayacaktık. Tarih suda yazılıdır, ama biz bu suları, plastiklerle, alüminyum ve daha bir çok kimyasal ve evsel atıklarla yok etmekteyiz.

Kirlettiğimiz sadece sular mı sizce ?

O zaman küçük bir örnekle bunu açıklamaya çalışayım.

Sevgili hekimlerimiz hep derler yaa, “efendim haftanın üç günü TAZE balık yemeği ihmal etmeyin”, hoş artık istavrit harici ve kraça olarak yediğiniz kılçıktan öte balık bulmakta zorlaştığı gibi, hesapta sağlığımıza yararlı olacağınız balıkların aslında bizi zehirlediğinin farkında bile değiliz.

Peki nasıl ?

Çok basit aslında, bizler denizleri civalamaya, zehirlemeye her türlü ağır metalleri suya karıştırmaya devam ediyoruz. Örneğin bir cips paketini yedikten sonra denize attığınızda bir süre suyun üstünde kalsa da, bir süre sonra gözden kaybolup dibe çökmeye başlayacaktır. Sizin gözünüzün önünden yok olsa da, artık denizin öğütemeyeceği ve alaşımı alüminyum olan zehri yavaş yavaş denize enjekte etmeye başlarız.

Zaman içinde o paketin üstü lezlenmeye ve mikro organizmalar yapışmaya başladığında, oradaki balıklar da üzerindeki organizmaları kemirmek için pakete yanaşacaklardır. Buradaki sonuç o zavallı aç hayvan zehirlenerek yaşamaya çalışırken, bir anda insanoğluna avlandığında ve insan tarafından tüketildiğinde insan da o zararı görmeye başlayacaktır. Kısacası cips poşeti ile başlayan yolculuk iki tarafı da yok edecektir. Bunun gibi yüzlerce örnek maalesef mevcut.

Hadi bir tane daha ve bu bir çok insan tarafından tüketilen bir kabuklu;  Midye. Kişisel prensibim ben kendim çıkarmadığım midyeyi dışarda en klas yerde bile yemem, nedeni ise büyük tehlikesi olması. Son zamanlarda nargilecilerin dipte midye toplayıp çuvallara koyup restoranlara sattıklarını sıklıkla görüyoruz. Marmaranın her yerinde midye satildiğini görebilirsiniz. Yalnız buradaki sorun ticari ve para kazanmak hırsı olduğu için, çünkü denizlerde bir şey kalmadığı için, talep buna yönelmekte. Midye çok! neden çok ? çünkü pis olduğu için. Marmaranın dibinde her türlü demir, paslı eşyalar ne ararsanız bulabilirsiniz ve midyeler bu tarz cisimlere yapışırlar. Midye toplayan eğer umursamayıp bu demir ya da cisimlerin üstünden midyeleri toplar ise ve  sokakta satılan güneşin altında o tablalarda ya da restoranlarda size denk gelirse ölme riskiniz çok yüksek olacaktır. Yine burada insan faktörü ve yok ediciliği ön plana çıkmaktadır.

Bir diğer konu  beni rahatsız eden piknikçiler.

Piknik adabını bilmeyen, eline bir mangal ve 5kg kola alan, o ne yediği belli olmayan kanat mıdır artık ne ise, garip bir koku altında ortalığı duman altı yapan ve onunla kalmayıp çöplerini denize ve etrafa fırlatan insan topluluklarını hafta sonları denizi olan her yerde görürüz. Bu yüzden ben sahilde koşarken zorlanıyorum.

Bir insan evladı bu nedenli nasıl duyarsız olabilir? Merak ettiğim bu evrimin hangi evresinde kaldığı ve evlerinde de böyleler mi diye çok merak etmekteyim.

Şu güzelim yeşilliğin içinde, bu insanların göz zevkini hiç mi bozmuyor bu yağlı tabaklar ve atılmış pet şişeler. Bunların denizlere atılması bize o kadar pahalıya patlayacak ki, çocuklarımıza böyle bir Dünya ve gelecek mi bırakacağız. Bu nasıl bencilce haysiyetsizce bir yaşam tarzı?

Dolu yağdığı zaman , evimizdeki ne var ne yok hatta belki de bazıları çeyizliklerini bile çıkarmak zorunda kalıyor, arabalarına örtsün korusun diye. Ya da ağaç altlarına koymaya çalışıyorlar.

E ne oldu şimdi ağaçlardan nefret ederdik, yakar onları yok ederdik kendi istifademiz ve parasal çıkarlarımız için. Ama küçük bir ağacın altına sığınabilecek kadarda acizleşip küçülüyoruz. Onun bizi doğanın gazabından korumasını arzu ediyoruz. Ama olmuyor.

Ne kadar şanslı olduğumuzun farkında değiliz. Etrafımızda denizlerin olduğu ama yanlış insanların olduğu. Umuyorum bunun değerini anlarız diyeceğim ama, sanırım kendimi kandırıyorum.

Eğitimle olacak şeyler deyip duruyoruz. Hangi eğitim? aile bilmiyor ki çocuğa ne versin. Yarın öbür gün o çocuk ta aileden gördüğünü uygulayacak ve o da çocuklarına yok etmeyi öğretecek. Ancak farkındalığı yükselecek te, bazı şeylerin farkına varacak. anca o zaman. O da yüzdeye vurursak çok çok az olacaktır.

Çocuklarımıza yok etmeyi değil sevmeyi ve doğaya saygıyı öğretelim. Böylece barışçıl bir toplum olabiliriz.

Hepinize sağlıklı, huzurlu bir hafta dilerim.

Çalışmalarımı web sitemden  takip edebilirsiniz. Sitemden Youtube taki kanalıma da bağlanabilir oradaki videolarımı da takip edip abone olabilirsiniz.

Doğada ve mavide kalmayı unutmayın.

Instagram: peter_salvatore

Web Site: www.psalvatore.com

Bir sonraki yazıma kadar şimdilik hoşçakalın.

Peter Salvatore.

 

 
Toplam blog
: 46
: 145
Kayıt tarihi
: 24.05.17
 
 

Dip Gezgini ..