Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '13

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Dev Survivor adası Türkiye ! [Artvin]

Dev Survivor adası Türkiye ! [Artvin]
 

"Artvin'i Görmeden Cehennemi Tarif Edemezsiniz"

UYARI: Bu yazı dizisinde gezilen her ilin kent yaşamındaki eksiklikler, çarpıklıklar varsa iyi yanları ele alınarak bu ilere atanacak devlet memurlarını, bu ileri gezecek turistleri bilgilendirme amacı güdülmektedir. Dolayısıyla amaç hiçbir ili doğrudan kötülemek değildir. Yazının tamamı okunmadan, yazı içeriğinden bağımsız, salt hemşehrici zihniyetle yapılan "Sen memleketimin ağacına kurban ol ne anlarsın!" tipinden sığ ve kalitesiz yorumlar ciddiye alınmayacaktır.

-Müdüriyet-

 

 

GİRİŞ

Musluklarından hastalık akan, ev sahiplerinin kiracıların kol ve bacaklarını kopartıp yedikleri, Türkiye'deki medeniyetten en az 3 saat uzaklıkta, 25.000 nüfusuyla bile ulaşımı işkenceden farksız olan ve Türkiye'de 1 Liraya aldığınız bir malı 3 liraya almak zorunda olduğunuz için herşeyi internetten satın almak zorunda kaldığınızcbir memleket biliyor musunuz? 2000'li yıllarda dev bir açıkhava cezaevinden farksız bir memleketi merak ediyorsanız buyrun okuyun dostlar.

Hemen hepimiz televizyonlarda bir kez de olsa Karadeniz'le ilgili bir şeyler görmüşüzdür. Genelde çay toplayan sevimli kadınlar, "nedeysun uşağum" diyen fıkralardan fırlama tipler ve sıcacık Karadeniz insanı resmedilir televizyonda. Siz de inanırsınız buna. Bir de doğası vardır Karadeniz'in... Heryeri ağaçtır. O ağaçların içerisinde medeni ya da otantik bir hayat sürdürülebileceğini zannedersiniz İstanbul, İzmir ya da Ankara'dan. Çünkü büyükşehirlerde hayat her imkana ulaşabilmeyle çepeçevre sarılmıştır. Peki hayat gerçekten resmedildiği gibi midir buralarda ? Sırf merak ettiğim için üşenmedim bölgeye kadar gittim. Sizler için gözlemlerimi en ince ayrıntısına kadar not aldım. Şehirde yaşamayı, şehre gelmeyi düşünenler için detaylı bir yaşam rehberi oluşurmaya çalıştım. Sonuçta etnografik araştırma tadında bir yazı ortaya çıktı. Umarım sizler için faydalı olur.

ŞEHİR YERLEŞİMİ

Tüm Türkiye'yi gezip gördüğüm sırada bir durağım da Artvin oldu. Öncelikle herkes gibi haritadan bakarak siz de Artvin'i deniz kıyısında zannetme hatasına düşebilirsiniz. Ancak denizden içeri 70 kilometre iç kesime, Cankurtaran Dağı denilen bir cenderenin zirvesinden geçmeniz gerekir Artvin'e gitmek için. Sonrasında Türkiye'nin en berbat yollarından birinden geçerek içiniz dışınıza çıkmış olarak Artvin'e varırsınız.

Mantıksızlıklar bitti mi diyor olabilirsiniz; hayır! Asıl şimdi başlıyor. Bir şehrin merkezinin deniz kenarı yerine 70 kilometre içeride olmasını anlayabilirsiniz ancak "medeniyet suyun kenarına kurulur" kuralının yerlebir edilişini anlamakta güçlük çekersiniz. Harika bir Çoruh nehri akar Artvin'in ortasından ve nehrin etrafı çirkin mi çirkin yapılarla doludur. Şehrin merkezi ise dağın tepesindedir. Gerçi cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaşırken nihayet artık Çoruh Nehrinin ıslahı ve etrafındaki arazilerin değerlendirilmesine yönelik bir çalışma yapıldığını ve artık DSİ sayesinde bazı mantık kırıntılarının şehre serpiştirildiğini görüyoruz. Olsun, kıyametten önce bu şehrin az da olsa hizmet görüyor olması güzey bir şey...

Bu ilin genel berbat görüntüsü ve cendereden farksız günlük yaşamıyla ilgili sorumlular hakkında genel birşey söylemek istiyorum. Evet bu ilde düzgün hizmet vermeyen bir belediye var ve bunu eleştiriyorum ama bu ilde birbirinden saçma sapan binaların sorumlusu kim? Devlet tabi ki. Ya burasının merkezi bir yere taşınmalı ya da adam gibi kentsel dönüşüm yapılmalı burada. Bir de buraya yerleşim birimi kurmak her kimin fikriyse o kişi de ciddi sorunları olan birisiymiş. Okuduğuma göre ortaçağda bir kabile buraya gelip yerleşmiş. O kabilenin reisi kimse bugün hala kendisine söven birilerini Artvin civarlarında bulmak hiç zor değil...

SAĞLIK

Musluklarından hastalık akar demiştik şehir için. Artvin'lilere sormak gerekir şehrin en son ne zaman su borularının bakımının yapıldığını. Her yağmur yağdığında Artvin Devlet Hastahanesinin acil servisinde bir bayram heyecanı yaşanır. Çünkü kanalizasyon pislikleri şehrin sularına karışır ve yüzlerce kişi ishal, mide bulantısı ve kusma şikayetiyle hastahaneye akın eder. O an bir günde yüzlerce kişinin nasıl olup da aynı hastalığa aynı gün yakalandığı sorusu yıllık olarak sorulur. Her yıl aynı manzara devam etmektedir zira. Şehrin içme sularının tüm halka mikrop saçması en doğal olasılıktır. Oysa şehrin belediye başkanı billboardlara bir yazı asarak işin içinden çıkıvermiştir: "Artvin'in suyu Türkiye'nin en temiz, en lezzetli içme sularından birisidir" İmza Belediye Başkanı Doktor filanca...

Şimdi diyebilirsiniz ki "Şehrin belediye başkanı mikrobiyoloji uzmanı ve içme suyunun analizini yapmışsa ne var bunda?" Ama kazın ayağı öyle değil. Sonra öğrenirsiniz o doktor sıfatının diş doktoruna ait olduğunu...

Bugünün Artvin'inde bu belediye başkanı yerini birbaşka görüşe sahip belediye başkanına bırakmıştır. Ancak bu sorunun çözülüp çözülmeyeceği merak konusudur.

SOSYO-EKONOMİK YAŞAM

Neyse efenim, Artvin'e gelmeden Artvin insanının çok eğitimli olduğuna dair çok güzel şeyler çalınır kulağınıza. Doğrudur da. Artvin, bölgedeki ilk öğretmen okuluna sahiptir. Zamanında da bölgenin en medeni insanlarına ev sahipliği yapmıştır. Şimdi de çok eğitimsiz değiller elbet ama sizin hayalini kurduğunuz o medeniyetten eser kalmamıştır. Zira eski Artvin'liler büyük kitleler halinde Bursa'ya göç etmişlerdir. Artvin'de ise kendilerine ait toprakları kalmıştır.

Artvin'lilerin kiracılarla imtihanı ise pek eskiye dayanmamaktadır. Şehre üniversitenin kurulmasına kadar 150-200 TL civarında olan kiralar şimdilerde minimum 700 TL'den açılan kiralara dönüşmüş durumda. Peki evlerin kalitesi bu kadar kısa sürede üçe mi katlandı? Bu naçizane sorunun cevabını siz değerli okuyucularıma bırakıyorum. (BKZ. Vampirizm 1 ve Vampirizm 2 )

Alışveriş dediğiniz birbaşka cenderedir Artvin'de kısa süreli konaklamam sırasında bi dükkanda komşu illerin birinde 20 ila 44 TL arasında alıcı bulan bir ürünün tam 80 TL ye satılık olduğunu gördüm. Manavdan ise kış mevsiminde çürük bir mandalinanın fiyatını sordum, 4 TL dediler. Mevsiminde, çürük ve 4 TL? Mantığını sordum. Kargo parası dediler, ulaşım dediler. O halde mandalinalar kasayla değil teker teker hediye paketlerine konulup öyle taşınıyor olmalı diye düşündüm. Bu Allah korkusunun ya olmayışının, ya da terk edilişinin alameti farikasıdır.

Beri yandan Artvinli bazı kuyumcuların (benim görebildiğim kadarıyla hepsi, gözden kaçan varsa affola) hiçbirinin camında altın fiyatları yazmaz. hikmetini merak edip girdim ve çeyrek altının fiyatını sordum. 148 TL dedi, internette 132 lira dediğimde "valla biz 156 ya alıyoruz!" dedi. Az ilerisindeki dükkana sordum 140 dedi. Yoruma gerek yok. Artvin'de her türlü kazık atmak, müşteriye gelişine vurmak serbest. Kısacası buraya gelirseniz şehir içi turizm ayağına buradan alışveriş yapmanız büyük hata olur. Öğrenci, memur ve kendi yerlisinin kanını emmeyi alışkanlık haline getirenler bir de turist kanının lezzetini görseler neler yapar hayal edemiyorum.

Bir başka saçmalık da şehirdeki su ve elektrik fiyatlarında yaşanıyor. Dibinde Türkiye'nin gururu ve enerji dinamosu bir dolu baraj olan (Ki bunlardan birisi dünyanın sayılı barajlarından DERİNER barajı), Artvin'de elektriğin ve suyun ucuz olmasını bekliyorsanız avucunuzu yalarsınız. Hemen komşu ilerdeki su parasının yaklaşık 3 katı kadar pahalı su fiyatı şoka girmenizi sağlarken elektriğin dibinde kazık elektrik ücreti ödeyerek bütçenizin ırzına geçilmesinin dayanılmaz zevkini yaşayabilirsiniz.

ŞEHİR İÇİ ULAŞIM

Şehir içi ulaşıma özellikle değinmek gerekir. Şehir içindeki yolların hemen her yeri iki şerit ve sıfır banket alanı olarka tasarlanmış. Ancak sizin asla iki şeridiniz olmaz. Bir şeridi belediye park alanı olarak belirlemiştir. Dolayısıyla şehrin tam merkezinde araç sürebilmek için sadece bir şeridiniz vardır. Yani size iki seçenek kalıyor; ya her araca sıfır geçip sürecek ya da sıfı geçemeyecek ve kaza yapacaksınız. Bir de sanki şehir çok kalabalıkmış gib trafik sıkışıyor ya, işte orası en büyük saçmalık. Ona hiç girmeyelim.

Bir de Artvin'in teleferik efsanesi vardır. Benim hocamın zamanındaki araştırmalara konu olmuş olan ve Artvin'in ulaşım sorununa kesin çözüm olarak ileri sürülen teleferik; yaklaşık 40 yıldır yapılmayı bekliyor. Neticede teleferik dediğiniz iki demir bacak bir de taşıma sepetinden ibaret maliyet çok düşük ancak getirisi çok büyük bir taşıma aracıdır.

Ancak Artvin'liler hiç ümitlenmesin. O teleferik yapılmayacak. Çünkü şehri köşebucak sarmış dolmuşçuluk sektörüyle mücadele edecek bir zihniyet yok. Bugün değişmiş olan belediyenin en büyük vaadi 45 yıldır yapılamayan bu teleferiği yapmaktır. Ancak bu teleferiği şehir içi ulaşımı sağlamak için kritik yerlere mi yoksa yapmış olmak için tek güzergaha mı yapacağını zaman gösterecektir.

Şehirdeki en "tatlı para" kaynaklarından birisi olan dolmuşçuluk ve onun soygunculuk ağı öyle ileri boyutlarda ki Artvin'de tuvalete bile dolmuşla gitmek zorundasınız. Bu sorunla mücadele etmeye niyetli birileri olmadan da bu sorun yüzyıllarca çözülmez. Artvin cehennemin yer yüzü şubesi olmaya devam eder. İnsanlar da iki adımlık yola bile neden dolmuş ücreti vermek zorunda olduklarını asla sorgulamazlar. Ne de olsa alışkanlık... Hele de Artvin dışında bir memleket görmemiş olanlar için...

Örneği biraz netleştirelim. Artvin'de Borçka diye bir ilçe bulunmaktadır. Kısmi oranda ilçeler arasında da yolu en düzgün olanının Borçka olduğunu iddia edebiliriz. Buraya dolmuşla gitmek istiyorsanız mantığınızı zorlamanız gerekir. Çünkü ücret 8 lira. Kaç model olduğu belli olmayan konserve kutusu gibi dolmuşlara binersiniz, araya bir de yer varmış gibi iki üç tabure doldururlar. yaklaşık 160-20 kişi sığıverir oraya. Kabaca 160'ye gider dolmuş tam 40 km'lik yola. 160'da geri döner günde 320 TL! Bunun 30 la çarpılması kabaca 9000 TL'dir. Hat kirasını çıkarsan bile bir profesörden çok daha fazla ücret geçmektedir bu kişinin eline. Vatandaşa yazık değil mi?

Taksilere de değinmemek olmaz. Şehir dışından geldiğinizi belli ederek bir taksiye binme hatanız 10 km bile olmayan yol için sizden 100TL isteyen bir taksiciyle ağız dalaşına girmenize neden olabilir. Yanlış duymadınız. 10km bile olmayan (tahminen 5 ancak hak yememek için garanti rakam 10 diyorum) bir yol için 100TL istenebilir. Abarttığımı düşünüyorsanız hemen anlatayım. Artvin'de Seyitler denilen bir tepe bulunmaktadır. Şehir dışından (benimle aynı hatayı yapıp) turistik amaçlı olarak bu ile gelen bir arkadaşım orman ve bitki çeşitliliğini görmek için Seyitler dağının tepesine çıkmak ister (olay bundan 4 yıl önce yaşanmıştır). İstanbul'da taksimetreler insani fiyatlarla açıldığından durumun burada da aynı olduğunu zannederek taksiyle tepeye çıkmak ister. Tahmini 10 dk içerisinde tepeye çıkılır ve taksici 80TL ister. Taksimetre açmamıştır tabi ki (yoksa bu rezaleti nasıl örtbas edebilir ki?). 100 TL rakamını da son derece insaflı olarak ben türetiyorum. 4 yıl önce 80 TL istenmişse bugün pekala "Abla enflasyon çıktı bilmem nereye şimdi fiyatlar oldu comolokko. Ücret 160 lira vallaaa" diyen bir taksiciyle karşılaşmanız olasıdır.

ŞEHİRLER ARASI ULAŞIM

Bir de şehirlerarası ulaşıma gelelim. Artvin'in ulaşımı dediğimiz gibi "cehennem turizm" tadındadır. Büyük firma olarak addedilen firmaların hiçbirinin sefer düzenlemeye tenezzül etmediği Artvin'de yolculuk bir hayli zorludur. Örneğin Türkiye'nin batısında bir yerlerde seyehat ediyorsanız, sizlere içecek, top kek, kraker vs servisleri yapılır. Hatta firma ismi vermeyelim ama neredeyse bir havayolu lüksiyatında seyehat etmenizi sağlayan kaliteli firmalar vardır batıda. Bazıları her 20 dk.da bir açık büfe yiyecek ve içecek servisi yapar güzel yerlerde dururlar.

Artvin dünyadan kopuk bir memleket olarak 20-22 saatlik uzun yolculuklarda bile sanıyorum ki sadece 2 kez sadece içecek servisi yapılmaktadır, zinhar yiyecek birşey yapılmamaktadır ki açlıktan içiniz kıyılsın ve firma vereceği 30 kuruşluk topkekten bile kar edebilsin.

Firmalar genelde yol kenarı lokanta benzin istasyonlarıyla anlaşma yaparak sizi onlara adeta aslanın önüne et atar gibi atmaktadırlar. Çünkü siz saatlerdir herhangi bir şey yememiş, ancak muhtemelen bir iki bardak birşey içmiş olarak nevriniz dönmüş haldesinizdir. E eşek değilsiniz ya oradan bişeyler yersiniz oralara para bırakırsınız. Böylece kervan yürür. Üstelik durduğunuz yerler genelde berbat ama anormal derecede pahalı yerlerdir ne hikmetse...(İstisnaların hakkını vermek gerekir, bazı iyi yerlerde de durulduğu oluyor)

Uçakla seyehat edp buradan gitmeyi düşünüyorsanız birkaç kez düşünün. En yakın havalimanı Erzurum'da ve midenin kaldırırsa 3 saatlik bir yoldan sonra oradasınız. Trabzon derseniz o da 4 buçuk saat sürüyor. Eğer bu havalimanlarına bir buçuk saat önce varmanız gerektiği hesaba katılırsa en iyi olasılıkla dört buçuk saat zaten havalimanına varmak için harcadığınız süre oluyor. Ancak hem Trabzon'a hem Erzurum'a ha deyince saat başı araba bulamadığınızın altını çizelim. Yani buradan araba kalkış saatlerine kendinizi uydurmak zorunda kalabilirsiniz. Bu da uçağa ulaşabilmek için bütün bir gününüzüz tamamen yok olup gitmesi anlamına gelebilir. Bir de hızlı şekilde uçağa binmek isterseniz Batum'dan binme şansınız var. Yaklaşık 2.5 saat sürmekte. Türkiye'nin güzel yerlerine ulaşmak için Türkiye dışına çıkarsanız daha hızlı ulaşım sağlayabilirsiniz. Yok benim arabam var giderim, havalimanına yakın bir yere arabamı bırakıp uçarım diyorsanız siz bilirsiniz. Ancak yakıt parası minimum 200 TL'ye geliyor haberiniz ola. Bir de 150 TL ekonomi sınıfında uçarsanız Türkiye'nin bir yerine hızlı gitmek size 350 TL'ye patlayabilir.

İYİ YANLARI NELERDİR?

Bunun için çok ciddi düşünmek gerekir. Doğasının güzel olduğunu iddia edebiliriz ama bu kısmı Allah yapımı. Peki kulla olan bizler nasıl davranmışız bu yapıya? Artvin'de şehir için adam gibi bir plan, teraslandırma ve projelendirme görülmüyor. Gelişigüzel yerleşim erozyonu da tetiklemiş. Neyse... Kötü yanlara girmeyelim yine...

Memurlar için doğu görevi olarak geçen bir bölge burası. Bu açıdan sessiz, sakin bir şehir olması dolayısıyla iyi olduğu söylenebilir. Yaklaşık nüfusu 25.000 ve haliyle suç oranı çok düşük. Bu açıdan rahat olabilirsiniz. Özellikle İstanbul'dan sonra güvenlik endişeleriniz bir hayli azalabilir burada. Köy ve şehir hayatının birbirine girmesinden hoşlanıyorsanız. Burası sizin için ideal olabilir. Ne köy kadar köy, ne şehir kadar şehir. İkisinin arası birşey burası... Ayrıca kötü niyetli esnaf kadar iyi, kaliteli ve ahlaklı esnaflar da bulunmuyor değil, hakkını verelim. Lokanta ismi vermeyeyim ama ev yemekleri yapan ve bayanların işlettiği iki farklı lokantaya uğrarsanız hem kaliteli hem de lezzetli yemek yiyeybilirsiniz. Fiyatlar sunulan yemeğe oranla pahalı olabilir ama en azından kaliteli hizmet görebiliyor ve yemeğe benzeyen bir yemek yiyebiliyorsunuz. Önerim, burada yemek yemek zorunda kalırsanız bu lokantaları tercih etmeniz yönünde...

SON İZLENİMLER

Artvin'e gelen herkesin geldiğinin birinci günü sorduğu bir soru vardır "Bu şehir neden burada?" ve bu soruyu pek çok soru izler "Neden bu şehri taşımıyorlar?, Üretime hiçbir katkısı olmamasına rağmen neden insanlar burada yaşamaya devam ediyor?" Bu sorular felsefi sorulardır ve yanıtları yoktur.

Şehirde her gün devlet dairelerine personel taşımak için o dağdan o dağa onlarca servis aracı memur taşımaktadır. Haliyle o araçlar suyla çalışmadığından milyonlarca dolar da ekonomiye zarar vermektedir. Şehrin merkezi Hopa'ya taşınsa ve Artvin'in merkezi de bir ilçe olsa belki herşey çok daha mantıklı olabilir. Ancak bunlar da mantıksal sorulardır ve Artvin'de mantığın yeri pek yoktur.

İçinizden bazılarının Artvin yemyeşil bir yer, burası cennet falan filan dediğini duyar gibiyim. Yazıyı dikkatli okuduysanız Allah yapımı olup da benim beğenmediğim hiçbir şey göremezseiniz. Allah Artvin'i cennet gibi yaratmış elbet. Rabbim kullarına nimetlerini en güzel şekliyle sunmuş. Ona şüphe yok ama insanoğlu Artvin'i elinden geldiğince cehenneme çevirmiş. Sorun da bu zaten. Yoksa ağaçlar, kuşlar, böcekler elbet harika...

Artvin'den ayrılırken benim gibi birşeyi çok merak edersiniz: Burada bunca yıldır aynı belediye iş yapıyor. Peki bu belediye ne iş yapıyor. Yani 12 yıldır aynı idareyi sürdüren bu belediye her yıl sadece 1 iş yapabilseydi 12 yılda 12 iş bitmiş olurdu değil mi? Amaaan neyse, Bursa'ya yerleşip Artvin işkencesinden kurtulmuş, Artin'deki gelir kaynaklarından aylık ücret alan çoğu tuzu kuru Artvin'lilerin dediği gibi "Artvin tam bir cennet, memur için gerçek bir para biriktirme yeri vs. vs."

Ben Artvin'i terk ederken Artvin'de kalan tüm devlet memurlarına, dağın zirvesinde şehir görüp şok geçirmişlere, hastahanede hala ishal ve kusma yaşayan Artvin'in mağdur insanına "Allah yardımcınız olsun" diyorum ve İstanbul'a doğru yola çıkıyorum.

Bir sonraki yazıda İstanbul'u ele alıyorum. İstanbul'da görüşmek üzere...

 
Toplam blog
: 352
: 2915
Kayıt tarihi
: 05.06.10
 
 

Jack Amca, düşünsel dünyasındaki gelişmeleri dışa vurmak niyetiyle başladığı yazı yazma sevdasına..