Denktaş'ın ardından methiye düzmeye gerek yok!

Sn Denktaş statükocu, sabit bir adamdı. Değişimden dehşet derecede korkardı. Uzun yıllar Kıbrıs Türk halkının duygularını sömürerek saltanatını sürdürdü. Adanın geleceği ile ilgili değişim süreci içinde Rum lider Tasos Papadopulos ile bir çok konuda denk düştüğü açık şekilde görüldü. Uluslar arası arenada, adanın geleceği konusunda hep bir tıkaç görevi gördü çünkü değişmezlik Denktaş gibi liderlerin en önemli değeridir.

Kendisinden sonra siyaseten vasat, oğlu Serdar Denktaş’ı halef ilan etmesi de doğu despotluğuna özgü bir semptom olarak kendini dışa vurdu. Sn Denektaşin kişisel çikarlari Kıbrıs Türk halkının kitlesel çikarlarina hep ters düştü. Adada sürekli çözümsüzlügü körükleyerek bir kördüğüm yaratı çünkü Denktaş gibiler, benden sonrası tufan anlayışı ile hareket ettikleri için kendi dönemlerinde toz duman içinde yaşamaktan imtina etmezler. Bu tür kişiler vizyon sahibi olmadıklarından sürekli durumdan vazife çikarma peşindedirler. Kıbrıs Türk halkının ileriye gitmesi için değişime, gelişime, ihtiyacı varken, Sn Denktaş'ın da yerinde kalması için sabitliğe, donukluğa ihtiyacı vardı.

Sürekli Türkiye’nin maddi ve manevi gücünün arkasına sığınıp uzlaşmaz politikalar üreterek kendi iktidarları için sağlam sığınaklar yaratmaya çalisti. Değişim, dönüşüm zenginleşme, bütünleşme özlemi içinde olan Adayı kapalı bir kutu halinde tutup, sürekli koltuğu altında dilediği gibi taşimak istedi. Onun yönetimdeki uzun yıllarına rağmen, Sn M. Ali Talat’ın bir dönemi, ada açısından uluslar arası arenada çok daha vizyon er, sesli ve güçlü geçti. Kıbrıs Türk halkı çok daha fazla kabul gördü. Sözün burasında: Gelmişi ile geçmişi ile Sn Denktaş kendi dümeninin adamıydı ve maalesef gemiyi karaya oturtarak gitti. Bundan dolayı abartmaya gerek yok çünkü tarih bize şunu ögretmistir ki devrinin adamları ile dava adamlarını birbirinden ayırmadığımız sürece dümeni karaya oturtmaktan kurtulamayız

(m. ali şirin tarih ögrt)