Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Deprem ve yaşadıklarım -3 (Depremden korunma yolları)

Deprem ve yaşadıklarım -3 (Depremden korunma yolları)
 

Deprem değil, çürük bina öldürür


Deprem Balıkesir’ de yeni bir hatırlatma yaptı. Güzel tarafı ise can kaybı yaşanmamış olması. Ancak o her zaman olduğu gibi hâlâ burada. Bu yüzden en kısa zamanda onunla yaşamayı öğrenmek zorundayız.

Bunun için daha önce yazmaya başladığım deprem ile ilgili yaşadıklarıma devam ediyorum.

Hayatımızdaki ilk depremi 17 ağustos 1999’da yaşamıştık. 7.4 büyüklüğündeki bu deprem, bizi derinden yaralamıştı. Hayatımızda ilk defa depremle tanışmış ve hayatımızın sonuna kadar bilincimizden silinmeyecek izleri almıştık. Bu kıyamet provası bizim için oldukça etkili ve sarsıcı olmuştu.

Depremin bilançosu tam bir felaketti. On binlerce kişi hayatını kaybetmişti. Bir o kadar insanımız da yaralanmış ve yüz binlerle ifade edilen sayılarda konut hasarlanmıştı.

Bizim konutumuza da ağır hasarlı raporu düzenlenmişti. Giriş katta kapının hemen üstündeki kirişin ve taşıyıcı kolonlardan birinin bağlantı noktaları iki farklı yerden kırılmıştı. Bu tespit çalışmalarının ardından birkaç gün sonra ikinci bir tespit çalışması daha oldu. İşte o zaman öğrendik ki aslında bizim binamız orta hasarlıymış ve tamir edildikten sonra oturulabilirmiş!

Ev sahibimiz bu sırada evin karşısına bir konteyner getirtmiş ve ailesini buraya taşımıştı. Bizim ne böyle bir imkânımız vardı, ne de yeni bir ev bulma şansımız. Hasarlanan yüzlerce konut sonrası ev bulmak adeta mucizeydi. Bu yüzden korkularımızı kontrol etmeyi, daha doğrusu bastırmayı öğrenene kadar dışarıda, derme çatma çadırımızda yaşadıktan sonra tamir edilerek güçlendirilen binamıza geri döndük. Eşim ve ben bir yandan birbirimize cesaret vermeye çalışıyor, bir yandan da ev sahiplerimizin bizimle birlikte binada değil de konteyner içinde yaşadıklarını hatırlamamaya çalışıyorduk!

Bu sırada diğer komşularımız da akrabalarının evlerine taşınmış olduğu için altı katlı binada yaşayan tek aile biz kalmıştık! Bunun yarattığı baskı ve stresle mücadele etmek de ayrı bir dertti. Akşamları komşumuza gider geceyi geçirmek içinse geri evimize gelirdik. Sokağın başından evimize bakar ve mezar gibi görünen eve doğru gitmek istemeyen adımlarımızla yürürdük. Bu azap dolu gün ve geceler bize neler kazandırdı bilemiyorum ama ömrümüzden ömür götürdüğü kesin!

Hasarlı, hem de ağır hasarlı raporu verildikten sonra tamir edilmiş bir evde oturmak doğru değildi. Ancak o yıllarda hayat bizi buna zorladı.

Her zaman olduğu gibi bir akşam evimizde oturuyorduk. Eşimle sohbet ediyor ve bir yandan da televizyonda Adapazarı’ndan yapılan canlı yayını izliyorduk. Tam bu sırada Adapazarı’nda deprem olmaya başladı. Sunucu, deprem oluyor diye yüksek sesle anlatmaya başlayınca biz ruhumuzda 17 Ağustos depremini yeniden yaşamaya başlamıştık bile. Birkaç saniye boyunca televizyonu pür dikkat izledik. 7.2’lik 17 Ağustos depremini yeniden yaşayan bilincimiz, kameralar önünde sallanan Adapazarı’nı izliyordu. Tam bu sırada biz de sallanmaya başladık. Adapazarı’ndaki deprem bize kadar gelmişti. Bu defa gelmeden önce haberimiz olmuştu ama sonuç yine de değişmemişti. Şiddeti 17 Ağustos depremi gibi değildi ancak binamızda o zamanki bina değildi! Biz de bunu biliyorduk!

Yüreğimizin, hasarlı olduğunu bildiğimiz binanın bir defa bile sallanmasına tahammülü yoktu. Ancak çaresizlik yine o dakikaları yaşatmıştı bize. En üst katta oturuyorduk ve bu sarsıntı anında dışarıya çıkabilme şansımız yoktu. Birbirimizden aldığımız destekle bu dakikaları atlatmak zorundaydık.

Ardından hemen dışarıya çıkabilmek için harekete geçtik. Dışarıdaki tüm komşuların çılgın bağırışları arasında dışarı attık kendimizi.

Hasarlı bir binada hem de artçı sarsıntılar devam ederken yaşamak zorunda kalmış olmak hatıralarımdaki acı dolu yerini o gün aldı. Bu satırlar da o acı dolu hatıralarımdandır.

En az ilk deprem anı kadar kötüydü. Çünkü bu defa her şey bile bile yaşanmıştı. Farkında olarak yaşamanın tesiri daha etkili oluyor elbet. Depremi “kıyamet provası” diye tanımlamamın nedeni de budur.

 

12 Kasım 1999 tarihinde yaşanan Bolu depreminin yaşattıklarında görüşmek üzere,

 

Deprem ve yaşadıklarım-1 : http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=5362

Deprem ve yaşadıklarım-2 : http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=5671

Deprem ve yaşadıklarım-3 : http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=10801

Deprem ve yaşadıklarım-4 : http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=11299

 
Toplam blog
: 66
: 5959
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Anadolu benim, ben de Anadolu'nun canıyım!   ..