Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '10

 
Kategori
Psikoloji
 

Depresyonda mısınız...Sorun yok...Çözüm var...

Depresyonda mısınız...Sorun yok...Çözüm var...
 

Ruh ilacı...Sanat...


Depresyon da insan içindir...Yaşam sürüyorsa;elbet,dikenli taşlı yolların ayağımızı incittiği kadar, ruhumuzu da acıttığı olabilir.

İnsan ,önce kendi doktoru olmalıdır...Hiçbir hekim,sizi,sizin kadar tanıyamaz...

Beynimiz de safra kesemiz gibidir...Fazla dolunca,boşalmak isteyecektir...

İşte bu boşalmalar zamanında yapılmadığında, ruhsal hastalıklar başgösterebilir.

Artık dünyadaki ve ülkemizdeki tıbbi gelişmeler,bir çok hastalığı tedavi ettiği gibi ruhsal hastalıkları da tedavi edecek düzeydedir.

Yeter ki kendimize dürüst olalım ve doğru hekimi bulalım...

Resim,müzik,sporun her türlüsü ve sosyal aktiviteler ,ruh ilacıdır.

Ebru sanatının, insanın ruh sağlığına ne kadar yararlı hizmetler sunduğu binlerce yıl öncesinden biliniyor.

Kitrenin hazırlık safhası,kıvamının tesbiti,buyaların öd ayarı; fırçalar için at kıllarının hazırlanışı...Suya atılan boyaların dans edişi...

Fonda çalan ney sesinin büyüleyici atmosferi...Yaşanmaya değer...

Güller,karanfiller,papatyalar,nilüfer çiçekleri ...Ve...Kağıdın suya indiriliş töreni...

Kağıdın sudan çekilirken arkasından ne gibi bir resim çıkacağını tahmin edememenin heyecanı...Çıkan resmin ,yeni doğan bir bebek gibi size bakması...

İşte bu süreç içinde, dünya dertlerinden,hırslarından,kederlerinden uzaklaştığınızın ve zamanın su gibi akarak ne kadar çabuk tükendiğinin farkına varmanın sevinci...

Bu lezzet;anlatılmaz...Yaşanır...

Bendeniz, bu güzel Ebru sanatıyla haşır-neşir olurken,psikiyatri doktoru olan arkadaşımın öğrencim olmasıyla birlikte, deneyimlerimde ve kültürümde yeni bir sayfa açıldığının farkına vardım.

Uzman doktorumuzun depresif hastalarını ,Ebru yapmaları için atölyeme yöneltmesi,sorunları olan insanımıza bir umut oldu.

Kırk yıla yakındır gerek üniversiteden,özel okullardan ve gerek diğer eğitim kurumlarından sayıları yirmi binleri aşan öğrenciler yetiştirdim.

İçlerinde ileri derecede mental rahatsızlıkları olan öğrencilerimin ilaçlı tedavilerin yetersiz olması nedeniyle fakültelerinden koptuklarına tanık olmuştum.

Eğitimcilerin de ruhsal hastalıklarla ilgili bilgisizlikleri ,işin tuzu -biberi oluyordu...

Okullarını terk eden öğrencilerin, yaşamlarını kaybettikleri; işlerinde başarılı olamadıkları hakkında bilgiler geldikçe kahroluyorduk.

Eğitimsiz insanların yoğun olduğu ülkemizde,bu tip hastaların -köyün delisi durumuna düşürülmeleri -,horlanıp,eğlence kaynağı haline getirilişleri,insanımızın kendine yaptığı en büyük ihanetti...

Her öğrencim özel bir kıymetli şahsiyetti...Her biri ,orijinal yönleriyle ;yetenekleriyle ;yaşamıyla özel senaryolar yazabileceğim kişilerdi.Bu düşüncelerle, yaşamına yön verdiğim öğrencilerimin çoğu, bugün emekliliğin tadını çıkarıyorlar...

Bugün sağlıklı ve huzurluysan bu vicdan rahatlığının payı çoktur.

Her eğitimci,biraz ruh bilimci olmak zorundadır...İnsana şekil vermek ve mutlu gelecekleri yaratmak adına....

Yıllar önce,üniversite hocalığımda,resim atölyesinde,Ebru çalışmaları yaparken,bana çok uzaktaki bir masanın yana kayan örtüsünü düzeltmek için üşenmeden kalkıp oraya yöneldiğimde,gözleri görmeyen Ebru öğrencim, -Bende Opsesif Kompulsif Bozukluğu olabileceğini söylemişti...

O zamanlar,ilk kez karşılaştığım bu sözcük grubuna epey gülmüştük...Gönül gözü hep açık olan ve sürekli okuyan ,araştıran görmeyen öğrencim,bendeki -titizlik takıntısını- hissetmiş ve bilimsel olarak da açıklamıştı.

Bu vesileyle,ben de kendimi tanımış;bu titizliklerimin hastalık boyutuna gelmediğini öğrendiğimde mutlu olmuştum...

Bu arada,zaman içinde Ebru için atölyeme gelen depresyon ,anksiyete bozukluğu gibi sorunları olan genç-yaşlı insanların Ebru sanatı ve Ney müziğiyle ruh sağlıklarına kavuştuklarını görmek beni çok sevindirmişti.

Bildiklerimiz,yaşadıklarımızı,gördüklerimizi,deneyimlerimizi paylaştığımız MB de sanatın yanı sıra ruhsal hastalıklar konusunda da bazı paylaşımlarda bulunmak istedim.

Ömer Öğretmenle ilgili önceki bloğuma yazdığı yorum nedeniyle ,bu yazıyı yazmamda, bana ilham kaynağı olan Newyorkere ,teşekkür ederim.

Otuz yıl öncesinde,hastanelerin psikologları,psikiyatristleri polikliniklerde,boş oturur ,hasta beklerlerdi...

Bunun sebebi de ruhsal hastalığı olanlar,kendilerini - gizli deli yerine koyup-, tedaviden kaçarlar;ruh doktorlarını da -deli doktoru -olarak tanımladıklarından kaçış içine girerlerdi.

Şimdi biraz tıp alemine girelim...

Depresyon insan içindir;herkes depresyona girebilir;yeter ki kendimizi tanıyalım ve tedavi olalım...

.........

Mikroplar ve hijyen konusunda sürekli tedirgin bir halde misiniz ?

Tekrar tekrar yaptığınız bir şeyi kontrol etmekten yoruldunuz mu ?

Bazen hiç bitmeyen, rahatsız edici düşüncelerin arasında kayıp mı oluyorsunuz ? Normal misiniz yoksa takıntılı mı ?

Normal Olmak ile Takıntılı Olmak arasındaki farklar nelerdir ?


Sabahları kahvenizi her zaman neden aynı fincandan içtiğinizi düşündünüz mü hiç?


Her gece yatağınıza yattıktan bir iki dakika sonra eşinize kapıyı kilitleyip kilitlemediğini mi soruyorsunuz ?

“Evet” dediği halde, sırf 10 yıl önce sadece bir defaya mahsus kapıyı kilitlemeyi unuttuğu için onu yataktan kaldırıp kontrol mü ettiriyorsunuz?

Tuvalete girdiğinizde tuvalet kağıdının ters asılı durduğunu görünce sanki dünyanın en büyük acısını yaşadığınızı mı hissediyorsunuz?

Diş macununun ortadan sıkılmış olduğu fark edince nefes alıp vermekte güçlük mü çekiyorsunuz ?

O zaman belki ciddi bir mental rahatsızlık olan Obsesif-Kompulsif bozukluğa sahip olabilirsiniz...

Rahatlayın.

Belki de Obsesif Kompulsif bozukluğa sahip değilsinizdir; sadece biraz takıntılısınızdır.

Ne zaman bu hastalıkla ilgili konuşulmaya başlansa hemen herkes kendilerinden ya da yakınlarından benzer örneklerle “Kesin Obsesif Kompulsif(im)” gibi çok kesin yargılara varıyor.

Fakat herkesin belirli konularda takıntılarının olabileceği unutuluyor.

Böyle bir hastalığın teşhisinin koyulabilmesi için belirtilerin bireyin hayatını ne kadar etkilediği, yaşamına ne denli zarar verdiği saptanması gerekir.

Sadece birkaç tane takıntıya sahip olmak Obsesif Kompulsif bozukluğa sahip olmak ile aynı anlama gelmez.

OKB kişiyi gerçekten yoran, hayatı zorlaştıran ve hiçbir şekilde görmezden gelinemeyen bir rahatsızlık. İnsanın hayatına gerçek anlamda kaygı ve stres katan bu hastalık insanların yaşamını oldukça sekteye uğratıyor.

Hala evinizden dışarı çıkabiliyor musunuz ? Hala bir işiniz var mı ? Düzenli bir ilişkiniz ?

Bu saydıklarımızdan iki tanesine bile sahipseniz sorun yok sayılır.

Rahatlayın...

Mental rahatsızlık demek: Akıl sağlığıyla ilgili zihinsel sorunlar anlamına gelir.

Mental hastalıklar çoğunlukla tek bir faktörün neden olduğu durumlar değildir.

Bu hastalıklar çoğunlukla biyolojik, fizyolojik ve sosyal faktörlerin kesişim kümesinde ortaya çıkarlar.

Bu faktörlerden halk sağlığı disiplinini en çok ilgilendiren sosyal faktörlerdir.

Sosyal faktörlerin en önemlileri fakirlik, şehirleşme ve teknolojik değişimler olarak sıralanabilir.

Şehirleşme ;özellikle kalabalık ortam, kirlenmiş bir çevre, fakirlik, serbest piyasa ekonomisine aşırı bağımlılık, had derecede şiddet ve yalnızlaşma gibi nedenlerle artan miktarda stres kaynağı olarak rol oynar.

Buna karşılık kırsal hayatın da bazı problem­leri vardır. Bunlar izolasyon, iletişim ve ulaşımdaki zorluklar, kısıtlı eğitimsel ve ekono­mik fırsatlar olarak sıralanabilir.

Ayrıca mental sağlık hizmetleri ,diğer hizmetlerde olduğu gibi büyük şehir merkezlerinde toplanmaya meyillidir ve bu da kırsal kesimde bir hizmet açığı oluşturacaktır.

Fakirlik ve mental sağlık arasındaki ilişki kompleks ve çok boyutlu bir ilişkidir. Fa­kirlik ile hastalıklar arasında bir kısır döngü vardır.

İnsanlar fakirleştikçe hastalıklara yatkınlaşırlar ;bu son durum da onların daha fazla fakirleşmesine neden olabilir. Fakirlik sorunu sadece azgelişmişlik sorunu değildir ;aynı zamanda kaynakların adil dağıtımıyla da tam bir ilişki içindedir.

Gelişmiş ülkelerde sosyal devlet anlayışı yoksa küçümsene­meyecek bir fakir kitlesi oluşması bu kısır döngü nedeniyle kaçınılmazdır.

Teknolojik gelişmelerin en etkileyici olanı iletişim devrimidir. İletişimdeki kolaylıklar mental hastalıklarda özellikle bilgiye ve yardıma ulaşmada bazı avantajlar sağlamaktadır.

Ancak teknolojik gelişmelerin kötü yanları da vardır. Medya kaynaklarının şiddete özendirme, pornografi ye aşırı ilginin kolayca gelişebilmesi bazı bilgisayar oyunlarının saldırgan davranışı kışkırtması gibi.

Ayrıca reklamların insanlara kolay ulaşabilmesi nedeniyle özellikle gençlerin sigara ve alkole özendirilmesi kolaylaşmıştır.

Bu sonuncular da madde kullanımına geçişte kolaylaştırıcılardır.

........

Sorunları biliyoruz...O halde yardımlaşalım...

Dışlanan ruh hastası,kendisi ve çevresi için;ülke için ,büyük kayıptır.

Sanatttan,müzikten,spordan kopmayalım...Açık havada şarkı söyleyerek yürüyün...Varsın deli desinler...

Kimbilir sizlerin de anlatacağınız çok heyecanlı ve eğitici depresyon öyküleriniz vardır.

Olmaya devlet cihanda ,bir nefes sıhhat gibi...

Sağlıcakla kalınız...

www.izleyerekdinle.com/goksel-video-klipleri-izle/depresyondayim-goksel-dinle.html

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..