Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '08

 
Kategori
Deneme
 

Dertleştim kendimle

Dertleştim kendimle
 

Kar yağıyor yine... İstanbul beyazlar içinde, yüreğim karanlıklara yelken açmış. Ümitsizlik her öğün yediğim yemek, mutsuzluk ikinci adım olmuş. Üşürmüşüm, titrermişim, yalnızmışım, ürkekmişim kime ne? Herkes kendi derdinde.

Ne yapacağını bilemeyen, henüz emeklemeye başlamış, korkak adımlar atma çabasında küçük bir çocuk gibiyim. Hani biri tutsa da yerden kaldırsa beni diye bekleyen, dizleri çürükler içinde... Büyümedim işte, büyümek istemedim zamana inat. Çocuk kalırsam belki acılarım daha az acıtır içimi, belki daha az üzülürüm diye düşünmüştüm. Etrafımdakilerin bu kadar çabuk büyüyeceğini nereden bilebilirdim ki!

Büyümemişlerdi, büyük adamları ve büyük kadınları oynuyorlardı o kadar. Ellerine, yüzlerine bulaştırarak. Komik bir taklitçilikten öteye gitmeyen, sonradan giyinilmiş statüler ya bir beden büyük ya da bir beden küçük ne fark eder. Onlarda sıra şimdi... Kızacaklar, dövecekler, vuracaklar, kıracaklar, nasihat edecekler, akıl verecekler, sevecekler, terk edecekler, susacaklar, konuşacaklar... Aşkın ya da ayrılığın kitabını yazacaklar, yaşamak ya da ölmek arası geçen zamanlarda. Nasıl para kazanılacağını, nasıl ayakta kalınacağını büyük bir iştahla anlatıp duracaklar.

Bense kendi hikâyemi yarıda bırakıp, başkalarının hikâyelerinde kahraman olduğumdan beri daha bir çekildim henüz girdiğim bu dünyadan. Tüm cazibesini yitirdi bende erkenden. Acelem neydi bilmiyorum. Koşar adımlarla girdiğim bu küçük dünyada küçük bir kız ürkekliği ile kalakaldım. Buna hem kızdım bir yandan da bundan haz aldım. Onların saklamaya çalıştıkları şeyleri öyle pervasızca yaşıyordum ki, -çocuk- işte demekten başka bir şey gelmiyordu ellerinden. Özeniyorlardı bir yandan, kıskanıyorlardı da, içten içe hayıflanıp yüzüme de vuruyorlardı bazen. Bense aldırış etmeden yürüyordum kendi çizdiğim yolumda.

Karşıma çıkan aşk tepeleri, duygu selleri, sevinç çiçekleri, hüzün bahçeleri, sorun dağlarını aşarak, koşar adım ilerliyordum. Sonra birden durdum ama ne zaman bende bilmiyorum. Başka insanların hayatlarını yaşamaya başladığımdan beri diyordum kendime ama beni kim zorluyordu bilmiyorum. İstemesem olmazdı, demek ki istiyordum. Hayır, istemiyordum ama belki de istiyordum. Ya da ne istediğini bilmeyenlerden biriydim de bunu kendime yediremiyordum.

Öylece zaman akıp geçti işte. Aşılacak ne dağ kaldı ne de tepe... Yerimde saydığımı biliyorum yüzüme vurmanıza gerek yok. Biliyorum dedim ya... Zaman beni yaşıyor uzun zamandır. Planlar yapıyorum durmadan, önümdeki kısacık zamanda bana kalan yarı hikâyemi nasıl yaşarım bir başıma diye. Çözümler arıyorum, bu yalanın içinden nasıl çıkarım diye. Sonra...

Sonrası koca bir labirentin içindeki fare misali, bir sağa bir sola koşuşturup durmaktan öte gitmiyor yaşam. Hangi yolun sonunda mükâfatlandırılacağımı bilmeden, hala yeşerterek içinde umutları, belki bir gün diyerek yol alıyorum. Bir gün diyorum benimde şansım döner ve hikâyem mutlu sonla biter. Baskıya hazır bir kitap misali...

Naile Duman
21/02/2004 - Kar kapladı kenti

-Şubat 2005 ve yine kar kapladı kenti
-Şubat 2006 ve yine kar kapladı kenti
-Şubat 2007 ve yine kar kapladı kenti
-Şubat 2008 ve yine kar kapladı kenti

 
Toplam blog
: 23
: 1956
Kayıt tarihi
: 10.06.06
 
 

1976 Nazilli doğumludur. İlk şiir kitabı "Farkındasız İntihar" 2009 yılında Kadın Yayınevi'nden y..