Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '07

 
Kategori
Anılar
 

Devamı olan öyküler. Sembol giyimin yüksek faturası

Devamı olan öyküler. Sembol giyimin yüksek faturası
 

Sıcak son günlerde had safhaya çıkmıştı. Kliması olmayan ofiste bilgisayarların yarattığı sıcakla ofis bir hamama dönüşüyordu. Tam da bu sırada Cemil kafasını açık kapıdan uzatarak;

- Seni, haftaya Cuma günü Cuma namazına götüreceğim. Dedi.

- Neden kendine böyle bir iş edindin ki?

- Ya, ne var. Benimle cumaya gelsen kötü mü? Bak hoca ne güzel okuyor ezanı.

- Beni dinlemeyeceğini biliyorum ama istersen bir gün genişçe anlatırım. Ne dersin?

- Şimdi anlat.

- Cumaya gecikeceksin şimdi. Hadi hocayı bekletme.

Cemil bu tavrın ardındaki derinliği anlamaktan çok uzaktı. Yine de karşısında gördüğü net tavır onun oradan bir an önce gitmesi gerektiğini anlatmıştı ona. Bu kadar güzel özellikleri olan bir insan Erkan abi bir de cumaya gelse ne olurdu sanki? Söylenerek caminin yolunu tuttu.

Cemil Sultanahmet’te bir oto kiralama firmasında çalışıyordu. Ailesi onu makul olduğu daha ilk bakışta belli olan Münevver’le askerlik dönüşü hemen evlendirmişti. Cemil, gençlik yılları, askerlik derken kadın ve evlenme konusunun önemini zaten anlamıştı. Bu konu öyle dışarıdan bulunan kadınlarla geçiştirilecek bir mevzu değildi. Evliliklerinin üzerinden bugün tam on iki yıl geçmiş birde Büşra adını koydukları kızları olmuştu.

Fatih’te ailelerinin tümünün çocukluklarından itibaren gittikleri, belki oraya gitmekten başka yol da bilmedikleri bir medrese vardı. Çocukluğu ve gençliği sırasında dini ve inançlarını orada öğrenmiş denebilirdi. Aileler başka bazı cemaatlere göre daha serbest tarzda çocuklarını yetiştiriyorlardı. Cemil’de özel günler, bayramlar derken yaşam kültürünü buradan almıştı. Okuduğu harici kitap neredeyse yoktu.

Babası Abdullah bey, cemaatin sevilenlerinden biri olmasına karşın, cemaatin basamaklarında yükselememiş birisiydi. Hırsı, yaşam tarzı, konulara yaklaşımı onun daha sade bir hayat tarzı istemesine neden olmuştu. Bundan şikayetçi görünmezdi. Kardeşi Ragıp, aileden herkese yetecek hırsı ile cemaatin basamaklarından bir bir tırmanıyor, zaman zaman aile sohbetlerinde abisine göndermeler yapmaktan da geri durmuyordu. Ragıp, son dönemlerde yükselen değerlerin içinde sayılan bir konuda küçücük bir atölyeden bir eşarp devine doğru hızla yükselmişti. Gerçi bu konuya yatırım yapanlar çok büyük hata yapmadıkları sürece hiç zarar etmemişler, aksine yükselmişlerdi.

Cemil, sinemayı özellikle de tiyatroyu çok severdi, Ferhan Şensoy’un hiçbir oyununu kaçırmazdı. Ferhangi Şeyler’î defalarca izlemişti. Cemil’de kendisine ters düşen, yaklaşım ve yaşam biçimlerini otomatik olarak dışarıda bırakma yeteneği çok gelişmişti. Belki de bu yolla yaşamın başka kanallarını da gözleme ve izleme yeteneğini geliştirmişti.

Birçok yakını onun Ferhan Şensoy tarzında bir insanın oyunlarından ne aldığını merak etmesi de ayrıca hoşuna gidiyordu. Orada izlediği modern yaşam ile ilgili göndermeleri hiç üzerine alınmazdı. Onun yaşadığı hayal dünyasında bu tür şeylerin olmadığını kabul etmek daha kolay geliyordu. Beş yıl önce at yarışlarından kaybettiklerini karşılamak için kayınpederi, iki ev, dükkan satmış babası da bir çok arkadaşından borç almak zorunda kalmıştı. Şu aralar kendini tekrar toparlamış ve ailenin gözüne tekrar girmişti.

Erkan hafifçe tebessümle Cemil’in ardından baktı. Küçük bir ofiste grafik ve matbaa işleri yapıyordu. Değişik zamanlarda mali birçok sorun yaşamıştı. Maliyeye, bankalara ve yakınlarına büyük olmayan ama onunda rahat hareket etmesine engel olan borçları vardı.

Kendinde, bu tavsiyeleri çeken ne var diye düşündü. Güçlü inançları vardı. Son yıllarda birçok insan değişik kereler ona gelmiş aynı yöntemi deneyerek onu kendi yaşamlarına çekmeye çalışmışlardı. Bu onu çok şaşırtmıyordu. Her şeyi reddeden bir insan değildi. İnançlarını yaşayan insanlara saygılıydı. Kendi inançları konusunda ise asla sır vermezdi. Herkesi dinlerken sadece tebessüm ederdi.

O sırada açık kapının önünden geçen Selda

- Günaydın Erkan Abi dedi hayırlı işler.

- Günaydın, yine bu sabah çok şıksın Selda. Maşallah, her gün başka bir konsept.

- Öylemi? Gerçekten çok şık mıyım diye sorarken içeri kadar gelmişti Selda.

- Evet. Çok şaşırtıcı inan. Başındakinden ayağına kadar ful renk uyumu kızım.

- Ya. Erkan abi, ben daha kapanalı bir ay oldu.

- Kapanalı bir ay oldu da ne demek?

- Ben böyle giyinmeye bir ay önce başladım.

- Peki neden böyle bir karar verdin?

Gözlerinde bir an bulutlanma olmuştu Selda’nın. Konuşmak istemiyor gibi yutkundu bir ara ama devam etti.

- Zaten düşünüyordum. Birde bunalımlı bir dönemime denk gelince

- Sen de kapandın. Bunalım bitti mi peki? Bunalımı tahmin etmeme gerek yok değil mi?

- Evet. Hayvan herif nişanı attı. Aileme ve çevreye rezil oldum.

- Peki bu kadar güzel kıyafetler, renkler, bunlar sanki bir seferde alınmış gibi görünüyor.

- Haklısın, tümünü bana kapanırsan sana çok güzel, seveceğin kıyafetler alırım diyen komşumuz aldı.

- Ooo, baya zengin olmalı senin komşu.

- Bilmem, ama çok yardımsever diyorlar onun için. Birçok genç kızı bu şekilde giydiriyormuş.

- Anladım. Dikkatimi çekiyordu. Sıradan alınıp bir araya getirildiğini tahmin etmediğim giysiler zaten ama bayağı pahalı şeyler olmalı.

- Haklısın abi. En ünlü firmalardan biri bu. Çok büyük bir mağaza. Gidince aklım durdu ama hep böyle giysiler var. Jeanin bile böyle takımlarını üretiyorlar.

- Ne güzel. Sen de kendine en yakışanları bulmuşsun. Çok da güzel olmuşsun. Öyle değil mi?

- Öyle ama abi. İçim sıkılıyor bazen. Sana bakıyorum da Erkan abi. Senin yaşamla çok mu zorun var?

- Bu nasıl soru şimdi? Ben de herkes gibi yaşayıp gidiyorum.

- Yok, bizim Cemil abi senden bahsederken bazen şeytandan bahsedermiş gibi oluyor.

- Sanmıyorum, sana öyle gelmiştir.

- Yok, yok gerçekten. Senin çok iyi bir insan olduğunu ama birçok şeyi de eksik yaptığını söylüyor.

Uzaktan gelen telefon sesi, Selda’nın cümlesini bitirmeden oradan uzaklaşmasına neden oldu. Selda için yeni olan şeyler Erkan için bir tekrardı. O cümleleri o kadar çok duymuştu ki artık hiç şaşırmıyordu. O, kimsenin anlayamadığı başka bir yaşamda yaşıyor gibiydi. Korkuları, sevinçleri, inançları her şeyi çok başkaydı. Alışılmış cemaat ve aile yaşamlarından gelenler onu gördüklerinde ilk tepkileri paniğe kapılmak oluyordu.

Onun tarzında basit, sade bir yaşam sürdürüp onların beklediği tarzda davranışlar içinde bulunmamak çevreye karşı şaşkınlık veriyordu. Büyükler gençleri hemen onun hakkında uyarıyorlardı.

- Aman ona dikkat edin iyi adamdır ama, tekin değildir.

Hangi konuda tekin olmadığını bir bilse hiç sorun kalmayacaktı. Onlarla inançları konusunda hiç tartışmaya girmez ama inançlarından da bahsetmezdi. Herkesin önünde durup ta görünmeyen bir adam gibiydi sanki. Yumuşak yaklaşımı nedeniyle kimse de ona karşı ne yapacağını bilemez sessizce yaşamından uzak durmayı tercih ederlerdi. Bunun bütün sonuçlarını yaşamak ta Erkan’a düşerdi tabi.

Kendini bazen başka gezegenlerden gelmiş, merakla çevresine dolmuş insanlar tarafından azıcık korku ve merakla izleniyormuş gibi hissederdi. Bildiği bir şey vardı ki, oda bu dünyadandı ve bütün evrenlerin yaratıcısına en az onlar kadar inanıyordu.

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..