Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '16

 
Kategori
Felsefe
 

Derinliğin anatomisi...

Derinliğin anatomisi...
 

 Arabanıza benzin alıyorsunuz.

Tabağınıza yemek koyup, afiyetle yiyorsunuz.

Arabanızın yakıta gereksinimi var; bedeninizin besine, enerjiye, kana, oksijene...

Beyninizin bellek Bölümü'nün de "bilgi"ye ihtiyacı var...

Peki ya ruhunuz?

Yani, kişiliğinizin yapı taşlarını oluşturan manevi bütünlüğünüz?...

Duyarlılığınızı incelten, gönlünüzü yüksekte tutan, bireyliğinizi seyreltip, derinliklere doğru yönelten, ruhunuz...

Peki, o nereden alacak yakıtını?..

Besinini, enerjisini, soluğunu... Nereden?

Okuldan mı?

Geçiniz.

Ya gazete, çevre, aile, televizyon seçeneklerine ne dersiniz?

Bizce... Bir tur daha dönüp, bir kez daha geçiniz.

Ruhun gereksinimi bilgi değildir.

Temelinde korku bulunan inanca dönük “disiplinler” hiç değildir.

Sözünü ettiğimiz bu “disiplinler” güçsüz ruhların sığınağıdır.

Ruhsal yüksekliğin yapı taşları; özgürlüktür, ergen birey olma savaşımıdır, aydınlık düşüncedir...

Gerçek ve özgür bir ruh, gelişmek ve derinleşmek ister. Kendi kendisini yaratma mücadelesini yaşamanın temel amacı yapan bir kişilik ister.

Kendisini yaratma sürecinde onu besleyecek olan tek gıda ise, kitaptır.

Bilgi küpü kitaplar değil, kişiliğini sorgulamasını, duygu ve düşüncelerinin derinleşmesini; yani kısacası, ruhunun gelişmesini sağlayacak kitaplar...

İnsanoğlu... Ya ruhunu kendi dışındaki bir “disipline” bağlar; yani tutsak eder... Ya da kendisini kendi çabaları ile yaratma savaşımının savaşçısı olur.

Kitap... Kitap... Kitap!..

Bilgi değil, derinlik...

Kavrayışta derinlik, düşüncede derinlik ve özellikle de duyarlılıkta dibe-vuran duru ve yalın bir derinlik.

Toplayın bu nitelikleri alt alta/üst üste; işte size ruhsal derinliğin bir kıyısı...

Bu kıyıda çıplak ayakla ve ünlü bir düşünürün şu sözünü düşüne düşüne yürümek:

- Bütün bildiklerinizi unuttuğunuzda geride kalan kültürdür.

Eğer kültürünüzü bireyliğinizin boğucu çalkantıları içinde arıtıp, seyreltiyorsanız, ortaya çıkan derinliğin bir diğer kıyısı; bu nitelikteki yüksekliktir... Güzelliktir!

Alın size zor bir soru:

Akıl/ruh = Kişilik'se

Ruh/akıl = Nedir?..

Paydada ruh varken payı doldurmak kolaydır...

Sevimsiz olan, ruhun paydada yer alan akla bölünmesidir...

Bu noktada belirleyici olan, aklın kemiyetidir, kaç okka çektiğidir.

Çünkü paydada yer alan ruh, ne kadar büyük bir sayıya bölünürse, ruh o kadar küçülür.

Bu hesap/kitaptan çıkan sonuç, akıl katsayısı ile ruhun büyüklüğü arasında bir ters orantının varlığıdır.

Akıl büyüdükçe ruh küçülmekte midir?

Yoksa, ruh büyüdükçe akıl küçülmekte midir?

Ancak, ruhun büyüklüğünü ve aklın gelişmişliğini ölçen bir alet mevcut değil.

En doğrusu belki de, en yüce ruhun ancak yüksek bir akılda oluşup, yaşayabileceği gerçeğidir...

Akılsız bir ruhun çekilmezliğine dayanabilir misiniz?

 

@farukhaksal42

www.soruyusormak.com

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..