Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '11

 
Kategori
Öykü
 

Depresyon

Oturduğu sandalyede sırasını bekleyen Neslihan'ın elleri sürekli hareket halindeydi. Kâh siyah uzun saçlarını arkada birleştirip bir saniye sonra serbest bırakıyor kâh burnunu baş parmağı ile işaret parmağı arasına alıp duruyordu. Arada da elindeki kâğıda bakıyordu. Sekreterin verdiği sıra numarası, avucunun içinde iyice buruşmuş, üzerindeki rakamlar kesik kesik olmuştu.

Sonunda kâğıttaki numara, doktorun kapısının üzerinde belirmişti. Hemen ayağa kalktı. Lacivert rengi kloş eteğinin arkasını düzelttikten sonra kapıyı bir kez tıklattı. "Gel" sesini müteakip içeriye girdi.

Doktor, orta yaşın biraz üzerinde bir beydi. Oldukça sportif bir vücudu vardı. Geniş omuzları, bronz teni, geriye doğru özenle taranmış saçı, kalkık burnu ve iri mavi gözleri ile bir doktordan ziyade eski film aktörlerini andırıyordu. Bilgisayar ekranına dönük döner koltuğunu Neslihan'a doğru çevirip masaya iyice yanaştı. Gözlüklerini çıkararak, ilaç kataloğunun üzerine koydu. Neslihan'a bakıp, hafif gülümseyerek oturmasını söyledi.

Neslihan'ın yanakları neredeyse üzerindeki gömleğin kırmızısına yakındı. Doktorun "Seni üzen, rahatsız eden ne ise benimle paylaşabilirsin. Beni bir dostun olarak görmeni istiyorum. Dost; sevinci de, üzüntüyü de paylaşır değil mi? Haydi anlat bakalım!" sözleri, üzerindeki tedirginliği bir nebze de olsa atmasına yardımcı olmuştu.

Neslihan, önce bir yutkundu. Sonra dudağını dişlerinin arasına sıkıştırıp geri bıraktıktan sonra "Benim deli olduğumu düşünmüyorsunuz değil mi? Sadece dertleşmeye geldim. Hani filmlerde oluyor ya öyle işte!" dedi sıkılarak.

"Elbette. Hem neden öyle düşüneyim ki. Lütfen rahat olun. Ben sizi dinlemek ve sorunlarınıza yardımcı olabilmek adına buradayım."

Neslihan, derin bir nefes alıp bıraktı. Kollarını, koltuğun dirsek koyma yerlerine yerleştirdi ve sırtını geriye doğru yasladı. Fakat çok geçmeden yine koltuğun ucuna doğru geldi. İyice açılan gözbebekleri iri bir zeytin tanesini andırıyordu.

"Doktor Bey, neden bu ses kulak zarımda infilak etmiyor! İçeride su toplayıp iltihaplanmıyor ya da tıkanmıyor. Of Allah'ım of insanın kulağında aynı cümleyle dolaşması ne kadar da asap bozucu! Hayatımdan çıkardım ama maalesef sesi bende kaldı. Gitmiyor sanki yatıya kaldı."

"Biraz sakin ol istersen. Yavaş yavaş anlat. Öncelikle rahatsız olduğun bu sesin sahibinin yakının olup olmadığını öğrenmem gerek! Ses kime ait?"

"Ayrıldığım eşime."

"Peki ne diyor sana. Neden seni bu kadar rahatsız ediyor?"

"Duruşma bitmiş, mahkeme salonundan çıkıyorduk. Göz göze geldik ve bana "İstemeden oldu. Üzgünüm" dedi. Aradan bir ay geçti ama ben hâlâ bu cümleyle yaşıyorum. Kulağımı ellerimin arasına sıkıştırıyorum ama yine duyuyorum yine!

Neslihan bir müddet sustuktan sonra devam etti.

"Doktor bey belki bana güleceksiniz ama acaba Kulak Burun Boğaz Hastalıkları doktoruna gidip kulaklarımı mı yıkatsam ne dersiniz? Ama yok yok bu da olmaz. Bu sefer kulağım iyice açılır. Kocamın sesi kulağıma daha net gelir."

"Sen eşinin sesini mi yoksa sadece hafızanda kalan o cümleyi mi duymak istemiyorsun? Bunu hiç düşündün mü?"
Neslihan, bakışlarını sehpanın üzerindeki dergiye kaydırdı ve sayfalarını çevirmeye başladı. Kısa bir sessizlik oldu.

Doktor, aynı soruyu tekrar yöneltti Neslihan'a. Neslihan'ın çenesi titremeye başladı. "Söylediği cümle!" diyebildi kısık sesle.

Doktor, "Onu seviyor musun hâlâ " diye sordu babacan bir tavırla. Neslihan'ın gözlerinden bir kaç damla yaş süzüldü.
"Allah kahretsin! Beni en yakın arkadaşımla aldattı. Bir de istemeden olmuş! Bu demekse! Doktor Bey, onu hâlâ seviyorum demem için deli olmam gerek!"

Neslihan, birden ayağa kalktı ve doktorun gözlerinin içine bakarak "Ruh ve Sinir Hastalıkları Bölümüne geldiğime göre doğru adresteyim demek! Evet ben deliyim hem de zır deli!" dedi hüngür hüngür ağlayarak.

Neslihan için olağanüstü olan bu olay doktor için sıklıkla karşılaştığı depresyon vakalarından biriydi. Bir yandan teskin edici konuşmalarda bulunuyor diğer yandan da Neslihan'a, reçeteye yazdığı sakinleştiriciyi nasıl kullanacağını anlatıyordu.

Aysel AKSÜMER 

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..