Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '11

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Dertleşme

Gelip geçen şu baharın ettiğine bak… Kafanı nereye çevirsen ayrı bir renk… Nerede derinine bir nefes alsan ayrı bir koku... Kuyruğu kopmuş bir uçurtma gibi ne yaptığımı bilmeden dolandım durdum bahar renklerinin ve kokularının arasında. 

Bütün tabiat renk cümbüşü… Dallar apayrı beyaz, pembe, mor, kırmızı… Sanki bütün hepsi yarış halindeler. Hele o laleler yürümeye yeni başlamış renk renk dünya çocuklar gibi… 

Bilmiyorum sizler muşmula ağacının çiçeğini bu güne kadar hiç gördünüz mü? Gün ışığında pek görünmez, kendisini gizler de onun için… Eğer görmediyseniz çok şey kaybettiniz sayılır. Net olmayan kibar bir beyazlık içerisine hafiften kırmızı serpiştirilmiş pembeye çalan bir renk cümbüşüdür kendisi. Ağacın çanak şeklindeki avuç içi gibi yaprakları yeşillenip, azıcık büyüdüm derken peşinden bu çanağın içerisinde anne kucağında korunmaya muhtaç bebek gibi beyazı çok hafiften pembeye çalan çiçekler bitiverir. Hele bir de masmavi, bol yıldızlı gökyüzü altında mehtabın ışığı yüz sürdüyse kendisine, doyumsuz bir seyir sunar insanlara. 

Doğanın kendi yasalarına göre düzenlenmiş bu aylar hiç kimseleri umuruna bile takmadan sessizce geliyor. Yine hiç kimseleri umursamadan sessizce yok olup gidiyor. 

Bu günlerde nisan ayı arkasına bile bakmadan çekip gitmeye hazırlanıyor. Gelecek nisan da kim bilir kimleri almayacak çemberine. Başka bir deyişle kimlere hoş geldin diyecek. 

Bu ara da sevdiniz veya sevemediniz… El ele tutuşup dolaştınız veya dolaşamadınız. Sevdiğinizle koklaştınız veya koklaşmadınız, artık bu sizlerin sorunu… Bütün bu davranışınızla bahar hiç ilgilenemez. O sadece size fırsatlar sunar. Gerisi size kalmış 

Doğrusunu söylemek gerekirse ben bahar aylarını pek sevmiyorum. Çünkü geldi mi acımasızca gidiveriyor, hiçbir daha geri dönemeyecek sevgili gibi… Onu beklemesini seviyorum, sevgiliyi bekler gibi. Şimdi, ‘’Gelecek bahar var. Yeniden gelir, ’’ der gibisiniz. Çekip giden veya buna mecbur bırakılan sevgili geri dönmüyorsa veya dönemiyorsa bahar gelse ne olur gelmese ne olur. İşte o zaman gelip geçen baharlar sizi umursamadığı gibi sizde onu umursamazsınız. Ve ömrünüz ya kavurucu sıcak, ya da dondurucu kıştır artık. Veya kimselerin bilmediği keşfedilmemiş bir mevsimdir. 

Orhan Veli’nin şiirinde dediği gibi, ‘’ (…) El sevişirmiş konuşurmuş bana ne /Edalım senin yüzünden bu halim.(…) 

 

*** 

Bu yılki bahar ayının üzerine tuz biber eken toplumsal davranış TV vasıtasıyla görselliğe dönüşüp her seçim döneminde olduğu gibi bazı kafalarda karamsarlık çiçekleri açtırıyor. Şunun şurasında seçimlere bir buçuk aydan daha az süre kaldı. Başta iktidar partisi olmak üzere muhalefet partilileri de beyin yıkama turlarına başladılar. Her iki tarafın önemli kadrolarının davranışları saygınlıktan uzak ve küfre yakın söylemlerle baharın getirdiği keyifleri törpülemeye yetip artıyor. Üstelik saatler önceden topladıkları kalabalıklar önünde. Maalesef bu coğrafyada böyle… 

 

Liderler topladıkları kalabalıklarla övünüyorlar. Bilhassa iktidar partisi övünç duyuyor. Bu işin doğrusunun böyle olmaması gerektiği yıllardır kafamı kurcalar durur. Çünkü saatler öncesinden sözüm ona kendi iradesiyle gelen bir kalabalık ülkenin işsizlik göstergesidir. İşi gücü olan kimsenin en az dört beş saat meydanlarda ne işi olabilir ki? Üstelik yağmur veya güneş altında… Ne kadar işsiz güçsüz bir kalabalık toplanırsa o kadar alkış toplanıyor. Yazık bu güzelim coğrafyanın insanlarına. Hem de çok yazık… 

 

 

 
Toplam blog
: 31
: 544
Kayıt tarihi
: 01.05.09
 
 

29.05.1949 Uşak doğumluyum. Lise dahil eğitimimi uşakta tamamladım. Yıldız üniversitesi inşaat bölüm..