Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '18

 
Kategori
Siyaset
 

Devlet Aklı

Başımıza hangi musibet gelse “devlet aklı”nı kaybettiğimizden.

Oysa devlet dediğin “aklına” sahip olmalı.
Bir insan gibi kendini geliştirmeli.
Okumalı.
Araştırmalı.
Bilim ve teknolojiye sevdalanmalı.
Üretimi, tarımı, hayvancılığı teşvik etmeli, kendi kaynaklarımızın arkasında olmalı.

Devlet asla ve asla “aklını” yitirmemeli…

Başımıza hangi musibet gelirse gelsin, Mustafa Kemal Atatürk’ün ileri görüşlülüğünü, hayatında söylediklerinin ne kadar isabetli olduğunu, ne kadar doğru analizlere dayandığını ve nasıl da bugüne böylesine ışık tuttuğunu bir kez daha görüp anlıyoruz ya...

Buna rağmen O’nun adını anmaktan imtina eden ama  tarih sahnesinde bir süre sonra hatırlanmayacak kimlikler var.

O kimlikleri bir kenarda bırakalım…
Devlet aklının kaybolduğu zaman başımıza gelenleri hatırlayalım.

En son FETÖ işte!
Devlet, aklını peynir ekmekle yiye yiye FETÖ oluşmuştu.

Göz göre göre geliyordu.
Göz göre göre “ben burdayım”, “devlet içinde devlet oldum” diyordu.

Kimse silaha sarılacaklarına ihtimal vermemişti.
Ele silah aldıklarında da… Devlet baba, yıllardır peynir ekmekle yediği bir aklının olduğunu hatırladı.

Yüzlerce gündür temizlemeye çalışıp da temizlenememesinin sebebi bu.

Aklını yiyen devlet baba, FETÖ’nün iliklerine kadar girdiğini ancak farketti.

Sadece FETÖ örneği değildir bu…

Türkiye’de popülizmin, cehaletin etkisi ve siyasal İslamcılığın kötüye kullanılması ile her zaman FETÖ gibi başka yapılanmalar olabilir.

Çünkü sayısız dallar var sarmaya meyilli.
O nedenle de devlet aklının bundan sonra şuna veya buna meyletmemesi, birilerini ön plana çıkarmaması, birilerini kollamaması gerek..

Devlet; Anayasası’nda yer alan ve başlangıçta yazılı temel ilkelerine sımsıkı bağlı kalınmasının bu topraklarda yaşayan herkesin tek güvencesi olduğunun ayırdında olmalı.

Ve yine bu topraklarda yaşayanlar hükümetler ile devletin ayrımını iyi bilmeli…
En azından iktidarda bulunan bir partinin hiçbir zaman devletle eş olmadığını…

Devletin anayasasını uygulayan, devleti daha yüksek yerlere çıkarmayı ilke edinmesi gereken ve bunu şiar edinen siyasi yapılanmadır hükümetler.

Tek parti olabilir, koalisyon olabilir, ittifaklar olabilir.
Ama devletin tekliği asıl, anayasası bakidir.

O yüzden hiçbir tarikata, dergaha, güruha, gruba, sınıfa, zümreye ayrıcalık verilemez ve verilmemelidir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun gerilemesi ve çöküşünde rol oynayan en büyük sebeplerden biri bilim ve eğitimde gözlerini dünyaya kapatması oldu.

Türkiye Cumhuriyeti, tarihinden dersler çıkararak, yüzünü her daim geleceğe, bilime ve teknolojiye çevirmeli.
Üniversiteler gerçek kimliğine kavuşarak bilim üretim merkezleri olma yolunda çaba harcamalı, yoksa atamaların yapıldığı tabela yüksek liseleri olmalarının bir faydası yok bize.

Devlet üniversitelerin önünü açmalı, sayısal üniversitenin nitelik bakımından bir şey ifade etmediğini hatırlamalı.

Saniyen; devlet üretmeli.
İnşaat sektörüyle değil sadece, işte tıkandı o taraf, yaprak kımıldamıyor,  her tür üretimi teşvik etmeli, üreten bir devlet olmalı.

Siyasi partiler, müşterek asgarilerde birbirleriyle kavga etmeyi bırakarak ortak doğrularda elele verebilmeyi öğrenebilmeyi, bunu başarabilmeli.

Türkiye’nin buna ihtiyacı var.

Ve Türkiye’nin aynı zamanda büyük bir eğitim sorunu var.
Türkiye’de okuma sorununu aşmak ve bireylerin eline kitap almasını sağlamamız gerek.

Cehalet Osmanlı’yı bitirmişti.
Bundan ders alarak okuyan,… okuyan,… okuyan nesiller yaratmamız ve yaşatmamız gerek.
Aynı özgür basın, çağdaş demokrasi ve bağımsız/tarafsız yargıya ulaşmamızın şart olduğu gibi.

Okumayan bir toplumla geleceğe umut aşılamamız ve umudu canlandırmamız mümkün değil çünkü.

 

 
Toplam blog
: 130
: 93
Kayıt tarihi
: 07.02.18
 
 

1971 Balıkesir doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Balıkesir'de tamamladıktan sonra Ankara Ü..