Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '14

 
Kategori
Blog
 

Ders vermenin de bir adabı olur. Bunu en iyi, öğretmenler bilir.

Ders vermenin de bir adabı olur. Bunu en iyi, öğretmenler bilir.
 

Ders vermenin de bir adabı olur. Bunu en iyi, öğretmenler bilir.


Milliyet Blog, güzellikleri kadar komiklikleriyle de ilgimi çekiyor. Özellikle de düştüğü durumu fark edemeyenleriyle...

Burada yazanlar, başlıca iki gruba ayrılabilir herhalde... Yazı yazanlar ve yorum gönderenler...

Yorum gönderenden kastım, yoruma ayırdığı zamanı yazmaya verse; en çok yazı yayınlayanlardan olabilecekler...

Müdavim yorumcular, iki türlüdür. 

Bir, gerçekten samimi, içten davranıp; yorumunu yazarken, en az okuduğu yazı kadar özenenler... Ki, bu türden kişilere, ancak ve sadece teşekkür edebilirim.

İki, tüm enerjisini; laf sokmaya, iğnelemeye, eleştirmeye vakfedenler...Ve acı olan, ürettikleri bunca negatifliğe rağmen, aralarında çok iyi yazan arkadaşlarımızın da olması... Doğruya doğru... Haklarını yemeyelim şimdi...

Bunlardan biri mesela, 7 yıldır burada olmakla, arşivcibaşılık yapmakla övünmekte!... Yazmaktan çok, eleştirmeye odaklamış kendini... Olabilir. Tercih meselesidir. Ancak garip olan, yazı hakkında herkese ders verebileceğini düşünen bu arkadaşın; burada geçirdiği onca yıla rağmen, ortalama ayda yalnızca 3 yazı yazabiliyor olması...

Yazıyla ilgisi olan herkes bilir ki, yazmak ne kadar zorsa, eleştirmek o derece kolaydır. Hele de derdin polemik yaratmaksa...

Bir İnsan, her uzanamadığı ciğere mundar diyorsa; ya yeteneğine ya niyetine bakmalı... O, Ya niyeti çok kötü ya da gerçekten yeteneksiz biridir.

İnsanın kendini bilmesi, çapının, yapabileceklerinin farkına varması, gerçekten zor iştir. Ciddi bir emekle, uzun zaman gerektirir.

Oysa aynaya bakmak, beş dak'ka... Lakin, aynaya bakanın kendiyle yüzleşebilmesine, bazen bir ömür bile yetmeyebilir.

Velhasılı, söyleyeceğim iki kelime...

El yumruğu yemeyen, kendi yumruğunu zülfikar sanırmış!

İnsan; attığı her tekmenin, en çok da kendini bitirdiğini bilmeli... Yazarken de, kavga ederken de...

Ve Yazmak da, aynen yaşamak gibi... Gerçekte neysen, yazarken de osundur. Yazı, turnusol kağıdıdır insanın... Zahmetsizce her şeyi açık eden...

Aleme onca laf eden, arada dönüp, bi' de kendine bakmalı...

" Ben bunca zamanda ne yapmışım ki, kime ne söylüyorum?!! "

Ama işte, bunu yapabilmek, aynalarla yüzleşebilecek bir cesareti de zorunlu kılar.

Yiyorsa, dön de aynaya bak!

Marifet adam olmak, laf sokmak değil...

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..