Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '10

 
Kategori
Güncel
 

Derinlerden gelen sesler

Derinlerden gelen sesler
 

Derin araştırma


"Kim kimdir, necidir; oyunu kim kurar, kim bozar?" net olarak bilmiyorum.

Lâkin, bu topraklarda bazı kişilerin, bir takım kirli ve gizli işler döndürdüğünü hissediyorum.

Var olan iki taraf arasındaki sert ve keskin mücadeleyi ise, tereddüde mahal bırakmayacak biçimde görebiliyorum.

Bunun birincisine iktidar diyorum ama ikincisini, "muhalefet" şeklinde isimlendiremiyorum.

Onu, muhalefetten çok öte ve daha derinlerde bir şey olarak niteliyorum.

Adına da "iyi saatte olsunlar" diyorum.

Ben bu, "iyi saatte olsunlar'ın gücüne inanıyorum.

Bazı kişi ve grupları etkilediğini, hatta kontrol ettiğini düşünüyorum.

İşte bu gizemli oluşum, anayasa paketine, "evet" denmesini istemedi/istemiyor. Bunun için de elinden geleni ardına koymadı/koymuyor. Terör ve şiddet dahil, kullanabildiği tüm enstrümanları harekete geçirerek, kitleleri anayasa değişikliğine, "hayır" demeye iknaya çalıştı/çalışıyor.

Halbuki işe ne güzel başlamıştı. Tüm destekçilerini bir hizaya dizerek halâ güçlü olduğunu göstermişti. Derin marifetiyle, normalde biraraya gelmesi mümkün olmayan ayrı grupların, aynı sesi çıkarmasını sağlamıştı. Sağlamıştı da bunu yaparken, terör örgütüyle yola çıkanın toplum nezdinde yaya kalacağını farkedememişti.

Yaptığının fahiş bir hata olduğunu anladığında ise iş işten geçmişti ama o, yılmadı ve durmadı. "Çıkmayan canda ümit vardır" diyerek, yolun tam ortasında taktik değiştirdi. Öcalan'ı devreye soktu, Karayılan'a "devletle anlaştık" dedirtti, BDP'yi yumuşattı. Böylece kendisi için tehlike yaratan unsunları, "hayırcı" kitlenin dışına, "evetçi" kitlenin de içine doğru çıkarmış oldu.

Artık, gönül huzuruyla "hayır" diyebilmenin ve onu savunulabilmenin önündeki tüm engeller aşıldı. Bu yeni taktik işe yarar mı millet, hemen akabinde seslendirilen, "zaten PKK ile AKP ortaktı. Şimdi buna, BDP de göz kırpmaya başladı" benzeri zokaları yutar mı, doğrusu zannetmiyorum.

İyi saatte olsunlar, her şey gün gibi ortadayken başlangıçta, neden böyle garip ve batak bir yola girdi, neden PKK ve BDP ile aynı kulvarda yürümenin kamuoyunda tereddüt oluşturacağını düşünemedi bilmiyorum. Belki basireti bağlandı, belki de aşırı telâş ve heyecandan eli ayağına dolaştı.

Aradan epey bir zaman geçtikten sonra hatasının farkına vardı ve 'hayır'cılarla aynı safa soktuğu PKK'yı devreden çıkardı. İkincisini, yani BDP'yi de şimdilik dalgalanmaya bıraktı. Ne var ki, bu noktaya gelinceye kadar atı alan Üsküdar'ı çoktan geçti. Bu akıl almaz ve tevil götürmez birlikteliğin yarattığı toplumsal şok bir çok insanı, "evet" tarafına çekti.

Kanaatim, bu saaten sonra, PKK ve BDP'nin devreden çıkarılmasının "hayırcılar" için bir getirisi olmayacağı yönündedir. Yani, "aha bakın, AKP ile PKK referanduma "evet"te birleşti; BTP de onlarla kolkola girdi!" taktiği tutmayacaktır diyorum.

Bu şuna benziyor. Yeni evli iki arkadaştan biri ötekini ziyarete gitmiş. Görmüş ki, ev sahibi olanın eşi çok saygılı davranıyor. Bir punduna getirip, "Yahu arkadaş, karım beni adam yerine koymuyor, hiç sözümü tutmuyor. Sen ne yaptın da eşini böyle saygılı hale getirdin?" diye sormuş. O da, "Gerdek gecesinde, bir kediyi, gözü önünde parçaladım ve eğer beni dinlemezsen seni de böyle yaparım dedim!" şeklinde cevap vermiş.

Ertesi akşam, mağdur adam eve bir kediyle gelmiş ve arkadaşının yaptığını yapmış. Ama karısı hiç umursamamış ve alaylı bir ses tonuyla, "Çok geç kaldın. Sen onu zamanında yapacaktın" demiş.

Evet PKK, güya İmralı'dan gelen talimatla eylemsizlik kararı aldı yani, "hayırcılar lehine" devreden çıkarıldı ama "oyun kurucular" çok geç kaldı. Zira örgüt, bu karardan önce toplumsal hafızada çok derin ve çok acı izler bıraktı. Üstelik insanlar, "eylemsizlik kararı"nın sadece Apo'nun insiyatifiyle alındığına da inanmıyor. Zira, İmralı Sakini'nin derin güçten bağımsız olduğunu düşünemiyor.

Eylemsizlik kararını memnuniyetle karşılıyorum. Fakat bunun, "evet"e doğru meyillenen referandum sonucunu, "hayır"a çekmeye yönelik, acemice bir taktik olduğunu da görüyorum.

Karayılan'ın, "devletle anlaştık" demesi; talimata, İmralı'dan çıktığı havası verilmesi, BDP'nin ağız değiştirmesi bence, "çok derin bir anlam" taşıyor. İyi saatte olsunlar, yıllardır eylemlilik (terör) yoluyla denediği iktidarları yıpratma politikasını, referandum için eylemsizliğe dönüştürüyor. Hz. İsa'nın aksine, ilk taşı en büyük günahkâra attırıyor ve bu yöntemle, "hayırcıları" çoğaltmak istiyor. Uygulamaya konulan yeni taktik, istenilen sonucu verecek mi, göreceğiz.

Doğrusu insanımızın hayatına kasteden acımasız bir düşmanla aynı görüşü paylaşıyor görünmek hayra alâmet değildi. Böyle bir tavır, er veya geç, 'hayırcı' cephenin tabanında sarsıntı yaratacaktı. Bu kaçınılmazdı ve sonunda da beklenen oldu.

Artık, 'Hayır'da hayır vardır!' söylemiyle bu travmayı atlatmak zor görünüyordu. "Düşmanımın düşmanı dostumdur" önermesinin de, en azından bu olay için geçerliliğinin bulunmadığı anlaşılmıştı. Bu yüzden kesinlikle taktik değiştirmek gerekiyordu ve gereken yapıldı. Üstelik, PKK ve BDP ile devlet, (dolayısı ile Ak Parti) arasında anlaşma sağlandığı açıklanarak...

Şimdi, bu taktik değişikliğinin mimarının devlet mi, yoksa derin devlet mi olduğu hususunda bir seçim yapmamız gerekiyor. Acaba sizce hangisi?

Resim: .wordpress.com

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..