Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '14

 
Kategori
Tarih
 

Dersim'de olup bitenler: "Baskı-sindirme", "Türkleştirmek", "Direniş-İsyan" ...

Dersim'de olup bitenler: "Baskı-sindirme", "Türkleştirmek", "Direniş-İsyan" ...
 

İnternetteki görseller, beni terddüte düşürdüğü için bu görseli uygun gördüm...En azından bir gazte haberi; biraz yanlı da olsa...


BAŞLARKEN.... 

Bu tespitlerden birini ya da birkaçını birden kabul etmek; ya da hiçbirini kabul etmemek, kişilerin siyasi tercihlerine ve beslendiği tarihsel kaynaklara bağlıdır.

Ama "tarih" de her zaman doğruyu söylemez ki...

Örneğin "resmi" ya da "devlet tarihi" bu konuda başı çekenlerdendir, bence... Resmi tarih, bazı tarihi olayları, toplumsal çekinceler ya da siyasi gerekçelerle  "önemsizleştirir" ya da "sıradanlaştırır" diye düşünüyorum.

M. Kemal Atatürk'ün, "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir... Yazan, yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanı şaşırtan bir hal alır"(1) demesine rağmen. 

Sanırım "resmi" ya da "devlet tarihi", Dersim'de  olanlar için de, yukarıda değindiğim gerekçelerle böyle davranmış olabilir.

x        x        x

Dersim'de olanlar hakkında elimizde yazılı belgeler olmasa bile, Cumhuriyet Tarihimizin o zamanki sürecini biraz dikkatli bir şekilde incelersek, kendimiz özel bazı sonuçlara varabiliriz.

Ben de öyle yaptım ve Dersim'de olup bitenler için, bloğumun başlığındaki tespitleri yaptım. Şimdi sırası ile onlar hakkındaki düşüncelerimi aktarayım.

-- BASKI -SİNDİRME : Merkezi yönetimin Dersim'de otorite kurmak istemesi...

"Osmanlı Dönemi'nde, 'yurtluk' ve 'ocaklık" şeklinde biçiminde 'özerk' olarak yönetilen Dersin bölgesinde, merkezi yönetimin güçlendirilmesi amacına yönelik düzenlemelerine karşı sık sık ayaklanmalar olmuştur...Yörenin doğal koşulları ve aşiret temeline dayanan toplumsal yapısı, merkezi yönetimin otorite kurmasını engellemiştir."(2)

Cumhuriyet Dönemi'nde de,  bölgede egemen olan aşiret düzenini dağıtmak ve devlet gücünü yerleştirmek amacıyla bazı girişimler yapılmıştır. 25 Aralık 1934'te, Dersim'in adının değiştirilmesi için bir kanun çıkarıldı ve Dersim'in adı Tunceli olarak değiştirildi.

Yeni adıyla, Tunceli'de bir müfettişlik kuruldu ve başına bir askeri vali atandı. Vali, yönetsel, askeri ve yargısal gibi olağanüstü yetkiler ile donatıldı. Vali'nin, düzeni sağlama ve güvenlik açısından gerekli gördüğünde, ilde yaşayan kişileri, aileleri şehirden çıkarmaya ve başka yerlere gönderme yetkisi vardı.

Bu "baskıcı ve tedirgin edici" durum, halkta hoşnutsuzluk yarattı. Bu arada Hükümetin, Tunceli halkının, "uygar bir hale gelmesi" amacıyla başlattığı reformlar da halkın direnişi ile karşılandı.

-- TÜRKLEŞTİRME : Türdeş bir toplum yaratma...

 1920'lerin ikinci yarısında Dersim bölgesini tanımaya yönelik pek çok rapor hazırlanmıştır. Bunlardan biri de, 2 Şubat 1926'da Hükümetin hazırlamış olduğu rapordur. Bu raporda aynen şöyle ibareler yer almıştı : "Dersim, gittikçe  Kürtleşiyor, mefküreleşiyor(idealistleşiyor.cd.), tehlike büyüyor. Dersim, Hükümet-i Cumhuriyet için bir çıban başıdır. Bu çıbanın başına kati bir ameliye, selamet-ii memleket namına farzdır"(3)

Fevzi Çakmak da, "Dersimliler, askere alınmamalı, savaş taktiklerini öğrenince bize saldırırlar. Dersimliler okşamakla kazanılmaz. Askeri müdahale lazımdır"(4) demiştir.

1930'larda, başında, Türk Tarih Tezi, Güneş Dil Teorisi ile ortaya atılan "Türkiye'de yaşayan herkes Türk'tür" sloganı, ülkedeki tüm etnik yapıdaki hatta azınlık vatandaşlarımız bile "Türklük" kavramı içine aldı.

Bu durum o kadar abartıldı ki, "Etiler'in Anadolu'daki en eski Türk ulusu olduğu"(5), "Girit-Ege ve Grek uygarlıklarının müşterek bir Türk uygarlığı olduğu"(6), "Avrupa uygarlığının esaslarını da, İsa'dan binlerce yıl Türklerin kurmuş olduğu"(7) ...Ve bunlar gibi daha birçok, abartı şeyler  söylenmiş ve yazılmıştır, 1930'lu yıllarda...

Bence, bunların hepsi ters tepmiş; adeta "kaş yapayım derken göz çıkarılmıştır". Hükümet yöneticilerinin zaman zaman Kürt vatandaşlarımıza yönelik "aşağılayıcı" sözleri de, Kürt vatandaşlarımızda açılan "etnik yaraya tuz ve biber ekmiştir".

Örneğin, zamanın Adalet Bakanı'nın, 1930 yılında, "Benim fikrim ve kanaatim şudur ki, memleketin kendisi Türk'tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır. O da hizmetçi olmak, köle olmaktır" şeklindeki sözleri bardağı taşıran son damla olmuştur.

-- DİRENİŞ-İSYAN...

Dersim vilayetinin adının değiştirilmesi, Vilayete  olağanüstü yetkilerle donatılmış asker bir vali atanması, halkın etnik kimliğinin ve konuştuğu dilin yok sayılması ve zorla "Türkleştirilmek" istenmesi, halkın hoşnutsuzluğunu direnişe döndürdü.

Mart-Nisan 1937'de olayların genişlemesi üzerine, Hükümet tarafından askeri harekat başlatıldı. Kayıtlara göre göre 6 bin isyancıya karşılık 50 bin asker(8) kullanıldı. Buna, 3 uçak filosu ile havadan yapılan bombalamayı da ilave edersek, Hükümetin Dersim'de kullandığı gücün,  günümüzdeki  "orantısız güç kullanma" kavramının çok çok üstünde olduğu anlaşılır. Dersim Direnişi ya da İsyanı, 13 Eylül 1937'de sona erdi.

SONUÇ :

Dersim üzerine yapılan askeri harekatın bir katliam yapıp yapmadığı  konusunda bir değerlendirme yapmam mümkün değil. Çünkü, bırakın bu konuda yazılan kitapları, resmi belgelerde bile birbirini tutmayan  ya da birbirini ters düşüren kayıtlar var...Bunu, geçtiğimi günlerde bir televizyon kanalında  yapılan Dersim konulu bir tartışmada anladım.

İsyana katılan kaç kişidir, kaç isyancı ölmüştür, halktan kaç kişi ölmüş ya da öldürülmüştür, halktan kaç kişi Dersim'den göçe zorlanmıştır?

Cumartesi ve Pazar günümü bu konuya ayırdım ama, yukarıda da söylediğim gibi, birbirini destekleyen rakamlar veren kaynaklar bulamadım. Bu nedenle bir internetten, diğeri de bir ansiklopediden aldığım rakamları vermekle yetineceğim.

İnternetten : Bu "direniş" ya da "isyan" sırasında 13 binden fazla sivil kişi, 110 asker ölmüş ya da öldürülmüş ve 12 bin kadar kişi de göçe zorlanmış(Vikipedi-Özgür Ansiklopedi)

Ansiklopediden : İsmet iki kaynaktan biriİnönü, harekatın ardından yaptığı açıklamada, "ayaklananlardan 250 kişinin ölü olarak ele geçirildiğini ve 1.000 dolaylarında kişinin de teslim olduğunu" açıklamıştır.(AnaBritannica)

Bu iki kaynaktan biri ya da her ikisi de doğruyu yazmıyor. Bu nedenle de, Dersim direnişinin ya da isyanının, bazılarınca dillendirildiği gibi, "Katliam ve soykırım" olup olmadığı konusunda bir şey diyemiyorum...Ama, isyancılara karşı, yukarıda da değindiğim gibi, bir "orantısız güç" kullanıldığını söyleyebilirim.

Bu arada, Başbakan Davutoğlu'nun, "Dersim direnişi ya da isyanı" olaylarının bastırılması sırasında yaşananları, "modern Kerbela" olarak nitelemesini de,  yaptığım araştırmalarda gördüğüm abartıların da üstünde gördüğümü belirtmek isterim.

Bu konuda araştırma yaparken, Atatürk'ün şu  sözünün ne kadar doğru ve isabetli olduğunu bir kez daha anladım :

"Tarih  hayal mahsulü olamaz. Tarih  yazarken gerçek olayları bulmaya çalışmalıyız.  Eğer bulamazsak meçhulüyeti  ve bu noktada bilgisizliğimizi itiraf  etmekten çekinmeyelim(9).

Bu tarihi olayı, "Dersim'de bir direniş bir isyan oldu; bastırıldı bitti" diyerek kapatsak ne olur? Oturalım, şapkamızı önümüze koyalım, bir daha böyle olaylar olmaması için önleyici siyasal ve sosyal tedbirler düşünelim ve uygulayalım.

cdenizkent

 

  ----------------------  :

(1) Hasan Cemal Çambel, "Atatürk ve Tarih", Belleten Dergisi, Cilt-3, Sayı-10, Türk Tarih Kurumu

(2) "Dersim", AnaBritannica Genel Kültür Ansiklopedisi, Cilt-10

(3) "Dudak uçuklatan Dersim Belgeleri", Cumhuriyet Ansiklopedisi, Cilt-1(1923-1940), Yapı Kredi Yayını, İstanbul: 2006i s.277'den  Vikipedi-Özgür Ansiklopedi

(4) NTV Tarih, Aralık 2009, s.59'dan, Vikipedi-Özgür  Ansiklopedi

(5) M. Kemal Atatürk, Söylev ve Demeçler, Cilt II, s.308

(6) Saffet Ergin, Kemalizm İnkılabının Prensipler, Cilt I, İstanbul : 1939, ss.43-44

(7) A.g.y., ss.54-55

(8) Dersim İsyanı, Vikipedi-Özgür Ansiklopedi

(9) Hasan Cemal Çambel, Atatürk ve Tarih, Belleten Dergisi, Cilt-3, Sayı-10, Türk tarih Kurumu

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..