Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '11

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Derdimizin devası…

Derdimizin devası…
 

Ayakları zincirlemek: Kötülük üreten beyni engellemez. Yanlış ceza yanlış organ...Resim int. alıntı


Hadım etmek olsa: İşimiz çok kolay!

Kes çılgın İskender’den bir buçuk; yetmedi, çek bir porsiyon daha…

Birkaç santimlik organ suçsuz ey ahali; neden anlamak istemezsiniz?

Hadım etmek fikri bana cazip gelmedi dersem; doğru olmaz lâkin bu işlem vukuat öncesi yapılırsa bir işe yarar; yarar da adaylar önceden nasıl tespit edilir? İşin püf noktası burada…

Bu melun davranış bozukluğu: Varoşlarda, konaklarda, köylerde kasabalarda metropollerde; tüm kültürlerde; kutsal olan olmayan dinlerin mensupları arasında… Yer etmiş ve sınır tanımayan evrensel bir hastalık; bilim ve adamlarının bu konuya harcadığı zaman ve ayırdıkları bütçenin boyutlarını ben bilemem. Bildiğim tek şey yetersiz oldukları.

Seçim öncesi “Yurttaşlarım, vatandaşlarım: Oyunuz bizim olursa; şimdiye dek hiçbir siyasi partinin akıl edemediği yeni bir bakanlığı hizmetinize sunacağız. Cinsel yaşam ve taciz tecavüzden sorumlu bir bakanlık hizmetinizde olacak” Diyen bir parti lideri oldu mu? Kendine ait mahkemeleri ve sağlık kuruluşları olan özerk bir bakanlığımız oldu mu?

Aileden sorumlu yerine; cinsel sağlıktan sorumlu bir bakanlık…

Umumi aşk evlerinin bulunmadığı ücra köşelerde otlayan hayvanların istismar edildiği yerlerden başlatılmalı… Çalışmalar, araştırmalar.

Beyinde kesinleşen düşüncenin emir komutasında çalışan köleyi kötürüm etmekle; soruna çözüm bulmayı ummak: Boşa kürek sallamakla eşdeğer…

İnsanoğlu ve kızlarının doğaya yamuk yaptıkları gün gibi aşikâr, onların dışında tüm canlılar( Hatırımda kaldığı kadarıyla; maymunların dışında) yılın belli zamanlarında bir araya gelirler. Soyları tükenmesin diye…

İnsan türünün kitabında farklı şeyler yazıyor; asli görevi oluvermiş bir araya gelmeler.

Ne mevsimi var ne zamanı ne de mekânı; işte sorun bunun altında yatıyor.

Her şey onun etrafında fırıldak gibi dönüyor. Dünya: Bir araya gelmenin üstüne kurulmuş diyen bilgeler de çoğunlukta…

Reklâmı çokça yapılan bu eylemden “herkes doyasıya nasibini almak ister” kanısı doğru olmuş olsaydı, taciz tecavüz sözcüklerini kimse kullanmaz ve tanımazdı.

Davetlere anında icabet edilir; her fırsatta; her alanda; yakılan ışıklara doğru uçuşurlardı.

Kısa kollu, etekli, dekoltesi derinden; dudakları kiraz yanakları elma gibi olanların davetiye gönderdiklerini düşünenleri müşahede altına almakla terapiye başlamalı.

Cilalı taş devrindeki taştan tekerleklerle: Günümüzün yarış arabalarının lastiklerinin arasındaki fark neyse: Şu anda teknolojide atılan dev adımlarla; cinsellik konularında emeklemelerin arasındaki uçurum aynı oranda derindir.

Kısacası cinsellik konularında insanlık top yekûn sınıfta kalmış gibi görünüyor. Cinsiyeti ön planda tutmanın bedeli ödeniyor.

Şimdiye kadar böyle gelmiş olabilir; böyle devam etmemesi için çok çaba gerekir. Âdem ile Havva’ya: Barut ile ateş yakıştırmaları yapıldığı sürece; aralarına setler çekildiği sürece… Bebeklerin, çocukların, hayvanların yüzü kolay, kolay gülmeyecek…

Farklı yönlere kaymaları önlemek oldukça zor olacak.

Kontrol mekanizması pürüzsüz bir şekilde işlemeli.

Hangi ceza daha caydırıcı olur şıkkına odaklanmaktan ziyade; bu tür suçların işlenmemesi için ne gibi önlemler alınmalıdır şıkkında yoğunlaşmalı; getirisini ölçüp biçmeli.

Ölüm cezasının kâr etmediğini gördük. Hadım etmeye yönelik düşünceler: Tartışılır. Çözüm olamaz. Varsayalım bilim bu konuda başarılı oldu. Yeni doğan bebeğin kordonundan aldığı örneklerde “Tecavüz tacizden sorumlu bir gen keşfetti” Ve döndü size “Bebeğinizi hemen şimdi kısırlaştırmak zorundayız; kanun böyle emrediyor” dedi.

Ne yapardınız?

Gördüğünüz gibi bu işler sanıldığı gibi kolay değil.

İnsanın tekâmülü hakkında hep düşünmüşümdür.

Vardığım sonuç hep aynı olmuştur.

Hangi sebepten ötürü tekâmül: İlerleme kaydetmemiştir.

Yanıtı bulabilirsek… Çözüm de onun arkasından gelebilir.

Bir umut işte…

22 Şubat 2011 Salı

Alev Meisel/İzmir

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..