Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '14

 
Kategori
Kitap
 

Devlet: Platon!

Devlet: Platon!
 

Devlet, Platon, Türkiye İş Bankası Yayınları


Her defasında kitap raflarında gözüme batan ama okumayı hep ertelediğim bir kitabı nihayet bitirebildim. Platon’un asırlardır birçok hükümdara, devlet adamına ve filozofa yoldaşlık etmiş “Devlet” isimli eserinden bahsediyorum.

Platon (M.Ö. yaklaşık 428 – M.Ö. 348): Üniversitenin atası sayılan Akademia’nın kurucusu ve hocası Sokrates’i konuşturduğu “diyaloglar”la felsefeyi yazıya en iyi aktarmış ustalardan biridir. Sokrates’in savunması ile birlikte diyaloglarının en tanınmışı olan Devlet’te “iyilik”, “eşitlik”, “güçlülük”  ve “haklılık” gibi “insanlık durumları”nı irdeleyerek düşlediği en iyi devleti anlatmıştır.
 
Hiçbir eserin başka bir dile, yazarın dilinden ve düşüncesinden çıkmış şekilde çevrilmesi mümkün değildir. Bu kitabın çevirmenlerinin (Sabahattin Eyüboğlu ve M.Ali Cimcoz) harika bir iş çıkardıkları görülüyor. Öncelikle, çevirmenler bir önsöz yazmışlar. Çevirmenlerin önsöz yazması çok önemli ve gereklidir. Eserin hangi dilden çevrildiği (ana dilinden mi, yoksa başka dilden mi), çeviri esnasında karşılaşılan zorluklar, hangi terimlerde tereddüt edildiği vs. konuları okuyucuya aktarılmalıdır. 

Devlet’in çevirmenleri, yazdıkları önsöze: “Okuyucu, önsöz okumazsın sen, biliyoruz, kendimizden biliyoruz bunu. Haksız da değilsin hani, önsözlerin çoğu anlayışına sınır koyar; bir gözlük takar gözüne...” şeklinde bizzat okuyucunun dikkatini çekerek başlamışlar. Bu sayede daha kitabı açar açmaz, okuyucu ile samimi bir iletişim kurulmuş. 
 
“... Bir de eseri bir başka dile çevirenin önsözünü düşünün. Eseri çevirmekle zaten seninle eserine ve yazarın arasına girmiş, bir de tutup yeni bir gözlük daha vermeye çalışıyor sana; sanki eserden ne anladığını, onu senin de nasıl anlamanı istediğini çevirideki dili ve deyişiyle belli etmemiş gibi! Çeviri ister istemez bir eserin anlamını sınırlandırmadır. Çeviren ne kadar titiz de olsa sana eserin kendincesini, bir süzgeçten geçmişini verir: Traduttore, tradittore. Çevirene güven olmaz, der İtalyanlar. Ne var ki, bir kitabı gerçekten atlamadan, dalga geçmeden okuyanlar da sadece çevirenlerdir...
...Sana sunduğumuz Türkçe Devlet elbette bize göre bir Devlet olacak; ama bu bize göreliği bile bile yapmış, Platon’u zorla kendi zevkimiz ve anlayışımızdan yana çekmiş değiliz. Tersine, elimizden geldiği kadar Platon’un havasına girmeye, deyişine ermeye, Platonca konuşmaya çalıştık”...
 
Ayrıca çeviri esnasında Delet’in önemli kavramları arasındaki “adalet” ve “adil” terimlerini düşüncenin akışını bozduğu, yerlerine oturmadığını düşünerek kaldırmış ve yerlerine “doğruluk” ve “doğru” terimleri konulmuş. Bu samimi önsöz sayesinde, çevirmenlerin ne kadar titiz bir çalışma yaptıklarını görebiliyorsunuz ve onlara güven, saygı duymaya başlıyorsunuz.
 
Devlet’te, Komunizm ve Nazizm de dahil olmak üzere bugüne kadar ortaya atılmış tüm toplum düzenlerinin ipuçlarını bulmak mümkündür. Bir toplumun nasıl kurulacağı, yönetileceği, güvenliğin nasıl sağlanacağı, devlet adamlarının ne şekilde belirleneceği, halkın nelerle ve ne şekilde meşgul olmaya yönlendirileceği, refah ve adil bir toplumun nasıl yaratılacağından bahsedilmiştir. Devlet'te; yönetim biçimlerinin ve ideolojilerin temelden itibaren bir toplumda nasıl oluşturulacağı sorusuna cevap aranmıştır. Anlatım, karşılıklı diyalog, soru ve cevaplarla sıkıcı olmaktan çıkartılmış, bir sohbet havasında verilmiştir.
 
"Gerçekler acıdır. Biber de acıdır. Demek ki, gerçek biberdir”.  Bu tekerlemeyi ilk olarak 80’li yıllarda Zeki Alasya-Metin Akpınar’ın bir parodisinde duyduğumu çok iyi hatırlıyorum. Sokrates ve öğrencisi Platon’un felsefi çözümlemelerini çok güzel özetliyor. Devlet’teki anlatım da bu örnekteki şekilde yapılmış; ortaya bir tespit konulmuş, daha sonra ortaya bir kavram atılmış daha sonra tespit ve kavramın birbiriyle ilişkisinden bir sonuç üretilmiştir.
 
Kitabın tamamını oluşturan diyaloglardan bir örnek vermek gerekirse:
 - Evet, Sokrates. Böylece iş kolaylaşırdı ama doğruluğun araştırılmasında bu güzel buluş ne işe yarayacak?
 - İşte ben de bunu anlatacağım. Doğruluk varsa, bir tek insanda olduğu kadar bütün bir insan topluluğunda da vardır değil mi?
 - Elbette.
 - Peki, toplum bir tek insandan daha büyük bir şeydir diyemez miyiz?
 - Diyebiliriz.
 - Bundan şuna geçebiliriz: Daha büyük olan bir şey de doğruluk, daha büyük ölçüde vardır. Onu orada görmek daha kolaydır. Onun için isterseniz, önce toplumda arayalım doğruluğun ne olduğunu. Sonra aynı araştırmayı bir tek kişi üzerinden yaparız. Böylece de en küçükte en büyüğe benzeyen yönleri buluruz.
 - Gerçekten güzel bir yol.
 - Şimdi düzenli bir toplumun doğuşuna bakalım. Orada doğruluğun da eğriliğin de, beraberce nasıl doğduklarını görmez miyiz?
 - Belki.
 - O zaman aradığımıza daha kolay varmaz mıyız?
 - Evet.
 - O halde bu işi sonuna kadar götürelim mi, ne dersiniz? İyi düşünün, az buz bir iş değil bu.
 - Düşünecek bir şey yok, dedi Adeimantos, başla.
 - Peki. Bence toplumu yapan, insanın tek başına, kendi kendine yetmemesi, başkalarını gereksemesidir. Yoksa toplumun kurulmasında başka bir sebep var mıdır?
 - Yoktur.
...
 
Roman okur gibi okunacak bir kitap değil. Boş zamanını değerlendirmek amacıyla okunduğunda sıkıcı gelebilir. Kitabı gerçekten anlayarak okumak, yazılanları irdelemek gerekir. Aksi halde okuyucunun ne okuduğundan bir şey anlaması ne de hatırında bir şey kalması mümkün değildir. Kısacası, meraklısına tavsiye edilir.
 
Devlet, Platon, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, çevirmenler; Sabahattin Eyüboğlu ve M.Ali Cimcoz. 
 
Toplam blog
: 70
: 2722
Kayıt tarihi
: 28.12.08
 
 

1992 yılından beri yurtdışında yaşıyorum. Moskova Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü mezunuyum. Mosk..