Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '08

 
Kategori
Güncel
 

Devlet Adamı Nasıl Olunmalı ?

Devlet Adamı Nasıl Olunmalı ?
 

Devlet adamı duruşu: Dimdik, hiç ezilmeden, kendinden emin..


Siyasetin ne olduğunu kavramaya başladığımda ve politikaya nötr olmayıp izlemeye başladığımda kafa takılan birçok sorudan bir tanesi, devlet adamı nasıl olunmalı sorusuydu. Özellikle dış siyasette nasıl davranılmalıydı sorusu da kafa mı çok kurcalamıştır. Bizde, bilindiği üzere, özellikle dış siyasette pek de atak bakanlarımız görev almaz. Ataklıktan kastettiğim elbette çok şey var ama en çok kastettiğim, yabancı devlet adamlarının karşısında ezik durmayıp, bir devleti temsil edildiğinin unutulmaması gerektiğidir. Sonra da elbette ki bazı uluslar arası olaylara vakıf olunması ve fikir beyan edilebilmesinin yanı sıra, elbette ki pratik zeka da çok önemlidir. Yıllarca, dış politikadaki başarısızlığımız gazete sayfalarına, köşe yazılarına az taşınmadı. Neden peki ? Bizim siyasetçilerimiz çok mu beceriksiz di ? Yoksa çok mu seçkin değildi ? Yoksa, yıllar öncesinden gelen basiretsiz bir dış siyaset geleneğinin beslediği, kemikleşmiş politik bir duruş muydu bu ? Aslını isterseniz ben hepsinin de mümkün olduğunu düşündüm hep. Donanımsız insanları dışişleri bakanı yapıldı, başbakanlar hep el ovuşturdu, yabancı devlet adamlarının karşısında, Türkiye Devleti’nin bir ferdi olunmasından ziyade bir devlet adamı kimliği nedense geri planda bırakıldı. Örneğin, bizim devlet adamlarımızın ABD başkanları ile diyaloglarında verdiği resimlere bir bakın. AB ilişkilerine bir bakın. Ne demek istediğim belki daha net anlaşılacaktır. Yakın tarihte de görülmüştür, yabancı devlet adamlarının ülkemize kadar gelip, kibar ve politik bir dille bizimkilere posta koyduğu.. En azından biz böyle okuduk, öğrendik. Oysaki devlet adamlığı bir ciddiyet ve bir resmi ideoloji duruşu gerektirir. Örnek alınması yada en azından öğrenilmesi açısından, daha çok okumamız gerektiğine inandığım Atatürk anılarından bir tanesini sizlerle paylaşmak isterim.

Aşağıdaki anekdot, Atatürk'ün başyaveri Salih Bozok tarafından anlatılmıştır.

<ı>Başkumandan Mutsa Kemal, düşmandan kurtardığı İzmir’de geçireceği ilk geceyi yasıyordu.. Onun için zengin bir sofra hazırlandığı halde kayıntı diyebileceğimiz, ufak tefeklerle karnını doyurdu ve geç vakitlere kadar çalıştı. Mustafa Kemal Pasa İzmir'de ilk gecesini çalışarak geçirdi Ertesi sabah erkenden uyandık. Hafif bir kahvaltıdan sonra vilayet konağına gittik.
Vilayet konağında Vali, İngiliz konsolosu ile konuşuyordu. Biz gelince vali ayağa kalktı ve konsolos ile Mustafa Kemal Paşa’yı tanıştırdı. Konsolos iyi Türkçe biliyordu. Paşa valiye sordu:
- Konu nedir ?
Vali anlattı:
- Sayın konsolos, İngiliz tabası vatandaşlarla Rum ve ermeni azınlığın güven altında olup olmadığından endişeleniyorlar. Ben kendilerine herkesin güven altında olduğunu bildirdim.
Mustafa Kemal Pasa konsolosun Türkçe bildiğini biliyordu, buna rağmen kendisine valiyi muhatap aldı:
- Ee, peki daha ne istiyormuş peki ?
Bu soruya konsolos Türkçe cevap verdi:
- Tabamız için hükümetinizden yazılı teminat istiyorum!
Mutsa Kemal Pasa:
- Ne yani, Yunanlılar zamanında siz tabanızı daha emniyette mi görüyordunuz?
Konsolos, kasılarak:
- Evet' dedi, 'Yunanlılar buradayken tabamızı daha emniyette görüyorduk.
- Öyleyse buyurun, tabanızla birlikte Yunanistan'a gidin, efendim!
Konsolos sinirlenerek sesini yükseltti:
- Yani majestelerimin hükümetine savaş mı acıyorsunuz ? diye hiddetlenince,
Mutsa Kemal Pasa:
- Siz kiminle neyi konuştuğunuzu biliyor musunuz? Ben Millet Meclisinin başkanı ve Türk ordulari başkomutanıyım. Savaş açmaya da barış yapmaya da tam yetkiliyim. Peki, siz kimsiniz? Hükümetiniz adına savaş ve barış görüşmeleri yapmaya yetkili misiniz? Böyle bir yetkiniz varsa görüselim. Yoksa (eliyle kapıyı gösterdi) buyurunuz dışarıya, efendim !..

<ı>Konsolos, Mustafa Kemal Paşa’nın son sözleri üzerine sapsarı kesildi ve tek bir kelime söylemeden kapıdan cıktı gitti.
Mustafa Kemal Pasa, adamın arkasından valiye döndü:
- Bunlara yüz vermeyin vali bey! Bir donanma önünde pusacak, bir blöf karsısında yelkenleri suya indirecek bir devletçik sanıyorlar bizi! Küstahlık derecesine bakin, bana 'savaş mı acıyorsunuz ?' diye soruyor. Barut kokan bir odada adamın sorduğu şeye bak ! Savaş halinde değiliz sanki !'

Buyurun devlet adamlığının küçük bir fotoğrafına. Ders almamız gerekmiyor mu acaba ?

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..