Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '14

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Dev Survivor adası Türkiye ! [İzmir]

Dev Survivor adası Türkiye ! [İzmir]
 

UYARI: Bu yazı dizisinde gezilen her ilin kent yaşamındaki eksiklikler, çarpıklıklar varsa iyi yanları ele alınarak bu illere atanacak devlet memurlarını, bu illeri gezecek turistleri bilgilendirme amacı güdülmektedir. Dolayısıyla amaç hiçbir ili doğrudan kötülemek değildir. Yazının tamamı okunmadan, yazı içeriğinden bağımsız, salt hemşehrici zihniyetle yapılan "Sen memleketimin ağacına kurban ol ne anlarsın!" tipinden sığ ve kalitesiz yorumlar ciddiye alınmayacaktır.

- Müdüriyet-

 

NOT: Serinin diğer yazıları için Google'a "Dev survivor adası" yazmanız yeterlidir.

 

GİRİŞ

Güzel ülkemizin insanımızca cehenneme çevrilen biricik topraklarını irdelemeye devam ettiğim yazı dizisinin bu bölümünde güzel ilimiz İzmir'i ele alacağız. Aslında İzmir'i çok seven birisi olarak bu yazıyı yazmak en çok beni üzecek ama gerçekler acıdır ve bu acı yazıyı kaleme almak zorundayım ne yazık ki. İzmir Türkiye'nin hem en güzel, hem en çirkin illerinin başında yer alıyor.

İzmir'de tıpkı İstanbul gibi dev bir metropol özelliğini taşıyor. Ya da buna mega çarpık çok gelişmiş köyümsü şehir de denilebilir sanırım. Tüm tepeleri gecekonduların işgali altında, suçun bu varoşlarda kol gezdiği, güzel ve masum insanların o vahşi yaşam koşullarında sağlıksız vatan evlatları dünyaya getirip ülke topraklarına saldığı acımasız bir şehir İzmir.

Şehirdeki çarpıklıklar o kadar çok ki neresinden başlansa bilemiyorum. Ancak gelenek olduğu üzere şehrin genel yerleşiminden başlamak istiyorum. Malum, bir şehri şehir yapan ilk şey o şehrin neye benzediğidir.

 

ŞEHİR YERLEŞİMİ

İzmir için de belki tıpkı İstanbul için yaptığım gibi çeşitli sınıflamalar yapabilir, İzmir'in çok lüks semtlerini, orta gelir seviyesindeki semtlerini ve varoşlarını ayırabilirdim. Ancak İzmir'in benim gözümdeki çok özel yerinden ötürü İzmir'i bölmek istemiyorum. Olabildiğince bütünsel olarak ele almak istiyorum.

İzmir tüm tepeleri çirkin ve sevimsiz gecekonduların işgali altında, zamanında sivri zekalıların ev yapabilmek hayaliyle bir kaç tepesi dışında tüm tepeleri çırılçıplak rezalet bir şehirdir. Teleferiğin olduğu tepeler haricinde körfez çevresinde tek bir yeşil tepe görmeniz mümkün değildir.
Bu, güzel ve doğa harikası İzmir'in birkaç şuursuzun elinde nasıl mahvedilebileceğinin tablosundan başka birşey değildir.

Kabul edelim, Alsancak, Karşıyaka, Göztepe, Balçova ve Bornova'nın bazı kısımlarındaki güzel ve lüks yapılaşmalar dışında İzmir'in şehir planı bir anasınıfında yapılan patates baskısından farksızdır. Yani şehir planı diye bir şey yoktur. Peki bu sorun İzmir'e mi hastır? Hayır tabi ki. Türkiye'de hiçbir şehirde adam gibi bir şehir planı yapılmamıştır. Belki şu meşhur çılgın proje hayata geçirilirse yeni kurulacak olan Silivri yerleşimi planlı olacaktır (Umarım).

Şehirde körfezde bir vapura bindiğinizde şehrin çirkinliğini bütün çıplaklığıyla her açıdan görebilirsiniz. Tabi gözünüzü Karşıyaka'nın güzel yalıları, Alsancak'ın tarihi binalarına çevirip şehrin genel çehresini görmek istemezseniz bu sizin tercihinizdir.

SAĞLIK

Sağlık hizmeti alayım derken hakkın rahmetine kavuşmak, hiç alamamak, alırken türlü acılar çekmek, can güvenliğinizi tehlikeye atmak ya da alırken ananızdan emdiğiniz sütün fitil fitil burnunuzdan gelmesini istiyorsanız İzmir sizin için tek kelimeyle biçilmiş bir kaftandır.

Doğu karadeniz bölgesinde 50.000 - 25.000 kişiye düşen lüks hastanelerin İzmir'de 100.000 ila 400.000 kişiye bir olacak şekilde tasarlandığını görebilirsiniz. Bu açıdan 400.000 kişiye bir hastanenin düştüğü Karşıyaka'nın acil servisine gidecek olursanız kuyrukta bekleyen yüzlerce hastanın şu şekilde sınıflandırıldıklarını görebilirsiniz:

1. öncelik: Direk ölüm riski taşıyanlar = Kolu bacağı kopan, boynu kırılmış veya şah damarı kesilmiş olanlar

2. öncelik: Dolaylı ölüm riski olanlar = Kalp krizi geçirenler, panik atak krizi geçirenler (ölüm riskleri yoktur ama onlar öyle zanneder aslında), mide kanaması geçirenler

3.öncelik: Bedensel travma geçirenler = Kemik kırılmaları

4.öncelik: Ayılıp bayılanlar

5.öncelik: Muayene sırası beklemekten fenalık geçirdiği için güvenliği tehlikeye atacak şekilde olay çıkaranlar

6.öncelik: Ölüme terk edilmiş çocuklar = Yüksek ateşli olduğu halde henüz ölmediği için tedaviye alınmamış ve o şartlarda yaşıyor olması bekleyebileceği anlamına gelen yurdum insanları

Bu sıralamayı uzatmak mümkün elbette. Ancak bu kadarı vehameti görmenize yeterlidir sanırsam. Abartı olduğunu düşünen varsa kamerasını alsın ve Karşıyaka Devlet Hastahanesinin aciline gidip deneme yapılabilir. Yalnız dikkat edin, kuyurukta bekleyenler tarafından tartaklanabilirsiniz.

SOSYO-EKONOMİK YAŞAM

İzmir, Anadolu'nun içerisinde hayatında ilk defa para görmüş gibi davranıp devlet memurlarının, turistlerin ve bilimum yurdum insanının kanını emmeye and içmiş üçüncü sınıf insanın nispeten çok daha az yaşadığı nispeten daha medeni insanların olduğu bir yaşam alanıdır.

Bir tane evi olup onu da kiracılara ruhunu ve bedenini şeytana satarcasına itelemeye çalışan satanist kültürdeki ev sahiplerinin daha az bulunduğu kara parçası olan İzmir'de insanlar çoğu iç kesimlere göre nezaketin anlamına dair daha çok fikre sahiptir. Ancak belediye otobüslerinde hayat hala çok vahşidir. 45 derece sıcakta, ayakta kalan teyze ve oturan genç sendromunun yıkıcı sonuçlarının yaşanmaya devam ettiği şehirde kendinizi bu ruh halinden korumanız gerekebilir.

Okullarda eğitim olanakları da zordur güzel İzmir'de. Gelir ve medeniyet seviyesinin artışıyla liselerimizdeki coşkulu gençlik türlü sapkın yollara sapma konusunda çok iddialıdır. Gelir seviyesi çok düşük olan yerler ile çok yüksek olan yerlerdeki liseler sorunun özellikle tavan yaptığı sorun yuvalarıdır ve nice gençlerimiz burada yitip gitmektedir.

İş sahibi olmak ise çoğu şehre göre daha kolaydır İzmir'de. Hiçbir şey yapamıyorsanız bir şirkette basit bir işe girerek evinize ekmek götürebilirsiniz. Az paraya da kanaat edebiliyorsanız sorun yoktur aslında. Ayrıca çok nitelikliyseniz ileri teknoloji gerektiren çeşitli mühendislik veya hizmet alanarında da iş blabilirsiniz. Bu sehir sizi doyurur. Mesele ne yemenin sizi tatmin edeceğindedir.

 

ŞEHİR İÇİ ULAŞIM

Otobüs taşımacılığı ile ilgili söylenecek pek bir şey yok aslında. Otobüslerden klimalı olanlar yazın yine yaşanabilir bir yaşam koşulu sunmaktadır ancak bir de eski modeller var ki işte acılar içerisinde yolculuk yapmanın ne demek olduğunu meşhur İkarus otobüslerden daha iyi yaşayabileceğiniz bir otobüs türü daha bilmiyorum. Eğer bu otobüslerde kulaklığınızda klasik müzik çalıyorsa otobüsün kendisine has sesi onu endüstriyel death metale çevirme konusunda çok mahirdir.

Dolmuşlar İzmir'in olmazsa olmazlarıdır. Kısa mesafelerde belki mantıklı gibi görünseler de uzun mesafeli dolmuş hatlarında yaşam çok çetindir. Örneğin belki de Türkiye'nin en uzun dolmuş hatlarından birisi olan Menemen Otogar hattında saatte 150 km hızla akıcı trafiğin içerisinde seyretmenin verdiği adrenalini ve ölümle iç içe olma duygusunu başka hiçbir şekilde tadamazsınız.

Normal dünyevi araçlarla yarım saatte gidilebilen o yolun akıcı trafikte nasıl olup da 15dk'da alındığını gördüğünüzde (ya da göremediğinizde) siz de şaşıp kalırsınız. Ancak hakkını da yememek gerekir. Nispeten Türkiye'nin en nazik dolmuş şöförlerinin İzmir'de yaşıyor olma olasılığı bir araştırma konusu olabilir. Ancak bu sadece bir varsayım. Olmayabilir de...

Gelelim demiryolu ulaşımına. Rezillik ve kepazeliğin tavan yaptığı alanların başında demiryolu ulaşımı geliyor. Bundan yıllar önce rahmetli Ahmet Priştina'nın ilmek ilmek yaptığı ve kısa sürede bitirdiği metro hattı hala o günkü uzunluğunda yerinde durmaktadır ve kimse de neden bu metro bir türlü uzamıyor dememektedir.

Buradan da Kocaoğlu'nu isim vererek eleştirelim; bu mantalite Priştina'nın mirasını yemeye girmemektemidir? Biliyorum herkes hükümet izin vermiyor diyecektir ancak bu hükümet proje çizmeye, hiç değilse bir çivi çakmaya da mı izin vermemektedir?

Sen çivini çak, paran bittiği yerde hükümet yaptırmıyor de. Ben hiçbir şey yapıldığını göremiyorum. Bu bana başka şeyler düşündürüyor. Mekanın cennet olsun Priştina, İzmir seni çok arıyor!

Bir de bundan kısa süre önce büyük yatırımlar yapılarak İzban diye bir saçmalık yapıldı. Onu da aktarmadan geçemeyeceğim. İzmir Aliağa'dan Cumaovasına uzanan bir demiryolu hattıyla tanıştı. Bu haliyle çok güzel bir gelişme gibi görünmektedir ancak kazın ayağı öyle değildir.

Bütün İzmir Priştina'nın yaptıklarının üzerine birşeyler eklenmesini beklerken İzmir'e metro yerine modern görünümlü külüstür teknolojili dandik trenler yapıldı. Peki İzmir'in dolmuştan daha yavaş giden bir trene bu kadar ihtiyacı var mıydı? Bence hayır. Bu İzmir'e alenen hakarettir. İzmirlinin de zamanı kıymetlidir ve yolda telef edecek kadar çok değildir.

Son olarak deniz ulaşımını ele alalım. İzmir'de deniz ulaşımı son derece mantıklı bir seçenektir. Çünkü kuş uçumuyla beş dakikada gidilecek körfezin etrafından yarım saat araçla dolanmak insanda ruhsal bunalıma sebep olabilir. Bu açıdan hiç değilse denizden 15 - 20 dakikada gitmek ve bunu ferahlatan deniz yolu ile yapmak insanlara iyi gelmektedir. Ancak bu körfeze artık bir köprü gerekmektedir. Kim ne derse desin bu acının artık sona erdirimesi gerekmektedir.

 

ŞEHİRLER ARASI ULAŞIM

Şehirler arası ulaşımla ilgili söylenecek fazla bir şey yok aslında. Merkezi bir şehir olması dolayısıyla Türkiye'nin pek çok noktasına otobüs ve uçaklarla rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Hatta yurtdığı uçuşlar bulmanız da İzmir'de pek sorun değildir. Şehirler arası ulaşımınızın çok rahat olduğunu belirtmek gerekir.

 

SON İZLENİMLER

Eğer orta gelir seviyesindeyseniz ve orta gelir seviyesine uygun bir semtte kalmayı düşünüyorsanız İzmir yaşamak için  son derece uygundur. Üç kilo domatesin 1 liraya satıldığı efsane şehirlerden birisi olan İzmir, bir kilo domatesin 4 liraya vatandaşın münasip yerlerine monte edilmeye çalışıldığı ve bunun da sözde coğrafi koşullara bağlandığı bazı yerleşim yerlerinden (önceki yazılarımı okuyanlar nereleri kastettiğimi bilirler) çok daha ekonomiktir.

Ancak çocuğunuzu bu şehrin vahşi yaşam koşullarından korumanız gereklidir. Uyuşturucu, kötü arkadaş çevresi ve bunun yol açabileceği bilimum sorun tüm metropollerde olduğu gibi burada da önemli bir sorundur.

Kısacası metropoller içerisinde her şeye rağmen yaşanabilecek adacıkların bulunduğu bir kara parçasıdır İzmir.

NOT: Serinin diğer yazıları için Google'a "Dev survivor adası" yazmanız yeterlidir.

 
Toplam blog
: 352
: 2915
Kayıt tarihi
: 05.06.10
 
 

Jack Amca, düşünsel dünyasındaki gelişmeleri dışa vurmak niyetiyle başladığı yazı yazma sevdasına..