Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '08

 
Kategori
Siyaset
 

Dev memelerinde cüceler besleyen garip memleketim...

Dev memelerinde cüceler besleyen garip memleketim...
 

Bir gece ansızın yaka paça yataklarından kaldırılıp gözaltına alınıverildiler, hukuka rağmen. 71 ve 80 yılları darbe sonrası gibiydi görüntüler. Didik didik sabaha karşı arandı evler…

İlhan Selçuk, Mahkemenin karşısına bile çıkmadan serbest bırakılırken , gözaltına alınış biçimi ; yürürlükteki hukuk kurallarını ve evrensel insan haklarını lime lime ederken, Türkiye' nin hukuk devleti değil, KISAS devleti olduğu tescil olunuyordu adeta.

Gözaltına alınanların avukatları dahi kendilerine ulaşamazken, delilleri, suçlamaları bilmezken, ifade tutanakları Star, Taraf, Yeni Şafak’ın manşetlerinde dolaşıyordu.

Hatta Prof. Kemal Alemdaroğlu’nun ilk anda açıklandığı gibi susma hakkını kullandığı değil, gizlilik kararı nedeniyle, neyle suçlandığını bilmediği, soruşturmada kendisine açıklanmadığı için, mecburen sustuğu açıklanıyordu, Cem Yılmaz’ı bile kıskandıracak kadar ironik bir şekilde.

Oysa mevzuattaki hukuk kuralları aynen şöyle diyordu :

"Konutlarda, işyerlerinde ’gece vakti arama yapılamayacağı’ kuralı temel kuraldır, Ceza Muhakemesi Kanununda. 118. maddenin 2. fıkrası ’istisnaları’ göstermiştir. İstisnaların keyfi biçimde genişletilip ana kurala dönüştürülmesi mümkün değildir."

İstisnalar:

İfadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi davetiye ile çağrılır, çağırma nedeni açıkça belirtilir, gelmezse zorla getirileceği yazılır. (Md. 145)

Hakkında tutuklama emri kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli nedenler bulunan veya 145. maddeye göre çağrıldığı halde gelmeyen şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine karar verilebilir. (Md. 146/1)

Aşağıda belirtilen hallerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir.

a) Kişiye suçu işlerken rastlanması.

b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması. (Md. 90/1)

Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, savcının istemi üzerine ... yakalama emri düzenlenebilir. (Md. 98/1)

Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa, şüphelinin... eşyası, konutu,... aranabilir. (Md. 116)

Konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde arama yapılamaz. (Md. 118/1)

Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerle yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalarda, birinci fıkra hükmü uygulanmaz (Md. 118/2)

Bu sıkıcı ama herkese lazım yasanın kuralları böyle diyordu ama…Kısas hukuku, bütün kurum ve kuralları ile işliyordu an be an, yangından mal kaçırır gibi !

Nede olsa çoğunluk böyle istiyordu ve onların ağızlarından çıkandı hukuk artık. 3. sınıf demokrasilerde böyle şeyler olurdu, alışmak lazımdı… Çok acıydı ama Başak davası imdatlarına yetişti !

Oysa Ergenekon operasyonu ismi ile terörle mücadele yasası kapsamında alınan gizlilik kararı ile yürütülen soruşturmanın 8 aydır ucu açık tutulmaktaydı. Ve yine soruşturma kapsamında toplumsal olaylara denk dalga operasyonlara başvurulması yönüyle makul süre aşıldığı gibi, ve adil yargılanma hakkı da yaralanmaktaydı bir yandan. AİHM’ de Türkiye Devletinin en çok da tazminata mahkum olduğu konular, dava nedenleriydi bunlar hakları ihlal olunanların , devlete karşı dava açarak başvurdukları. Makul süre ve adil yargılama hakkı yani.

Ve her nasılsa bu çok gizli soruşturmanın tutanakları Fettulahcı gladionun ellerinde uçuşuyordu.

Yine soruşturmanın özel yetkili Zekeriya Öz , CMK 160/2. madde uyarınca şüphelinin haklarını korumakla yükümlü olduğunu unutup temel kurallara aykırı davranarak şüphelilerin adil yargılama temel haklarını ihlal etmiştir, görüşüme göre. Eğer şu anda bu eylemleri nedeni ile soruşturma açılmaz ise AİHM’de mutlaka dava konusu olacaktır, adil yargılanma hakkının ve makul süre ilkesinin ihlali nedeni ile...

……………….

İlhan Selçuk’un gözaltı sonrası söylediği ilk söz ; RTE’ ye çağrı niteliğinde idi. “ Ülkedeki gerginliği azaltın “ Böylesine ağır bir gözaltı işleminden sonra öfkesini kontrol edebilen bir gazeteci bunu söyleyebiliyorken, çatışmanın tarafı olan siyasiler tamamen aksine davranmakta ısrar ediyor ;

'Öfke baldan tatlıdır' diye düşünüyorlar ama yanılıyorlardı... Yaratacağı sonuçlar bakımından öfkeden daha acı ne olabilirdi? Bunun örneklerini defalarca yaşamamış mıydı bu ülke ?

Geçen gün de öfkeye methiyeler diziyordu RTE : "Öfkelenirken halka hizmet ediyorum!" gibisinden bir şeylerdi söyledikleri...

“ Büyük insanlarla sıradan insanlar arasındaki fark o kadar önemlidir ki, büyük insanların hatalarından öğreneceğimiz şeyler, sıradan insanların doğrularından öğreneceğimiz şeylerden çok daha fazladır!” der, Nietzsche . Acaba bunu mu demeye getiriyordu, kendi yöntemleri ve artık hiç dilinden düşürmediği öfkeli belagat sanatı ile.

RTE’ nin partisinin kapatılıp kendisinin yasaklanacağı bir durumu önlemek için can havliyle tepkisel çıkışlar yapması anlaşılabilir bir durum olabilirdi belki. Ancak bunun ülkeye, partisine ve kendisine kazanç sağlayıp sağlamayacağı şüphelidir kesinlikle..

Çünkü:

Parti kapatmayı zorlaştıran Anayasa değişikliği MHP, ya da DTP destek vermez ise referandum yoluyla gerçekleşebilir. Böyle bir referandum mevcut kamuoyu oluşumunda kolaylıkla laiklik oylamasına dönüşebilir. Bu duruma önce CHP lideri Deniz Baykal dikkat çekmişti, dün de MHP lideri Devlet Bahçeli dikkat çekti. Sivil toplum örgütlerinin de 81 ilde yaptıkları açıklama ile aynı zeminde durdukları anlaşılıyor.

Parti kapatmanın zorlaştırılması gibi demokratik bir amaç taşısa da, fiiliyatta laiklik karşıtlığını anayasal suç olmaktan çıkarabilecek böyle bir oylama, şeriatcılarla laikleri hatta dindarlarla laikleri karşı karşıya getirecektir ki çok tehlikelidir. Rejimin oylanması anlamına gelebileceği gibi asıl kaosun bundan sonra doğacağını görmek için kahin olmaya da gerek yoktur. Ve ne yazık ki referandumlar en çok da diktatörlerin başvurduğu bir yöntem olmuştur hep bu güne dek…


AKP bütün bunları göze alarak değişikliği gerçekleştirse dahi, bu değişiklik kapatma davasında işe yaramayabilir. Daha önce TBKP kapatma davası örneğinde olduğu gibi Anayasa Mahkemesi'nin, davanın açılıp kararın oluştuğu anda geçerli olan Anayasa'yı esas alma ihtimali var.


Bütün bu aşamalar geçilip AKP’nin kapatılıp Erdoğan ve Gül'e siyaset yasağı gelmesi engellense dahi, bunun o aşamada AKP’ye ne hayır getireceği de şüphelidir…

22 temmuzdan sonra ki dönemde AB ve demokratikleşme sürecinden vazgeçmiş görünen, sadece kendileri için ve işlerine yaradığı oranda demokrasi ve hukuk diyen, ABD güdümlü siyaset, IMF güdümlü ekonomi, “ben çoğunluğum ben ne dersem o olur “ diyen 3. sınıf demokrasi talepcileri, emekcinin, çiftçinin , kadının insan ve eşitlik haklarını gözden çıkarmış, medyayı, karşısında kim olursa onu öfkeli belagatlarıyla susturmayı sanat edinen, ülkeyi kaoslara sürükleyen bir partinin sandık da şansı ne olabilir ki !

Yeter ki , balık hafızalı olmayalım ve üstümüzdeki ölü topraklarından silkinelim .

Yeter ki, demokrasimizin sol ayağı kendine gelip toparlansın ve önümüzü tıkamasın artık !

Kurultayda yakın, yerel seçimlerde !

İşte Halep, işte arşın yani…..


"Önce binbirgece masallarımızı çaldılar
Sonra düşlerimizi
Ve hayallerimizi
Vurdular
Ellerimizi bağladılar
Yarına dair
Hala öldüremediler
Umutlarımızı "

Eeyy benim dev memesinde cüceler emziren garip memleketim...

garip memleketim...( Bedri Rahmi Eyüpoğlu)

 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..