Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dertli karga

Dertli karga
 

Habere göre iki yıl önce yavrusunu kaybeden dişi bir karga İstanbul Bağdat Caddesinde bir sokakta oturanlara dünyayı dar ediyormuş. İnsanlara saldırıp kafalarını gagalamalar, yemeklerini paylaşmayan kedilere bulaşmalar, kuyruklarını taciz etmeler, büfecinin dış raflarına koyduğu cips paketlerini çalmalar..... Yapar tabii. Kesin olarak eminim ki yavrusunu nasıl kaybettiğini görmüş, biliyordur.

Boria Sax'ın KARGA kitabını muhakkak okuyun.

Öncelikle Dünya üzerinde pek çok karga çeşidi var. Kara karga, ala karga, tarla kargası, saksağan vs.... Ailenin en büyük üyesi kuzgun. İddia edilenin aksine kargaların ortalama ömürleri yüzyıla yakın değil. Sadece 20 yıl kadar. Kuzgunlarsa 30 yıl kadar yaşıyorlar.Kargalar klanlar halinde yaşıyorlar. Ergenliğe ancak 3 yaşında ulaşıyorlar. O döneme kadar genç kargalar klanın yuvalarını yapmalarına ve yenidoğanların eğitimleri beslenmeleri ile ilgileniyorlar. Bütün hayatları boyunca tek eşli yaşıyorlar. Eşini kaybeden bir daha eş arayışına girmiyor. Bizim ülkemizde kentlerde kırlarda görünenler gri karga. Kuzgun da ülkemizde çokça var.

Kargalara yıllardır ilgi duyarım. Karşılaştığımda kovmam ve izlerim. Zekaları, gagalarını çevreleyen tüyleri ve mütebessim görünümleri ile pejmurde ve sevimli insanlara benzerler. Sanki önemli bir işleri varmış da onun yapmaya gidiyorlarmış havasındadırlar. Sürekli bir oyun oynarlar. Oyunlar icad ederler.

Zekalarına gelince... 20.yy'ın büyük kısmında bilim adamları kuşların hiçbir şekilde usavurum yapamayacaklarına inandılar. Ancak 1970'lerde Amerikalı bilim adamları, tutsak bir mavi ala karganın kendiliğinden bir bardak su içine katı cisimler atarak su yüzeyini içebileceği seviyeye kadar yükselttiğini gözlemlediler. Pasifikte Yeni Kaledonya adasında yaşayan bir tür karganın insandan sonra hayvanlar arasında en becerikli alet yapıcısı olduğunu gözlemlemişler. "Alet kutusunda" sivri bir ağaç dalından yapılma bir maşa varmış. Bu maşa ile palmiye yaprakları arasındaki tırtılları toplarlarmış. Kıvrık bir daldan özenle yontulmuş kancaları varmış. Bununla da budak içlerindeki tırtılları topluyorlarmış. Ama en çarpıcı aletleri bir yaprak iskeletinden yaptıkları testereymiş. Bununla tırtılları öldürüp dilimliyorlarmış. Demek o yöre kargaları küçük lokmalarla yemekten hoşlanıyorlar. Tadına vara vara.

Dil yetisi de hayvanlar için önemli bir zeka göstergesidir. Bilirsiniz özellikle saksağanlar iyi ve sebatlı bir eğitimle papağanlar kadar iyi konuşurlar.

Bir zeka işareti mi yoksa aptallık işaretimi tartışılır ama kargaların ve saksağanların parlak nesnelere özel düşkünlükleri vardır. Mücevher çalmakla ün salmışlardır.

Japonya'da Sendai kentinde yaşayan kargalar cevizleri kırmak için dahiyane bir yol keşfetmişler. Cevizleri alıp havalanıyor, trafik lambası kırmızıya dönünce pike yapıp ağzındaki cevizi arabanın tekerleği altına yerleştirip yeniden havalanıyormuş. Yeşil yandığında da kırılmış olan cevizi bir güzel mideye indiriyorlarmış.

Teknede kaldığım gecelerde sabahın erken saatlerinde güverteye tak tuk bir şeyler düşerdi. Sonradan anladım ki kargalar buldukları kapalı midyeleri havadan güverteye bırakıyor, kırıldıklarında afiyetle yiyorlardı.

Bir kaç zaman önce eşimle bahçe duvarı üzerinde oturan yavru kediyi nasıl rahatsız ettiğini, durup, yampiri yampiri gidip kuyruğunu gagaladığına şahit olduk. Kedi bizar olup gidince anladık ki duvar dibinde yiyecek bir ekmek varmış.

Kargaları izlerseniz çok şey anlatır çok sey öğretirler. Ezop ve Lafontaine'in anlattığı tilkinin iltifatlarına kanıp ağzındaki peyniri kaptıran karga bence biraz latife. Kargaları seviyorum.

 
Toplam blog
: 20
: 1108
Kayıt tarihi
: 19.05.07
 
 

2004 yılında emekli olduktan sonra hobim denizcilik araştırmalarına yöneldim. 1980'den beri tekne ya..