Depremle alay ediyoruz.

Dünkü gazetelerde iki haber :

Biri Profesör Işıkara ile ilgili : " Depremde İstanbul'u Mühürleyin " diyor hocamız. İstanbul'a dışarıdan kimseyi almayın. İstanbul'luları akrabaları şehri istila eder, hiçbir şey yapılamaz diye devam ediyor.

İkinci haber İngiliz The Times Gazetesi'ne ait : " İstanbul önümüzdeki 30 yılda % 60 olasılıkla büyük bir deprem yaşayacak " diye yazıyor. İlim adamları böyle söylüyormuş.

Bizim değerli hocamızın , - her şey bitmiş, binalar yerle yeksan olmuş, binlerce ölü ve yaralı enkazların altında, olan olmuş biten bitmiş - bizim yetkililerimize önerdiği tedbire veya çareye bakın.

Lütfen soruyorum depremden önce mi etkin tedbir almak lazım, yoksa depremden sonra mı? Tabii deprem sonrası da önemli, ama ivedilikle deprem öncesi tedbir almak gerekir. Hiç olmazsa hastanelerimizi depreme dayanıklı hale getirelim veya tek katlı yeni hastane binaları yapalım. Ayrıca görüyoruz binlerce rezidans tipi konutlar yapılıyor. Bunlara giden paralarla yüzbinlerce tek katlı ucuz konutlar yapılabilirdi. Biraz devlet desteği de inşaat şirketlerini söylediğim türdeki yapıların inşasına yönlendirirdi ve müteahhitlerde de ticari kaygı da yaratmazdı. Bu tek katlı binalara rezidanslardan daha çok talep olurdu.

Oysa bakın, yabancı basın bile işin farkında. Türkiye'yi uyarıyor. Bir bakıma tedbir alın diyor. Bu tedbiri depremden sonra değil önce alınması gerekliliğini vurguluyor aslında.

Biz ise depremden sonra ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. Düdük, su şişesi, fener, radyo, bisküvi gibi, enkaz altında kaldığımızda bize yararlı malzemeleri bir çantaya koyup yatmayı planlıyoruz. Ya da depremin bitmesini bekleyip, merdivenlere yönelmemeyi öğreniyoruz. Belki bir takım çalışmalar yapılıyordur. Ancak bugün deprem olsa herhangi birimize fayda sağlıyacak bir tedbiri göremiyoruz.

Netice olarak depremden çok korkuyor görünüyor, ama alay ediyoruz