Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '11

 
Kategori
Deneme
 

Devasa Küpün sırrı

Devasa Küpün sırrı
 

Davidi


Size hala FRG'den yazıyorum... Ama artık ne kadar zamandır burada olduğumun ve daha ne kadar burada kalacağımın benim için pek bir önemi yok. Hatta belki de artık sonsuza dek burada kalmak istiyorum. Belki de dostum Gabino gibi bedenim dünyada ölene dek ben de burada yaşayacağım... 

Bugün benim için FRG'de bir milat sayılabilir, zira devasa küp beni ilk defa içine aldı. Artık gerçek bir FRG'liyim. Zira Maria'nın söylediğine göre bu FRG'nin ilk sınavını verdiğim anlamına geliyor. 

Bu sabah FRG'ye ilk geldiğim sabahın gecesinde olduğu gibi, süregelen bir düşme duygusu içinde uyandım. Gözlerimi açtığımda bembeyaz bulutların içinden aşağı doğru hızla inmekte ve de neredeyse devasa küpün üstüne çakılmak üzereydim. Saniyeler içinde yani ben daha ölümü düşünmeye fırsat bile bulamamışken bir anda küpün içine daldım. Dalmak diyorum çünkü bu gerçekten çakılmak gibi değildi, küpün üstündeki ayna bir anda jel kıvamında bir sıvıya dönüşüp beni içine aldı. 

Küp aslında dışarıdan göründüğü kadar büyük değildi, hatta neredeyse dörtte biri kadar olduğunu söyleyebilirim. İçi de dışı gibi dört tarafı aynalarla kaplı bu küpün, duvarlarında önce kendimi yani buradaki dış görünümümle Fiorella'yı gördüm. Sonra görüntüm bulanmaya ve aynadaki yansımalar yavaşça değişmeye başladı. Bir anda kübün etrafımı çevreleyen dört duvarında dünyadaki bedenimi farklı zamanlarda ve farklı insanlarla görmeye başladım. Hayatımın birbirinden değişik dönemleri akıyordu kübün duvarlarında... 

O anda günlerdir geçmişte bıraktığımı düşündüğüm büyük bir aşktan derin bir hayal kırıklığına dönüşen eski sevgilim Flavio'yu, ona dair hatalarımı, pişmanlıklarımı ve sahte avuntularımı neden düşündüğümü ve daha da önemlisi neden Fiorella kılığında büründüğümü anladım. Fiorella benim kaybolan sevgimi, masumiyetimi ve iç güzelliğimi temsil ediyordu. 

Yaşadığım hayal kırıklığından sonra ben "ben" olmaktan çıkmış, huysuz, her şeye kolaylıkla sinirlenen, kuşkucu, en önemlisi de sevgisiz bir kadına dönüşmüştüm. Öfkeliydim çünkü hayatın bana adaletli davranmadığını düşünüyordum. Hiç kimseye güvenemiyordum, herkes benim için potansiyel seri katil gibiydi. Kendime ve vaktiyle sevdiğim ama sonunda kendimi onu sevmekten zorla vazgeçirdiğim Flavio'ya karşı öyle öfkeliydim ki, içimden taşıyor adeta tüm Dünya'ya yetiyordu nefretim. 

Ayna bana bu ilişkinin ilk gününden bu yana ve hatta zaman içinde geri dönüşlerle geçmişe dayanan o ilişki içinde yansımasını gördüğüm hatalarımı gösteriyordu. Meğer ne kadar çok olay varmış unuttuğum ya da kendime unutturduğum... Fakat tuhaf bir şekilde aynayı izlerken herkese ama en çok da kendime olan öfkem usul usul dinmeye başladı. Oysa ben hatırladıkça alevleneceğini düşündüğümden Flavio ile yürüdüğüm sokaktan bile geçmemeye gayret ederken nasıl da büyük bir hata yapmıştım. Ben her şeyden kaçmıştım, anlamadan dinlemeden üstünü kapatmıştım. Anılarım toprağın altında havasızlıktan boğulan cesetler gibiydi. Küp o toprağı kazıp beni o cesetlerin yanına yatırdı. Kendi maktullerimle yüzleştim, onların cürümüş bedenlerine dokundum, ve biliyor musunuz ben dokunduğumda onlar hala sıcaktı. 

Anılarımla hesabımız kapandığında, bu defa da aynada benim Flavio'ya yaptığım haksızlıklar, yersiz suçlamalar, saygısızlıklar dolaşmaya başladı küp'ün duvarlarında. İzlerken kendimden nefret ettim. Ayna bana görünen gerçeğin arkasındakileri de gösteriyordu ve ben kendime karşı utancımdan eriyordum. Bazen hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilir. Meğer, ona ne çok haksızlık etmişim... 

Kendimle yüzleştim, hesaplaştım; kirlerimden, kırıklarımdan ve hepsinden önemlisi bu aşka dair ölü toprağından arındım. Artık ne istediğimi, bundan sonra hayatıma nasıl birinin girebileceğini biliyorum. Kendimle tanıştım. Fiorella aynada usulca silinirken ben artık kendimden ve aşktan ne beklediğimi biliyordum. 

Oradan nasıl çıktım pek anlamadım, bir anda kendimi gün ışığının altında buldum ve Maria'nın yanına doğru yola koyuldum. Yanına vardığımda Maria bana içtenlikle gülümsedi. Maria bana "Ne tatlı bir kız! Bu senin çocukluğun mu?" diye sorduğunda kübün ruhumun zamanın birinde kırılmış başka bir parçasını onaracağını, benim için yeni bir dönüşüm sürecinin başladığını anladım. 

İlk aşamayı geçtim, kendimi bir bebek kadar duru hissediyorum ve biliyorum ki bu daha bir başlangıç! 

Frijit günler dileklerimle... 

 
Toplam blog
: 42
: 1011
Kayıt tarihi
: 16.06.10
 
 

1980 'de doğdum. Batı'da küçük bir şehirde büyüdüm. Büyüyünce durduğum yerde duramaz oldum. Kuş o..