Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mayıs '12

 
Kategori
Edebiyat
 

Denizli Şiirler

Denizli Şiirler
 

Denizin her halini severim.


Bu aralar hep gözüme içinde deniz sözcüğü geçen ya da denizle ilgili dizeler ilişti.  Hepsi birbirinden güzel, dokunaklı… Aklıma küçük bir derleme oluşturmak düştü. Bir radyo programı metni tadındaki bu yazı ortaya çıktı.

“Şimdi bu akşamüstlerini niye sevmiyorum

Ne bileyim ben neden

Üstelik bir sap menekşe iliştirmiş ağzına

Gidip geliyor durmadan

Sabahla akşam arasında

Deniz ötemde

Deniz içimde

Hayır hiç yadırgamıyorum yokluğunu

Sarılıp gövdesine sımsıkı

Bir kadın kendini doğurabilir isterse.”

(Edip Cansever’in  Hayır Hiç Yadırgamıyorum adlı şiirinden.)

***

Cemal Süreya’nın dizelerinde masalsı bir anlatımla geçiyor deniz..

"Ölüm mü?

bir gölün dibinde durgun uykudasın.

Denizler?

tanrılar karıştırır durur denizleri."

***

İçinde “deniz” sözcüğü geçmeyen “Azgın Deniz” adlı şiirinin yanında, Necip Fazıl Kısakürek’in “Takvimdeki Deniz” adlı uzun bir şiiri var;  takvimdeki deniz resmine dalıp giden kişinin ruhsal yolculuğu gibi…

“Hasreti denizlerin,
Denizler kadar derin.
Ve o kadar bucaksız.
Ta karşımda yapraksız
Kullanılmış bir takvim.
Üzerinde bir resim;
Azgın, sonsuz birdeniz.
Kaygısız, düşüncesiz,
Çalkanıyor boşlukta
Resimdeyse bir nokta;
Yana yatmış bir gemi,
Kaybettiği alemi
Arıyor deryalarda.
Bu resim rüyalarda
Gibi aklımı çeldi,
Bana sahici geldi.
Geçtim kendi kendimden,
Yüzüme o resimden,
Köpükler vurdu sandım.
Duymuş gibi tıkandım,
Ciğerimde bir yosun.
Artık beni kim tutsun.
Denizler oldu tasam,
Yakar onu bulmazsam
Beni bu hasret dedim
Varırım elbet dedim.
Bir ömür geze geze
Takvimdeki denize.

Bu mahşerin içinden
O gün ben de geçtim ben,
Nem varsa evim, anam,
Çocukluğum, hatııram,
Ve ne sevdalar serde
Bıraktım gerilerde
Kaçar gibi yangından.
Rüzgarların ardından
Baktım da süzgün süzgün
Kurşun yükünü gönlün
Tüy gibi hafiflettim.
Denize hicret ettim.”

***

Kapalı ve fırtınalı bir havada denizin kasvetli hali bende de eskiden yapılmış tabloları ya da gerilim filmlerini çağrıştırır.  Böyle bir havada deniz kıyısında dolaşmak, denizi seyretmek hüzün verir. Bendeki “deniz” imgesinin karşılığı asıl aşağıdaki şiirde var:

Deniz’in üstünde ala bulut

Yüzünde gümüş gemi

İçinde sarı balık

Dibinde mavi yosun

Kıyıda bir çıplak adam

Durmuş düşünür.

Bulut mu olsam,

Gemi mi yoksa?

Balık mı olsam,

Yosun mu yoksa?..

Ne o, ne o, ne o.

Deniz olunmalı oğlum,

Bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.

(Nazım Hikmet RAN)

***

“DENİZ

Ağlarım,

Deniz akıtır gözlerim,

Dalgalarla dolar düşüncelerim,

Çünkü seni ve onu özlerim.

Anlarım,

Gelmezsin artık bize.

Ben de ona doğru akarım..

Ulaşırım denize.

Dibindekilere tek tek bakarım..

Belki uğrarım Atlantis’e,

Selamlar getiririm size.

Ya da hep orada kalırım.

Bir daha rastlanmaz benden bir ize.

Yunuslara arkadaş olurum,

Sanmayın ki boğulurum,

Ben de bir balık olurum,

Yalnızca deniz solurum.”

(Gülçin ERŞEN – 1995)

Denizi sevmeyen var mıdır? Yakınlarını denize vermiş olanlar denizi sevmezler mi?...  Ben ölünce, küllerimi denize savursunlar isterim.  Güzel bir yer betimlemem ya da resmini çizmem istense, çerçevede mutlaka deniz, göl ya da nehir bulunur.

Denizi her haliyle severim; oğlumu da…

Gülçin ERŞEN – 15 Mayıs 2012/Güllük

 
Toplam blog
: 134
: 869
Kayıt tarihi
: 06.07.11
 
 

Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu (İletişim Fakültesi) Radyo ve Televizyon Bölümü mezun..