Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Devekuşu misali bir sol; Ne deve ne kuş

Devekuşu misali bir sol; Ne deve ne kuş
 

Almanya’da yaşayan Türkler hangi partiye oy atarlar?

Büyük oranda kısa ismi SDP olan Alman Sosyal Demokrat partisine. En çok Türk kökenli milletvekili de SDP’den ve Yeşiller Partisinden seçilir. Dünyanın tüm ülkelerindeki tüm azınlıklar ya da farklı olanlar gibi kendi haklarını daha çok savunan sol partileri tercih ederler.

Örneğin şu an Yunanistan parlamentosunda iki Türk milletvekili mevcut ve ikisi de siyasetin sol yelpazesinde yer alan PASOK partisi çatısı altında siyasete girdiler.

Toplam 150 sandalyesi olan Hollanda parlamentosunda 5 Türk kökenli milletvekili var ve bunlardan 4’ü sol siyasi partilerde yer alıyor. İngiltere’de bu sene gerçekleşen seçimlerde 4 Türk parlamentoya aday oldu ama hiçbiri kazanamadı. Adaylardan ikisi İşçi Partisinden, birisi Komünist Partiden aday oldu. Dördüncü aday bağımsızdı ama tüm adaylar sol siyasi oluşumların içinde yer aldılar. Geçen sene gerçekleşen Belçika seçimlerinde ise 6 Türk kökenli aday parlamentoya girdi ve bunlardan 4 tanesi Sosyalist parti çatısı altında yer aldı. Danimarka’da ise mecliste şu an iki Türk kökenli milletvekili var ve birisi Sosyalist Halk Partisinden, diğeri ise Sosyal demokrat Partiden seçime katılmışlardı. Örnekler çoğaltılabilir. Ama hepsinin ortak noktası, Türk kökenlilerin yaşadıkları ülkelerde siyasi kanallarda temsil edilmeleri kadar, bu temsil görevini sol siyasetin çatısı altında yapmaları.

Bu durum sadece bize özgü değil. Tüm dünyada, bütün ülkelerin azınlıkları milliyetçilik siyasetine cephe alan sol siyasi yapıların yanında yer alırlar.

Amerika’da siyah derili vatandaşların ve hispaniklerin büyük kısmı Demokrat Partiyi destekler. Avrupa’da siyah derililerin, Arapların, Asyalıların çoğu sol partilerin yanında yer alır. Çünkü sağ siyasetler onların haklarını kısıtlamaya çalışır ve onlara ikinci sınıf vatandaş gibi muamele etmek isterken, sol siyasetler tam tersi bir politika izlerler.

Bizde, Cumhuriyet tarihi boyunca vatandaşımız olan azınlıkların ne kadar milletvekili çıkardığı, son azınlık milletvekili olan Cefi Kamhi'nin de sağ bir partiden aday olduğu gibi detaylerı bir kenara bırakarak şu soruyu sormak istiyorum; Peki bizim ülkemizde azınlıklar, son dönemlerdeki seçimlerde hangi siyasi oluşumları desteklediler?

Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler hangi partilere oy verdiler? Bu yönde net bir istatistiki veri olmasa da, özellikle Ermeni ve Rumların daha çok AKP’ye oy attığı biliniyor. Yahudiler ise yoğunlaştıkları bir siyasi partinin olmadığı, bir kısmının tedirgin bir güvensizlikle AKP’ye, bir kısmının ise istemeyerek de olsa CHP’ye oy attığı söyleniyor. Ama toplamda ciddi bir çoğunluğun AKP’yi tercih ettiği söylenebilir. Bu durum o kadar aşikar ki, solcu olduğunu iddia eden ulusalcı kesimler bu tercihi bile AKP aleyhine bir propaganda malzemesine dönüştürmekten çekinmiyor, bunun üzerinden milliyetçi kışkırtmalara kalkışıyorlar.

Aslında bu durumun kendisi bile, bu ülkede liberallerin, demokratların ve özgürlükçü solcuların neden hala AKP’ye destek verdiğinin çok basit bir göstergesi. Çünkü AKP sol bir siyasi mantaliteye ve zihin dünyasına sahip olmasa da, reel bir sol yapının olmamasının yarattığı sıkıntıyı çözmeye, istemeyerek de olsa sol siyasetin gereklerini de yüklenmeye çalışıyor.

Azınlıkların örgütlenme, kendilerini geleceğe taşıma haklarını savunmak, dini özgürlüklerini sağlamak, kendi çocuklarını inançları doğrultusunda yetiştirmelerine imkan sağlamak adına girişimlerde bulunuyor. Bunlar aslen sol siyasi yapıların görevleri. Ama sol adına vitrine çıkan ve politika yapan ana yapılar bu görevleri yok saydıkları gibi, tersi yönde bir politika sergilemekten de çekinmiyorlar.

Bugün Türkiye’deki sol siyasetin temsilcisi olan CHP, DSP, TKP, ÖDP gibi ulusalcı fikirlerin az ya da çok sularında yüzen partiler, kendilerinden menkuller ve gerçek kavramlara temas etmeyen bir siyasi hilkat garibesi görünümündeler. Yani bir devekuşu gibiler. Ne bir develer ne de kuş. Aslında böyle bir türün var olmasında bir gariplik yok. Ama bir devekuşu hem deve hem de kuş olduğunu iddia ederse tuhaflık işte tam da orada başlıyor. Çünkü onlar ne bir kuş gibi uçabiliyorlar, ne de bir deve gibi fonksiyoneller. Ama daha da komiği, hem deve hem de kuş olduğunu iddia eden bu devekuşları, gerçek bir kuş ve gerçek bir deve gördüğü zaman büyük şaşkınlık yaşıyorlar. Azınlıkların haklarını savunan bir muhafazakâr parti ile yüzyüze geldiklerinde tüm ezberleri bozuluyor ve kolaylıkla milliyetçilik soslu söylemlerin peşlerine takılabiliyorlar.

Bugün sol denilen bir kavramın öldüğüne inanmıyorum. Hala eşitlik, özgürlük ve barışın sihirli dengeli formülünün peşinde koşması gereken bir fikrin olması gerektiğini düşünüyorum. Ama basitçe özgürlük söyleminin kendisinden korkan, barış kelimesini duyunca nutku tutulan ve Türkiye'de kendisini sol olarak lanse eden siyasi söylemin bir deve kuşuna benzediğini düşünüyorum. Sadece azınlıklar mevzuu bile, Türkiye siyasetindeki sahte misyonların foyasını çıkarmak için gayet güzel bir turnusol işlevi görebiliyor.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..