Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '09

 
Kategori
Mizah
 

Deveye dil!

Biliyor musunuz, deveci dostu olanın, kapısı yüksek olmalıymış.

Deve; geviş getiren memelilerden, sırtında bir veya iki hörgücü olan, susuzluğa uzun süre dayanabilen bir yük hayvandır. Bir şeyi olduğundan fazla büyütene “pireyi deve yapıyor” derler. Birisi güçlükleri yenip rahata ermişse ona da” deveyi düze çıkardı” derler. Çok yiyici birisine de “ deveyi bulsa havuduyla yutar” derler. Deveyi yardan uçuran da bir tutam otmuş. Deveyi yokuşa sürersiniz gider, inişe sürersiniz hayır demez. Sırtına deve yükü kadar yük sararsınız ııh demez. Gel gelelim her güçlüğe katlanan deveyi bir hendekten atlatamazsınız

Bir konuşma içinde “ya” demeye başlamışsak, konuşulan konunun birden fazla şıkkı var demektir. İşte ya’sı bol, develi bir öykü.

Padişah bir gün:

-Şu benim güzel deveme kim konuşma öğretirse ona bir kese altın vereceğim, demiş.

Deveye dil öğretilir mi diye herkes birbirinin yüzüne bakmış. Kimse çıkıp da ben öğretirim diyememiş.

Aradan zaman geçmiş, haber bütün ülkede duyulmuş. Bir gün birisi padişahın huzuruna çıkıp:

-Ulu devletlim, ben sizin deveye konuşmasını öğretebilirim, demiş. Padişah da:

-Hadi bakalım öyleyse, bu günden tezi yok, hemen çalışmaya başla bakalım demiş. Adam:

-Ama yüce hünkarım, benim bir şartım var, bir kese altını peşin isterim, konuşmayı da ancak on yıl içinde öğretebilirim demiş.

Padişah “peki” diyerek bir kese altını adama vermiş.

Adamanın yanında bulunan arkadaşları:

- Ulan sen deli misin, hiç deveye konuşma öğretilir mi. Bu nasıl olur. Bu ister padişahın devesi olsun, ister kralın, demişler.

Adam gayet pişkin cevap vermiş:

-Olur, olur, bal gibi olur, demiş. On yıl içinde ya deve ölür, ya ben ölürüm ya da padişaha bir şeyler olur.

Ya, işte böyle.

 
Toplam blog
: 165
: 646
Kayıt tarihi
: 16.02.09
 
 

Recai Şahin: 1941 yılında Fethiye- İncirköy'de doğdum. İlkokul köyümde, ortaokulu Fethiye'de okud..