Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '14

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

Depresyon nedir? Tedavisi ve çözüm yolları

Depresyon nedir? Tedavisi ve çözüm yolları
 

depresyon ve ruhsal sorunlar


Depresyon konusunda okuyacağınız bu yazıda tamamen kendi yaşadıklarımı anlatmaya çalıştım. Depresyon gibi psikolojik sorunlar yaşayanlar için, burada kapıyı biraz aralayacağımı düşünüyorum. Yoksa bu yazıyı okuyacak kişiye sihirli bir değnek dokunmayacak, sorununa bir çözüm bulmayacak veya tedavi olmayacak. Ancak şu bir gerçek ki, kendisi gibi psikolojik sorun yaşayan birinin kaleminden tecrübelerine ortak olacak ve neler olduğunu anlatan bir yazı okuyacak. Belki de bu sayede çözüme bir adım yaklaşmış ve konuyu daha iyi anlamış olarak çözümü doğru yerlerde aramaya başlayacak. Yazıyı okuyan kişiye yürekten sadece bunu vaat ediyorum, başka hiçbir şey değil...

 
Acaba depresyon hastası mıyım, bana neler oluyor, sadece ben mi bunları yaşıyorum, nasıl geçecek bu durum, bitsin artık bu sıkıntı,.. diyorsan bence başından sonuna kadar aşağıdakileri dikkatle  okumalısın. Önce bu durumun nasıl başladığını, sonra başıma neler geldiğini, şu anda bununla nasıl başa çıkmaya çalıştığımı anlatmaya başlıyorum. Eğer bunlara benzer şeyler yaşıyorsan, hatta daha da önemlisi bunları tamamen aştıysan, lütfen yorum kısmına düşüncelerini yazıp, benzer durumdakileri ya da bazen benim aşmakta zorlandığım sıkıntıları çözmek için benim gibi insanlara yardımcı olabilirsin…
 
Yazıya başlamadan önce son olarak şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Psikoloji konusunda Türkiye’de bence en iyi hastane olan Bakırköy Prof. Dr. Mashar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne gittim, doktor ve psikologlarla görüştüm, bazı ilaçlarla ilgili deneyimlerim oldu, alternatif tıpta bu konudaki bitkileri denedim, internette doğru ya da yanlış çok fazla sayıda yazı, haber ve makale okudum. Kısacası bu konuda biraz tecrübe edindikten sonra yaşadıklarımı kaleme aldım.
 
Yazıya başlamadan önce son olarak şunu söylemeliyim: "Öncelikle mutlaka bir doktora gitmelisiniz. Bazı tahliller sonucunda sizi rahatsız edenin bedensel bir sorun olmadığına kanaat getirilirse ancak ondan sonra böyle bir hastalığınız var demektir."
 
Önce nasıl başladığını anlatayım..
 
Eğer ruhsal bir sıkıntı yaşıyorsan, mutlaka bunun altında yatan bir sebep olmalı.
 
Sorun nasıl başladı?
 
İşsiz geçen tam 1 yıldan sonra, üstelik istediğim gibi bir iş bulmuştum. Evli bir aile babasının bu kadar uzun bir süre işsizlik çekmesinin nasıl bir şey olduğunu benim gibi olanlar gayet iyi bilir, bilmeyenler de en azından tahmin edebilir...
 
Depresyon öncesi her yeni işe başlarken içimde bir sıkıntı oluyordu, belki bu birçok kişide oluyordur bilemiyorum. Eğer iş canımı sıkıyorsa ve işe başlamazsam ya da kısa bir sürede bırakırsam sıkıntım hemen geçiyordu. Son işyerinde de benzer bir durum oldu ama sonra birden öyle bir his geldi ki, yeni işe büyük bir hevesle başladım. Sanki içimde herşeyi yapacak kadar büyük bir güç vardı. Ancak sonradan öğrendiğim bilgiler, bendeki bu coşma hissinin de normal olmadığı ve dikkat edilmesi gereken bir durum olduğuydu..
 
Her iyi şeyin altında bir kötülük, her kötülüğün altında bir iyilik olabilir!
 
Hevesle ve heyecanla başladığım son iş yerinde, tam 4 ay boyunca son derece mutlu ve severek işimi yapıyordum. Ben uzun vadede güzel işler yapmayı planlarken, yönetimin çalıştığım projeyi iptal etmesi sonucu 4 ayın sonunda işten çıkartıldım. Ardından tekrar daha önce yaşadığım işsiz geçen günler, aylar, haftalar aklımda dönmeye başladı. Hevesle ve gayretle başladığım yeni işimin daha başlangıcında yaşadığım bu durum benim için tam bir hayal kırıklığıydı. Buna rağmen işten çıktıktan sonra, yeniden iş aramaya başladığım ilk günler, hatta ilk birkaç ay bu durumdan çok da etkilenmedim. Hatta bu duruma rağmen maddi açıdan zorlandığım aynı dönemde sigarayı bile bıraktım. Sigarayı bıraktıktan sonra abur cubur yüzünden kilo almamak için yemeği de azaltmıştım.
 
Canım sıkılmaya başlamıştı ve her geçen gün moralim daha da bozuluyordu. Derken bir sabah sanki sıtma tutmuş gibi titreyerek uyandım. Ellerimden başlayan bir titreme, birden bütün vücudumu sardı. Önce kalp krizi ya da tansiyon düşüklüğü yaşadığımı sandım. Hastanelerde  doktorlar, muayeneler ve tahlillerle geçen birkaç günden sonra depresyonla ilk deneyimimi yaşadığımı anladım.
 
Muayene için ilk gittiğim aile hekiminin verdiği Tranko Buskas isimli ilaç, hayatımda ayrı bir yeri olan Dolorex’ten sonra bende işe yaşayan ikinci ilaç oldu. Ancak ilacı sadece titremeleri kesene kadar yaklaşık bir hafta kullandım. Etkisini kısa sürede görmeme rağmen, stres ve depresyon konusundaki ilaçlar hakkında ilk öğrendiğim şey, insanı çok uyuttuğu, alışkanlık yaptığı ve biraz sersemlettiği oldu.
 
Hayatta sorunlara karşı bakış açım her zaman 3 aşamalı olmuştur; sorunun sebebini bulmak, çözüm yolunu araştırmak ve çözüm yöntemini belirledikten sonra sonuca gitmek. Kısaca sebep sonuç ilişkisinin arasına “nasıl” adımını eklerim. İşte bu noktada yaşadığım sorunun önce sebebini araştırmaya başladım.
 
Yalnız değilsin!
 
Hemen her insanın mutlaka bilerek ya da bilmeyerek ruhsal sorunlar yaşadığını öğrenmek beni biraz rahatlattı. Önceleri sadece “herşey insanın kafasında” diye düşünerek sinir hastalıkları konusunu açıkçası çok da ciddiye almazdım. Demek bunu yaşamak da gerekiyormuş, zira insan yaşamadan ve farkına varmadan bunu anlamıyor.
 
Yaşadığım belirtileri internette araştırırken her seferinde depresyon sonucuna ulaşmak aşırı canımı sıksa da “acaba başka bir hastalığım mı var?” diye çok düşünüp farklı beklentiler içine girsem de sonuç değişmiyordu. Yaptığım araştırmalarda özellikle iş stresi yaşayanların başta “anksiyete” olmak üzere farklı depresyon çeşitleri yaşadıklarını öğrendim. Ancak sebebi her ne olursa olsun, eğer tedavi veya düzelme konusunda birşey yapılmazsa ya da depresyon kanıksanırsa, o zaman hemen her konu bir depresyon sebebi olmaya aday geliyor.
 
Bana neler oluyor?
 
Hayatta hiç kafama takmadığım musluk jontasını değiştirmek, ampul değiştirmek, çivi çakmak, vida takmak, kopan bir şeyi yapıştırmak,.. vs vs gibi son derece basit işler dahi gözümde büyüyor ve içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Sıkıntı hali uzadıkça endişe, korku ve panik de artmaya başlıyor, çoğu zaman titremeler halinde ataklar geliyordu.
 
Hızla kilo kaybediyorum...
 
Sigara içmediğim dönemde yemeği azalttığımı söylemiştim. Bu arada elbiselerim olmamaya başlayınca, hızla kilo verdiğimi fark ettim. Neredeyse bir aylık sürede 10 kilo vermiştim. Sonrasında daha da hızlı kilo vermeye başladım. Çalıştığım dönemde 97 kilodayken, işsiz kaldığım 3 ayın sonunda 75 kiloya kadar düştüm. Bunun son 1 ayında yemek konusunu abartıp çok fazla yediğim halde neredeyse hiç kilo almıyordum, aksine kilo vermeye devam ediyordum.
 
Beni asıl rahatsız eden ise, sorunun başından itibaren midemin üst tarafına yerleşen karın ağrısı oldu. Bazen kusma ya da ağlama hissi yaratan bu karın ağrısı geçmek bilmiyordu. Dünyada beni mutlu edebilecek hiçbirşey olmadığını düşünüyordum. Hatta hayatın hiçbir anlamı olmadığını, ölümün bu sıkıntıdan daha iyi geleceğine inanmaya başlamıştım.
 
İşte tam da bu noktada bir saptama yapmak istiyorum. Psikolojik sorun yaşayanların intihara yatkın olmalarının sebebi, bu hissin günden güne artması ve artık bir çıkış noktasının kalmadığını düşünmeleridir. Bu duygunun üzerine gitmek yerine başlangıcını bulmaya çalışmak en doğru davranış şekli olabilir. Yeri gelmişken bu durumdaki kişilerin yakınlarının da anlayışlı, sabırlı ve sürekli olumlu sözler sarfetmeleri ancak sürekli aynı sözleri söylememeleri yerinde olacaktır.
 
Böyle bir psikolojik durumda olanlara ilk tavsiyem öncelikle mutlaka tutunacak, destek ve güç alacak birşey ya da birşeyler bulmaları. Benim en yakın destekçim eşim, sonrasında güç aldığım çocuklarım olmuştu. Ne zaman canım sıkılsa, herşeye boşversem de onları düşünerek kendimi iyi hissetmeye çalışıyordum. Elbette aylarca kafasını şişirdiğim abimin hakkını inkar edemem. Konuşacak iyi bir arkadaş veya bir dost elbette çok iyi gelecektir.
 
Nedense bu psikolojideyken önüme gelen herkese hastalığımı anlatmak ve birileriyle konuşmak istiyordum. Sonra bunu yapmamak için kendimi zorlamaya başladım. Konuşma isteğimin sebebinin de içimi dökmekten ziyade “acaba bana bir faydası olur mu?” düşüncesiyle karşımdakinden bir fikir alma ihtiyacıydı. Burada eklemek istediğim bir not “kiminle ne konuştuğunuza dikkat edin, çoğunlukla kendinizi tutun” sonra bunları söylediğinize pişman olabilir ve ilerde aleyhinize delil olarak kullanılabilir sözler etmiş olursunuz. Bu durumda artık iş işten geçmiştir…
 
Zaman içerisinde kronik karın ağrımın hiç geçmemesi, sürekli sıkıntı hali ve hayatın boş olduğu hissi hiç geçmiyordu. Gündüz ya da gece sürekli hatta bazen rüyamda bile sıkıntılarım devam ediyordu. Bir süre sonra tekrar sigara içmeye başladım. Biraz rahatlamış olsam da tekrar sigara içmek de canımı sıkmıştı. İçinde bulunduğum psikoloji ne içmek ne içmemek istiyordu. Aynı şekilde ne uyumak ne uyumamak ya da ne uyanmak ne de uyanmamak. Kısacası hiçbir şey istemiyordum.
 
İş arıyordum ama iş görüşmesine nasıl gideceğimi düşünmeden edemiyordum. Öyle ya, bu psikolojide kendim kendime inanmıyordum ki karşımdakini nasıl inandıracaktım. Önceleri iş görüşmelerinde kendimi kontrol etmeye çalıştım fakat bu pek işe yaramıyordu. Birkaç kez tanıdık birilerinin yanında işe başladım. Ancak içimdeki sıkıntı bir türlü geçmiyordu. İş yerinde bir türlü duramıyor ve çıkmak istiyordum. Çalışmak zorunda olduğum hissi ağır bassa bile içimdeki sıkıntıyı atmak için bir an önce işten çıkmaktan başka hiçbirşey yapmak istemiyordum.
 
Nihayet yolu çok uzun olsa da, hatta günde en az 5-6 saatim işe gidip gelmek için yolda geçse de, daha önce kabul etmediğim bir yerden tekrar iş teklifi geldi. Ruhsal sıkıntılarım bu işe ilk başladığımda zamanlarda artmıştı. Bir süre gittikten sonra işe devam edemeyeceğimi söyleyerek ayrılmıştım. Ancak aradan geçen zaman içerisinde daha iyi değil daha da kötü olmaya başladım. Bu sefer karar vermiştim ve ilk günler yolun uzun olması çok canımı sıksa da dayanmaya çalıştım. Madem bu işe başlarken başlamıştı bu sıkıntı, o halde burada sona erecekti. 
(Bu yazıyı yazarken yaklaşık 3 aydır bu işte çalıştığımı söylemeliyim.)
 
Sıkıntıyı sıkılarak aşamazsın!
 
Yolun uzun olması önceleri canımı sıksa da, sonraları kendimi uzun seyahatler ediyor gibi düşünmeye alıştırarak yolu işten daha keyifli bir hale getirdim. Cep telefonundan film izleyerek, kitap okuyarak ya da yolda okuyarak vakit geçiriyordum. Sabahları erken kalkmak ya da akşam geç yatmak, benim gibi uykuyu seven birine zor gelse de gün geçtikçe kendimi daha iyi hissetmeye başladım. O zaman şunu farkettim ki, işte yaşanan stres ve yoğun tempo ruhsal rahatsızlıklara gayet iyi geliyor, hatta belki de bu stres insanı diri tutuyor. İnsan her ne kadar yaptığı işten mutlu olmasa bile, aklı sürekli meşgul olduğundan ya da sürekli bir gayret içinde olduğundan, boş kalmadığı için boş şeyler düşünerek canını sıkmaya vakti kalmıyor.
 
Depresyon halinde neler hissediyorum?
 
Açık söylemek gerekirse o andayken acı, öfke, neşe,.. gibi hiçbir duyguyu hissetmiyorum. Özellikle ölümden korkmuyorum, hatta ölüm sanki bir kurtuluş gibi geliyor. Canım hiçbirşey yapmak istemiyor, dünya benim olsa umurumda değil. Kendime hemen hiçbir konuda güvenmiyorum, en basit şeyler dahil herşey gözümde büyüyor. Midemde sanki taş varmış gibi bir sıkıntı var, neredeyse hiç geçmiyor, bu sıkıntı çoğunlukla ağlama ya da bulantı hissi uyandırıyor. Başlarda tansiyonum düşmüş gibi kollarım karıncalanıyordu ama tansiyonumu ölçmeye halim olduğunda normal çıkıyor. Halim olduğunda diyorum çünkü kolumu kıpırdatacak kadar bile halim yok. Hiç enerjim yok, uykudan hep yorgun kalkıyorum, hatta geç kalkmama rağmen erkenden çoğu zaman gün içinde uykum geliyor. Kendimi dinlediğim zaman sadece çocuklarımı ve ailemi düşündüğüm anlarda, eğer ben olmasam ne yaparlar diye düşündüğümde üzülüyorum. Onları kaybetmek veya onların olmamasının verdiği üzüntü hissinden başka hiçbirşey bana duygusal anlamda bir his yaşatmıyor.
 
Duygusal anlamda hislerim yok olmuş gibi olsa da mantıksal anlamda herhangi bir sorun yaşamıyordum. Yani “güçlü olmalıyım, aileme bakmalıyım, ayakta durmalıyım” diye sürekli kendimi telkin ediyordum. Bunu nasıl yapacağım konusunda bir yol bulamasam da aklım bu doğrultuda hareket etmem gerektiğini söylüyordu.
 
Normal zamanlarda acıktığım zaman kısa sürede yemek yemezsem başım ağrırdı. Ruhsal sorunlar yaşadığım süre boyunca ne açlık ne de açlık yüzünden baş ağrısı yaşamadım. İstemesem hiç yemek yemeden de günü bitirebiliyordum ve hiçbir fiziksel rahatsızlık duymuyordum. Bu durum kilo vermemi daha da hızlandırdı, sonuçta kilo kaybını durdurmak için, acıkmasam bile yemek yemeye başladım.
 
Kaynağına inmeden ve sebebini bulmadan sorunu asla çözemezsin!
 
Sorunumun çalışma ve iş stresine bağlı olarak parasız kalma neticesinde ailemin geçimini sağlayamama endişesinden kaynaklandığına karar vermiştim. 
 
Sıkıntının kaynağına indim, hem de hızla.
 
Depresyonun başladığı iş yerine geri döndüğümü söylemiştim. Şimdi oradayım ve tam 3 aydır çalışıyorum. Sıkıntılarım bitmedi, hala devam ediyor. Sanırım ya onunla yaşamaya alıştım ya da artık pek umursamıyorum. Bazen yine midem hareketleniyor ya da canım sıkılıyor fakat nasılsa geçecek diye düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışıyorum.
 
Doktorlar bu durumun sebebi olarak, beyindeki seratonin adı verilen salgıdaki ciddi azalmayı gösteriyorlar. Her insanın potansiyel olarak bu durumla karşı karşıya olduğu, kiminin bilerek ya da bilinçsizce bazı uğraşlarla ya da yaşam tarzıyla bunun üstesinden geldiğini, ancak kimi insanın da bu durumu aşamadığı için çoğunlukla ilaç tedavisiyle düzeldiğini söylüyorlar.
 
Peki bu durum nasıl geçecek?
 
Ben zor olanı seçtim ve sorunu ilk yaşadığım yere geri dönerek, yani üstüne giderek çözmeye karar verdim. Bazen böyle davranmak insana zor gelebilir fakat çözüm, aslında sorunun olduğu yerde olabilir. Uzun geceler, hatta çoğu zaman gündüz neredeyse her dakika ettiğim dualarla birlikte işe gidiyordum. Bana bu yaptığımın doğru olup olmadığını elbette zaman gösterecek. 
 
Sabır kabullenmek ve rıza göstermektir.
 
Sabretmek aslında bilindiği gibi “dayanmak” değil, kabullenmek ve rıza göstermektir. Kendi kendine dayan bu da geçer demek yerine, olayı kabullenmek ve nasılsa geçecek diye düşünmek daha doğru olacaktır.
 
Eğer yazdıklarım gibi duygular ve psikolojik bir rahatsızlık yaşıyorsan, bundan kaçışın olmadığını bilerek bu durumu kabul etmen gerekiyor. Edindiğim tecrübeler konuşmanın bu durumda iyi bir tedavi olduğu yönünde. Ancak kiminle ne konuştuğuna dikkat etmek ya da herşeyi rahat konuşacağın birini bulmak şartıyla.
 
Özellikle spor depresyona iyi geliyor. Spordan kastım sadece koşu ve egzersiz değil, yürüş yapmak bile çok iyi geliyor. Ben çoğu zaman soğu havalarda, bazen saatlerce yürüdüğümü biliyorum. Gerçekten bu uzun yürüyüşler çok iyi geliyordu. Kendine hobi bulmak, zaman ayırmak, arada bir alıp başını bir yerlere gitmek de iyi geliyor. Bazen hiç yapmadığın şeyleri yapmak da, dışarda yemek yemeyen biri olarak dışarda yemek, atıştırma veya birşey içmek için vakit ayırmak da değişiklik oluyor.
 
Şimdi ilk zamanlarda depresyonla birlikte gelen titreme nerdeyse yok oldu, endişe ve panik hali geçmesine rağmen günün herhangi bir saatinde içime çöken melankolik sıkıntı ara sıra beni yokluyor. Bunu da aştığım vakit sorunum çözüldü demektir fakat yine de her an herşeye hazır olmak en doğrusu. Uzun yıllar sonrasını veya hayatı planlamak ve planlı yaşamak yerine günü yaşamak gerekiyor. Yarın ne olacağını kimse bilemez. Yaşadığın her saniyeyi, şu anı, hele ki yakınında sevdiklerin varsa ve bedensel bir rahatsızlığın yoksa, işte buna şükür edip yaşamalı.
 
Sağlıklı günler geçirmeniz dileğiyle.
Geçmiş olsun..
 
Sürçi lisan ettiysek aşkola ; )..

Bir Dost

Tarih: 06.02.2014 (16:16)

 

 
Toplam blog
: 36
: 8702
Kayıt tarihi
: 08.04.11
 
 

2000 yılına 30 kala İstanbul'da doğmuştur. Liseden sonra her ne kadar üniversite okumaya yeltense..