Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '19

 
Kategori
Güncel
 

Deprem ve 3 Parametre

Mümin Sekman “kişisel ataleti yenmek” kitabında Türkiye’nin 3S cenneti olduğunu söyler. Türk insanını ancak bu 3S’deki kavramların ortaya çıkması harekete geçirir. Diğer zamanlarda genellikle ataletimizi bozmayız. İşçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik olarak ta asla proaktif (önleyici)  önlem almayız ve kaza, olay olduktan, hasar, yaralanma veya ölüm sonrası reaktif önlem alırız. Peki nedir 3S? Sorun, Skandal, Sansasyon.

Bundan tam 20 (yazı ile yirmi) önce 1999 yılında Marmara’da yaşadığımız deprem binlerce insanımızın ölümüne, bir o kadar insanımızın yaralanmasına, yüzlerce insanımızın sakat kalmasına, milyarlarca lira zarara neden olmuştu. Marmara Depremi’nin ardından getirilen deprem vergilerinin (Özel İletişim Vergisi / ÖİV) üzerinden 20 yıl önce bugün depremin yaralarının sarılması için bir kez alınmak üzere devletin getirdiği ÖİV, bırakın bir yıl sonra kalkmayı aradan geçen zaman içinde kanun maddesi oldu ve kalıcı hale geldi. Peki bu vergiden ne kadar para toplandı, amaca uygun kullanıldı mı?

Eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, daha önce yaptığı bir açıklamada toplanan ÖİV tutarının sağlık, duble yollar, demiryolları, havayolları ve eğitim için kullanıldığını söylemişti. Helali hoş olsun diyelim, ancak Binlerce canı yitirdiğimiz 17 Ağustos 1999 gecesi, hayatımızda acısı unutulmayacak bir iz bırakan deprem gerçeği ile 20 yılda ne kadar yüzleşebildik? Aynı trajediyi tekrar yaşamamak adına şimdiye kadar neler yaptık, neler yapamadık?

Depremin en önemli ayağı olan sayıları milyonları geçkin çürük yapı stokunu iyileştirmek adına gerçek kentsel dönüşüm” yapıldı mı? 2000’lerin başında başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında kentsel dönüşüm başladı. Ancak bu dönüşüm gerçek, yani olması gereken bir kentsel dönüşümü ifade ediyor muydu? “Hali hazırda yapılan dönüşüm, var olan boş alanların yapılaşmaya açılmasını ve yıkılarak yeniden yapılacak binaların yıkılandan daha yüksek ölçekte yapılmasını kapsıyor. Kentsel dönüşüm bu şekilde uygulandığından amaca uygun hizmet etmiyor. Yık-yap çözüm değil. Gerçek dönüşüm, boş alanların ve yeşil alanların da hesap edilerek, çevre düzenlemesinin yapılarak, sokak ve cadde genişliklerinin de düşünülerek hayata geçirilmesi şeklinde olmasıdır.”

Yeterli sayıda Kamu ve özel binaları güçlendirildi mi? Gökdelen tipi yüksek binalar için yapım yönetmeliği hazırlandı mı? Deprem anındaki toplanma alanları belirlendi m? Belirlenen alanlar yeterli mi? İmar barışı yasası kapsamındaki binaların depremselliği incelendi mi? Güvensiz binaları ruhsat vererek illegal yapı stoku gelir elde amacı ile legal hale mi getirildi? Meslek odaları konu ile ilgili, “Yaşadığımız acı deneyimler, ‘imar barışı’ adı altında yapılanlar, hukuksuzluğa bir örnek olarak, toplumun can ve mal güvenliğini riske atan tüm girişimlerin aklanmasıdır. Bir binanın imar affı ile ruhsat sahibi olması, onun güvenli olduğu anlamına gelmemektedir. Binaları güvenli yapan, mühendislik bilgi, birikimi ve uygulamasıdır.” şeklinde açıklama yaptılar.

Depreme yönelik Kriz merkezleri, haberleşme, iletişim konuları çözüme kavuşturuldu mu? Olası deprem anında kim ne yapacak belirlendi mi? Tüm bu soruların karşılığı keşke olumlu ve yapıcı olsaydı. Ama ne yazık ki gerçekler hiç te iç açıcı değil.

Bu yılın Şubat ayında 21 vatandaşımızın ölümüne neden olan Kartal'da çöken sadece bir bina nedeniyle yaşadığımız kurtarma zafiyetleri tüm çıplaklığı ile naklen izledik. Olası bir depremde bu durumun yüz binlerce yapı stoku için düşünülmesi bile insanı ürkütüyor. Maalesef Ulus olarak belleğimiz zayıf olaylardan ders almıyoruz.

Deprem bize, çaresiz, sahipsiz bilgisiz olduğumuzu, yılların ve paraların boşa harcandığını, paniğin çok, toplanma alanlarının yok olduğunu, çağın iletişim arçları olan cep telefonlarının bir işe yaramadığını, hastahanelerimizin bile boşaltılacak kadar güvensiz olduğunu, cezaevlerinde yatanların gözden çıkarıldığını öğretti.

Yaşadığımız yapının; oturduğu zeminin yapısı (kohezyonu yüksek mi, sıvılaşma özelliği gösterir mi?),  taşıyıcı sisteminin güvenirliği, maruz kaldığımız depremin şiddeti şeklindeki 3 değişken parametrenin olumsuz olması depremi bir felaket haline getirebilir. Bütün bunlara karşı durabilmenin yegane ölçüsü, ülkeyi yönetenlerin, mühendis, mimarların ve vatandaşların bilim, fen, teknik kurallara bağlı üstün bilinç sahibi olmasından geçiyor.

Tanrı, Ulusumuzu sismik boşluktaki enerjinin hışmından korusun!

Nizamettin Biber

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..