Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '07

 
Kategori
Blog
 

Derin bir nefesti, Eymir.

Derin bir nefesti, Eymir.
 

Hazırlık aşamasında zaman çok önemli değildi benim için. O güzel insanların arasında olabilmek için mutlaka bir fırsat yaratırdım ne de olsa. Oysa ilerleyen zamanlarda ne yazık ki, ablamın çok önemli sağlık problemi bu düşüncemi değiştirdi. Her şey o kadar hızlı ilerliyordu ki...Toplantının yapılacağı gün biz neredeyse ‘’son nefes’’ haberini bekliyor olacaktık. Çok zor bir bekleyiş bu. Bizim nefesimiz her an kesiliyor ve artık biz nefes alamaz hale geliyorduk.
Maalesef, dedim Sevgili Akdenizli’ye. Bu şartlarda aranızda olamayacağım! Büyük konuşmuşum ya da dostlarımın büyük yüreklerini unutmuşum bu dalgınlıkla.
Benim adıma her şey organize edilmişti, Akdenizli bana ulaştığında. Toplantıya neredeyse saatler kala ben daha ne olduğunu anlamadan kendimi Ahmet ve Mehmet’in yanında Ankara yolunda buldum.
Bir nefes alman gerekiyor, demişti Akdenizli bana. Bir doktorun önerisini kulak ardı edemezdim. Reçeteye uymalıydım...
Eymir’e vardığımızda neredeyse herkes ordaydı. Ben tek tek isimleri saymayacağım. Zaten arkadaşlarım yazılarında herkesi ve her şeyi anlattılar.
Oradaki herkes bana bana bir nefes verdi farkında olmadan. Çünkü ben de oraya ‘’almaya’’ gitmiştim. Dost nefesleri depolayıp, ileriki günlerde kullanmak üzere.
Gölün kıyısındaki küçük iskelede oturup ayaklarımızı suya uzattığımızda; masmavi gökyüzü, yanımda dost insanlar, suyun içinde kafasını ve dilini uzatıp bize selam veren yılan, oynaşan kurbağalar ve o çok tatlı su kaplumbağası da nefes verdi bana.
Hele Sabiş’in melekleri; lokum ve çiçeği getiren meleklerdi benim gözümde. Ve Sabiş’in hayır duaları vardı o lokumlarda, çiçeklerde...Onları da topladım kimseye çaktırmadan. Doldurdum ciğerlerime diğer nefeslerle birlikte...
Eskiden tanıdıklarım ve yeni tanıştıklarım...Sadece gülen yüzler vardı orada ve sımsıcak bir ortam. Soranlara selam olunur ki, biz zaten ne bulacağımızı biliyorduk giderken...
Dönerken artılar vardı, hayallerimize ilave.
Ama o garson o kadar ilginçti ki, gerçekten beni bile güldürdü dakikalarca. Ve ‘’hoca’’lar olarak büyük bir hoca grubu oluşturduk sayesinde. Ne sevimlilikti o..Her şeyi hoş gördüren.
Çabuk tükendi zaman, gün geceye kavuştu; gece ilerledi. Ayrılık vakti...Parça parça vedalaşmalar...
En son terminalde, asker uğurlamaları arasında vedalaştım, İstanbul yolcusu arkadaşlarımla...
Tek başıma geçtim otobüsteki koltuğuma oturdum ve asker uğurlama marşları eşliğinde veda ettim ben de Ankara’ya...
İçime çektiğim derin nefesi azar azar kullanma yolculuğuma çıktım, türlü güzel duygular arasında...
Hepinize teşekkürler, verdiğiniz nefes için.


Not: Fotoğraftaki ODTÜ-Bağevi gördüğünüz gibi bomboş değildi. MB dostlarıyla dolmuş, sevgiyle taşmıştı.

 
Toplam blog
: 240
: 1628
Kayıt tarihi
: 18.08.06
 
 

Zamandan şikayet ederken, ne kadar hızlı aktığını fark edemeden geçmiş yıllar. Kırklı yıllar, kır..