Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '08

 
Kategori
Futbol
 

Derbinin derdi ve derinlikler...

Derbinin derdi ve derinlikler...
 

Fenerbahçe – Galatasaray maçları Türkiye gündeminin manşetlerinden olur her daim. Dünyanın sayılı derbileri arasında oluşu bunu gerektirir elbet ama amalar da vardır işte...

Arka sayfalarda okumaya alıştığımız spor haberleri gazetelerde 1. sayfaya günler öncesinden yerleşir. Tarafı olan köşe yazarı takımının teknik analizlerine ve görüşlerine yer verir, tahminler öne atılır.

Bazen de sert tartışmalar maç öncesi yine bu yazarlarımız arasında başlar. Kimi karşı takıma saldırır, kimi öz eleştirilerini de yapar sağduyu ile...

Benim bugün anlamsız gerginlik peşinde olanlara lafım var;

Mesela, Hıncal Uluç; kutupların başlangıç ismi olmuş durumda. Yaptığı açıklamalar, yazdığı yazılar yangına körükle gitmek değil de nedir? Oysa ortalık sakinleşmeye, durulmaya ihtiyaç duyduyor şu günlerde...

Zehir zemberek yazdığı son yazısında Fenerbahçe ve Beşiktaş Kulübünün kendisine resmi internet siteleri aracılığı ile saldırdığından, kendi gazetesi ve kanalının bile zamanında kendisine sahip çıkmadığından dem vurmuş. Düşenin dostu olmadığı bilinen gerçekken düşman olmaya, düşmanlıklara sebep olmaya ve düşmanlar edinmeye ne gerek vardı diye sormak istiyorum.

Derbi öncesi bunca gerginlik ve kalem savaşı, söz düellosu yaşanırken taraftara “durun onlar sizin kardeşiniz” demek komedi dizi repliği kadar gülmeceden öteye gitmeyecektir.

Görülüyor ki; “kitleler oluşturmak, o kitlelerin kinle nefretle donanımını sağlamak hiç de zor değil.” Bunu ülke olarak yaşadık ve acı bir şekilde yaşamaya devam etmekteyiz.

Spor kardeşliktir, spor barıştır. Dini, dili, ırkı, rengi olmamalı. Kanlı fanatizme ise hiç gerek olmamalı. Bunun söylev olarak kalmamasına katkı sağlayın.

Aklıma bir hikaye geldi aktarmadan geçmek istemiyorum;

Adamın biri misafirliğe gittiği evde yemek yapan evin kadınının çorbaya bir kaşık tuz attığını görür. Belli bir zaman sonra çorbanın başına evin kızı geçer ve o da bir kaşık tuz atar, hayretle olanları seyreden adam çok geçmeden evin gelininin de bir kaşık tuz attığını görünce dayanamaz ve alır eline kaşığı bir kaşık da kendisi atar. Ağız birliği ile “ne yaptın biz atmıştık diye” ev halkı sorar. Adam gayet sakin; “önüne gelen attı benimde bir kaşık tuzum olsun istedim” der.

Şimdi bu hikâyedeki misafir, önüne gelenin tencereye tuz atmasına tepki olarak kendi de bir kaşık tuz koymuş. Zaten yenilemeyecek olan çorbanın tadınıda iyice kaçırmıştır. Oysa tuz meselesine seyirci kalmayarak müdahale etseydi, tadını kaçırmak yerine afiyetle yenecek yemeğe ortak olacaktı.

Günümüzde de önüne gelenin bir kaşık tuz atmaya kalkıştığı cadı kazanından kimse çorba içmek istemiyor. Hem çorbanın tadını tuz koya koya şapa çeviriyor, hem tadını beğenmiyorlar. Bu ne yaman çelişkidir anlayana aşk olsun.

Şimdi sormak istiyorum;

Pazar günü çıkacak kavga ve kargaşa canlara mal olursa altından nasıl kalkarsınız, vicdanınız nasıl rahat eder?

Lütfen... Lütfen...! Uzlaşıcı, uzlaştırıcı olun.

Derbi öncesi bunu, bu halka borçlu olduğunuzun bilincine varın artık!


Foto kaynak:http://img.mynet.com

 
Toplam blog
: 76
: 1458
Kayıt tarihi
: 25.03.07
 
 

1976 yılında Iğdır'ın Tuzluca ilçesinde doğmuşum... 8 yaşımda göç ettiğim bu ile bir daha hiç git..