Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '09

 
Kategori
Güncel
 

Dere, yatağını bulur...

Dere, yatağını bulur...
 

Gözyaşı aynı, yaralı yüreklerin acısı aynı dere yatağından akar ve dere yatağını bulur FOTO:milliyet


Ülkenin merkezi idaresine yıllardır damga vuranlarla, İstanbul’un yerel yönetimine daha da çok yıllardır sahip olanlar aynı insanlar, aynı siyasi kadrolar. Mesela İstanbul’da yaşanan bundan önceki büyük sel felaketi günlerinin Belediye Başkanı, bugünün Başbakan’ı. O dönemin İSKİ Genel Müdürü, bugünün Çevre ve Orman Bakanı. Gibi… Ya da bir başka deyişle, hani kendilerine “AKP” diyenleri “edepsizlik” yapmakla itham eden “AK Parti” zihniyeti ve bu zihniyetin bayraktarı, öncüsü, lider kadroları.

İstanbul ve çevresi geçtiğimiz günlerde, tarihinin en “ak” günlerinden birini daha yaşadı. Ve Allah muhafaza, meteoroloji tahmin ve raporlarına göre bugün ve yarın, bu büyük sel felaketine neden olan aşırı yağış miktarının tam bir buçuk katı daha fazla yağış düşmesi bekleniyor kente. En büyük dileğimiz ve temennimiz, yeni acılar yaşanmasın.

Ve yıllardır, o kadar da alışmış olduğumuz pişkinlik örnekleri; milletin gözünün içine baka baka, dalga geçer gibi, çocuk avutur, kandırır ve insana küfreder gibi yapılan açıklamalar en az, yaşanan bu doğal felaket kadar insanın içini acıtıyor, öfke sellerine sürüklüyor.

Başbakan, içinde bulunduğu helikopterin penceresinden, ortaya çıkmasında herkesten fazla sorumluluğu bulunduğu içler acısı manzaraya bakıyor ve her zamanki beylik laflarından birini bahşediyor vatandaşlarına: “<ı>Dere, yatağını bulur.”

İyi de bu lafı, bu ülkede en son telaffuz etmesi gereken kişi Siz değil misiniz? Dere yataklarına kurulan varoş mahallelerini, acaba o helikopterin penceresinden o anda da oy deposu olarak görebiliyor muydunuz? Hiç de ak değillerdi değil mi? Çamura, batağa ve ölüme bulanmışlardı. Ve hiç de ak değillerdi.

Mal taşınan, kumaş, iplik, makine bilmem ne taşınan kapalı minibüste, evlerinden işyerlerine mal gibi sevk edilmekte(!) olan o yedi merhum işçi kadın; bu ülkedeki, aynı kaderi paylaşan, aynı insanlık dışı muamelelere maruz kalan on binlerce ülke insanından sadece yedisidir, bunu hiç kimse unutmasın! Ve adım kadar eminim ve kalıbımı basarım ki içeriden kapısı dahi açılmayan bir ticari araç kasasında, çamurlu suların boğarak öldürdüğü o insanlar ve aileleri, çok ama çok büyük bir ihtimalle “ak-pak”, tertemiz partinize oy vermişlerdi.

Ne Başbakan, ne ilgili bakanlar, ne Vali, ne Belediye Başkanı, ne bilmem kim zat-ı muhterem; hiç ama hiçbiri “<ı>yahu bu işte B<ı>enim de kusurum var, bu şartlarda bu koltuklarda oturamam, bu yetki ve sorumlulukları taşıyamam” deyip de, bu yürekliliği ve vicdan ve iz’an sahipliliğini gösterip istifa edemiyor, farkında mısınız?

Farkındasınız tabi.

Ey, açılım üzerine açılım yapıp, saçılım üzerine salkım salkım saçılanlar. Acı ama gerçek. Öyle bir coğrafyada, öyle enteresan bir halk çoğunluğuna hakim ve sevk-idare etmektesiniz ki daha ne yapsanız yeri var, bunu siz de biliyorsunuz.

Memleketin dağlarında Mehmetçik kanı, en büyük kentlerinde çamur selleri akmaya devam etse de; nice ocaklar sönse, nice evlatlar öksüz-yetim, nice ana-babalar evlatsız, gencecik anaların rahimlerindeki bebeler doğmadan babasız kalsa da; yoksulluğun çamura ve sele bulanmış can-yitik fotoğrafları çarşaf çarşaf tarihe ve yüreklere kazınsa da; “<ı>işçi gibi yaşayanlar, işçi gibi ölse” de; Siz bu memlekette “Baş” olmaya devam edeceksiniz.

Dedik ya öyle enteresan bir coğrafyada, öyle ilginç bir halk çoğunluğuna hakim ve sevk-idare etmektesiniz ki.

Ey Halkım!

Bir musibet, bin nasihatten evladır. Ve dere, yatağını bulur…



Babası-Anası Ölmüş Bebeklerin Şarkısı

Aktütün

İzmir'in Teleferik'inde Mahsur Kaldık

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..