Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '09

 
Kategori
Futbol
 

Denizli'nin, Denizli maçı

Denizli'nin, Denizli maçı
 

koşun, koşun! yakalarsınız!


Milliyet blog'dan bir hatırlatma geldi bugün.. Haklılar.. Daha önce "Beşiktaş maçlarını yorumlarım!" sözü vermiştim.. "Nooldu? Hemen caydın?" mealinde, fakat, çok nazik bir hatırlatma yollanmış; "hafta sonu takımınızın maçı ile ilgili yorumunuzu göremedik, bir sorun mu var?" demişler..

Halbuki, ben yazsaydım o yazıyı, şöyle derdim; "-Ne o hemşerim? hani her hafta maçları yorumlayacaktın? takım sahada dökülünce yazmayacak mısın yani?"

Doğrusu bu.. Evet, takım kötü oynamadı ama, 90 dakikanın sonunda, tek gol ve golü Denizlispor attı.. Tamam, Roman Kratochvil çok güzel bir gol attı, ama, gol bize yazıldı.. Yani, galip gelmemize rağmen yazmak içimden gelmedi.. Peki, yarın bu takım yenilirse, hiç kalem oynatamayacak mıyım? Sanırım, öyle..

Gelelim o Cumrtesi gecesine.. Beşiktaş sahaya kadro sürmekte zorlanıyor.. Delgado yok, Bobo yok.. Seriç "gitsin" diye gözünün içine bakılıyor.. Cisse formsuz, mutsuz, zaten geldiğinden beri "ruhsuz!"

Beğenmediğimiz, bir kez olsun tribüne çağırılmayan, Ali Tandoğan Bursa'da, tek hatası henüz konuşmayı, adabıyla, usulüyle konuşmayı öğrenememiş olması olan Batuhan Eskişehir'de "takımlarına katkı sağlayan" futbolcular olarak konuşulurken, Beşiktaş kadro kurmakta zorlanıyor..

Denizli hoca, 18 kişilik kadroya 2 (iki) kaleci yerleştiriyor.. "Gençler nerede" mi? Mustafa Denizli "kısa vadeli" planla uğraşıyormuş.. Yani, "gençler" olursa konu, planın vadesi uzuyormuş.. Yani, "kim öle, kim kala" imiş.. E, haklı sayılır.. "Böyle başa, böyle traş!"

Şimdi, "Ali Kuçik" diye bir çocuk var, "Batuhan" var, "Emre Özkan" var, "Aydın Karabulut" var.. Bunlar benim bile bir çırpıda sayabildiğim "GENÇ" oyuncularımız.. Bunlarla sahaya çıkmak demek, "vadesi uzun bono almak" demek.. Halbuki Denizli hocamızın da, bizim de işimiz acele! "Bul karayı, al parayı!" dersindeyiz.. Kaçılın önümüzden!!

Öyleyse ne yapmak lazım? "Batuhan, Emre Özkan Rıza hocaya, Ali Kuçik, PAF'a, Aydın Karabulut, "berdel kurbanı" olarak, Ertuğrul hocaya" verilmeli, yerlerine Yusuf alınıp, sahaya sürülmelidir..

Aslında maçı seyrederken şuna inandımki; Yusuf bu eleştirileri hak etmiyor.. Ben onun elinden geleni yapacağına inanıyorum, bir kaç maç daha oynasın, daha iyi işler yapacak.. Sorun, "Yusuf Şimşek" değil, sorun, böyle bir "transfer politikası" uygulayan basiretsiz yöneticiler..

Bu belki çelişki gibi duruyor.. Ama, çelişki değil, bence.. Yusuf gibi bir "usta" oyuncuya ihtiyaç var ise, Sergen vardı zaten.. Dursaydı takımda, iki maçta, iki ara pası atar, iki frikikten doksandan örümcek ağı temizler, idare ederdi.. "Genleşiyoruz, gençlere yatırım yapıyoruz!" deyip, Yusuf'u al, üstelik karşılığında Aydın Karabulut'u vererek? Maşallah!

Maç başta Denizli'nin Beşiktaş'a saldırması ile heyecan verici gibi görünmüştü.. Meğer, "nöbetçi teknik direktör" Ümit Kayıhan hoca, "saldırın, soluğunuz yetene kadar, saldırın, o ara, bir gol atarız!" demiş, ama, Roman Kratochvil yabancı olduğu için yanlış anlamış..

Buna karşın Beşiktaş ne mi yapıyor? "Düzelecek!" Endişe etmeyin.. Hocamız, Mustafa Denizli hocamız, kısa vadede işi halledecek..

Allah aşkına, bir takım ki, 90 dakika boyunca kendi kalesinde pozisyon yok, kalecisi, sahaya sandalye atmış, Sergen'den aldığı ayçekirdeğini çitliyor.. 7 kez korner kullanmış, bir tanesine kafa vurabilen oyuncu yok.. Roman Kratochvil olmasa, topu Denizli kalesine "dürtmek" ihtimali yok..

Serdar Özkan, koşuyor, koşarken kafa hep rakipte.. Hakemde.. "şimdi!" diyor, "şimdi, bana doğru hamle yapsalar da, ben de kurşun yemiş yabani tavşan misali, havada 4 dönüp, yere atsam kendimi?!" diyor..

İyi de, Serdar kardeşim, kaleye gitmeyi düşünsen, gidince, etrafa bakınıp, uygun durumda ise, Holosko'ya, Nobre'ye pas vermeyi düşünsen, yok, uygun değillerse, kendin vurmayı düşünsen, belki gol olur? Kötü mü olur? Hem sen, kuralları "gol atmak üzerine" kurgulanmış bir oyun oynamıyor musun? Çıkınca bozulma!

Zapo'ya birisi bu ülkede asgari 45 milyon kişinin bildiği tek ingilizce kelimenin o "0?@®" küfür olduğunu söylemeli.. Hani, Türkçe küfür etse, bu kadar anlaşılmaz.. Hepimiz o küfürü biliriz.. Dereli mi bilemeyecek? Bir daha söyleme sakın, bak, ellibin euro değerindeymiş.. Parana yazık..

Kifayet-i müzakere... Bu maç da, geçmiş maçların bir kopyasıydı.. Mustafa hocanın "istikrar" konusundaki dirayeti hoş, ama, keşke takım düzeldikten sonra "istikrar" peşinden koşsak? Kısmetten ziyadesi olmuyor.. Bakalım, Çarşamba Antalya'da ne olacak?

 
Toplam blog
: 22
: 1234
Kayıt tarihi
: 11.10.08
 
 

Ankara'lıyım. 2 çocuk babasıyım. Evliyim tabii ki.. Bir "Ankara aşığı" diyebilirsiniz bana. Beşiktaş..