Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Devler de geçmişi özler!

Devler de geçmişi özler!
 

Hangimiz hayatımızın bir döneminde, bunalıp geçmişe dönme özlemi duymamışızdır ki? İçinde bulunduğumuz ortamdan uzaklaşıp benliğimize kavuşma arzusuyla kim bilir kaç kez dolup taşmıştır benliğimiz. Ne kimlik, ne de konum engel olamamıştır bu duyguya! İşte ‘Şrek Sonsuza Dek Mutlu’, devlerin bile bu tür bunalım yaşayabileceğini gösteren bir film olarak ruhumuza sesleniyor!  

William Steig’in kitabından yola çıkılarak yapılan Şrek, ilk Animasyon Oscarı’na layık görülen film unvanına sahip! Dünya çapındaki gişe başarısıyla da animasyon tarihinde yerini alan Şrek, serinin sonuncusu olan ‘Şrek Sonsuza Dek Mutlu’ ile sevenlerine veda ediyor. İlk filminde kendini sevmeyi öğrenen Şrek, ikincisinde aile sıcaklığını hissetmişti. Üçüncüde kocalık ve babalık sorumluluğunu üstlenen kahramanımız finalde, sade ve tekdüze hayatın sıkıntısıyla, arayışa giriyor.  

Aile babası Şrek, çocuklarının doğum günü partisinde insanların eski kahramanlık hallerini aramasından bunalır. Öfkeyle kendini dışarı atan Şrek, karısı Fiona’ya da tepkilidir. Geçmişin özlemiyle tek başına dolaşırken, Rumpelstiltskin ona şeytanca bir teklifte bulunur. Geçmişinden bir günü, özgürce yaşayacağı bir güne karşılık veren Şrek, kaçamağın bedelinin çok ağır olduğunu görecektir…  

Filmde konunun yerindeliğine karşın, olayın sınırlı zamanda geçmesinden olsa gerek, işlenişte bir acelecilik göze çarpıyor. Efektler iyi ama 3D nin filme katkısı yok. Yine de film, Şrek serisinin en düşündürücü olanı! ‘Elindekinin kıymetini bil’ mesajı veren filmde Şrek’in hatasından herkes bir pay çıkarabilir. ‘Bazı şeyleri hiç yapmasak hayatımız nasıl olurdu’ muhasebesinde doğruları bulduran film, ‘Eşek’ ve şişman kedi Garfield’e dönüşmüş ‘Çizmeli Kedi’ karakterleriyle de güldürmeyi başarıyor! Orijinal seslendirmeyle izlenmesini tavsiye edeceğim ‘Şrek Sonsuza Dek Mutlu’, Şrek’in kötülerle son yüzleşmesi mi olacak? Bunu zaman gösterecek!  

‘Pus’un dayanılmaz ağırlığı…  

Berlin Film Festivali’nde yenilikçi sinemanın Forum Bölümü’ne seçilen ‘Pus’, İstanbul’un varoşu Altınşehir’de geçen bir hikâye! İnsanlarla ilişkide zorlanan Reşat, korsan CD işindedir. Aklına takılanı çalan bu suskun adam, bir kıza ilgi duyar fakat sadece izlemekle yetinir. Dükkânın kasasından aldığı paket onu beklenmedik bir işe bulaştırır…  

Senaryosu, yönetmen Tayfun Pirselimoğlu’na ait olan ‘Pus’, Türk-Yunan yapımı! İlk filmi ‘Hiçbiryerde’yle Montreal Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü alan yönetmen, ‘Pus’la da Adana Altın Koza’ya katılmış. Filmlerinde ölümü ve insan ruhunun karanlıklarını işleyen yönetmen, ‘Pus’ta daha karamsar ve fazlasıyla ağır bir tempoda. Hayata pusun ardından bakanların ‘işsizlik’ sorununa odaklanan filmde, atmosferin baskısı o denli yoğun ki insanı yoruyor ve geriyor! Konuşmanın ve sesin yok denecek kadar az olduğu filmde, konu suskunlukla anlatılmaya çalışılmış! Bunaltıcı ve uzun bakışmalar, izleyeni ‘puslu’ bir ruh haline sürüklüyor. Gişe hedefi olmayan ‘Pus’, fazlaca sabır gerektirse de akılda kalmayı başarıyor.  

Anibal Güleroğlu  

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..