Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '14

 
Kategori
Anılar
 

Dersim Dağları'nda türkü söylemek

O dünyanın en saf ve temiz insanlarından biriydi. Doğa, insan, yaşadığı evren ve de kendisi ile alabildğine barışıktı. Her hareketi, tatlı gülümsemesi, ellerini insana sımsıcak bir dostlukla uzatışı, sevgi dolu yüreğinin kapılarını sonuna kadar açışı, coşkulu bir sevgiyle güzellik dolu sözcüklerini art arda karşısındakine sakin bir eda, yumuşak bir tonlama ile aktarması, samimi-çocuksu bakışları ve hissettirdiği güven dahi oldukça ayrıcalıklıydı. Yediden yetmişe herkesin hayran olacağı, zor ulaşılabilinecek insani bir estetik/güzellikte ve doğallıktaydı. Ahmet Amca kendince insanlık timsali, çok ulu bir çınardı.
1923 lü yılların karmaşalı döneminde, Dersim' in Nazımiye adlı ilçesinde dünyaya geldi. Çocukluğu, gençliği ve yaşlılığı olanca sıkıntılarla geçti. Bu sıkıntıların en büyük nedeni ise; tesadüf bu ya, binlerce diğer kader ortağı gibi, gözlerini dört dağ içindeki Dersim' de; kendisini bekleyen güçlüklerle dolu dünyaya açmış olmasıydı. Bu elbette kendi seçeneği değildi. Bu coğrafyada doğmak iradesi dışında gelişse de, bu söz konusu tabiat olayı, o zamanlardan günümüze değin hep suç olarak algılanıp, uygulama görürken, yöre insanı ise hep potansiyel suçlu sayıldı. "İçinde bir yariniz de olsa, Dersim'i Hak bile saklamaktan acizdi."
Ağız tadı ile çocukluğunun zerresini yaşayamadan, ömrünün genç baharında, narin dalları tomurcuklanmadan, binlerce masum insanın acımasızca öldürüldüğü Dersim katliamı ile tanıştı. O yıllar: henüz on beş yaşlarında ergenlik çağına gelen, bir delikanlı adayı iken, dünyanın en büyük jenositlerinden biri (suç unsuru olarak görülen coğrafyanın adını taşıyan ve çıkarılan kanunlarla) uygulandı. O taze fidan, onca gayri insaniliğe bizzat tanık oldu. Onlarca insanının, akrabasının ve ailesinin katli gözlerinin önünde barbarca süngülerle, tüfeklerle ve havadan yağdırılan bombalarla yapıldı. Uzun yıllar yaşadıklarının travmalarını üzerinden atamadan, 12 Eylül öncesi ve sonrasında da başka gayri insani durumlara, salt bu coğrafyadan bir insan olduğu için; ilerlemiş yaşına rağmen günlerce hücreye atılmalara ve yoğun işkencelere maruz kaldı.
Dersim'in bu ak saçlı pamuk dedesi; yaşamının yaklaşık son on beş yılını Hollanda' da, çocuklarının yanında geçirdi. Zorlu ve tabiat harikası Dersim topraklarında, meşe kaplı Haydaran, Zel, Jargovit, Munzur dağlarında, Düzgün Baba diyarında, Munzur Çayı ve Peri Suyu kıyılarında yankılanan türkülerini, yıllar sonra Hollanda' da, yılan kıvrımlı kanalların boylarında, uçsuz bucaksız lale tarlalarında, yel değirmenlerinin gölgesinde mırıldandı. 4 Eylül 2013 tarihinde, bir daha türkü söylememek üzere, geldiği çetin koşulların hakim olduğu topraklarda, dinlenmek üzere, buğulu gözlerini kapattı. Toprağı bol olsun, ışıklar içinde dinlensin. Kendince olan doğallığı ile dünyaya kattığı zenginlik, insanına miras olarak bıraktığı güzellikler elbette unutulmayacaktır. Dersim dağlarında doksan yıldır yankılanan, bir türkü daha kayboldu. Topraklar bu dünya güzeli dedesini bir daha vermemek üzere kolları ile sımsıkı sarıp, sarmalayıp koynuna aldı. 

 
Toplam blog
: 102
: 447
Kayıt tarihi
: 17.12.10
 
 

Sevgili okuyucular; oluşturmaya çalıştığım bu blog vasıtası ile boş zamanlarımı değerlendirip, ço..