Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Kasım '11

 
Kategori
Güncel
 

Devlet limuzini getirdi; çiftçiyi bitirdi!

Devlet limuzini getirdi; çiftçiyi bitirdi!
 

www.veterinerklinik.com/t


Önce kurban...

Her yıl hemen aynı tanıdık sahneleri görüyoruz. Bir taraftan kaçan kurbanlıklar ve onları kovalayan görevliler ve kurban sahipleri...

Hayvanları itele, kakala götürmeye çalışan insanlar... uzun kuyruklar oluşturmuş, kurban kestirmek için bekleyen insanlar vs...

İlerleyen saatlerde her zaman ki gibi hastanelerin acil servisleri; kendi kendini kesen acemi kasaplar ile dolup taşar...

Merak ettiğim konu; acaba yerel yönetimler bu işin üstesinden gelemeyecek kadar beceriksiz kadrolarla mı dolu?

Bir kere kurbanlık hayvanları konuşlandırdığınız yerler yanlış (Anadolu yakasında yolu trafiğe kapatan kurbanlık hayvan satıcılarını gördük!)

İkincisi kurbanlıkların bulunduğu yerdeki kesimhaneler hem yetersiz hem sağlıksız! Üstüne üstlük elektrik ve su sorun olduğunda insanlar bellerine kadar çamur, kan ve pislik içinde kalıyorlar.

Bazı medya mensupları “kaçak kesim sonucu boğaz kan gölüne döndü” diyor pes yani.

Belediyenin öngördüğü yerde kesilen hayvanların kanı nereye dökülüyor aziz kardeşim?

Bir kere kaçak kesmek zorunda bırakılan büyükçe bir kesimin kestiği hayvanlar toprak arazide; kurbanlık satış yerlerinin yanında oluyor. Dolayısı ile o hayvanların kanı toprağa gömülüyor.

Belediyenin izin verdiği yerlerde kesilen hayvanların kanı; tabiatıyla kanalizasyon sonucu Marmara denizine ve boğaza yayılıyor!

 Projelerin heba olması...

 Benim, kurban ve kurban kesimi konusunda bir projem var!

Bu projede; doğudan bin bir güçlük ve çok büyük nakliye ücreti ödenerek getirilen kurbanlar, büyükşehirlerde telef olmayacak... Satılmayıp geri götürülme riski hiç yok. Yerel yönetimler kurban bayramlarında eli ayağı karışmayacak. Kesimi yapılacak kurbanlıklar yoğunluğu olan bölgelerde bayramın sonraki gününe ertelenerek izdiham önlenecektir.

Dışarıdan hayvan (angus) ithal etmek gibi anlamsız ve saçma projeler bir daha geri gelmemek şartı ile rafa kaldırılacak... kendi çiftçimiz sırtından vurulmayacak! Hayvancılık ile uğraşan çiftçilerimiz para kazanacak ve devletten aldıkları kredileri ödemekte zorlanmayacaklardır.

Belediyeler bu konuda altın çağını yaşayacak, verdikleri hizmet karşılığında takdir teşekkür ve gelir kazanacaklardır. İnsanlarımızın kurban kesmesi eziyet değil keyfe dönüşecek. Belediyeler isterlerse bu hizmetin alt yapısını hazırlayıp, kontrolü kendinde olmak kaydıyla özel müteşebbislere ihaleye verebilecekler.

Haberciler sokaklarda hayvan peşinde koşan insanları, insan kalabalığını, kaçak kesimleri  görüntüleyemecek, hastanelerin acil servisleri kendini kesen insanlarla dolmayacaktır.

Ancak bu işin bir püf noktası var ve onun için devlet ve millet birbirine entegre olmak zorundadır! Bu proje ile Türkiye’mizin özellikle doğu ve güneydoğusunda, hayvancılık yaparak geçimini sağlayan insanların daha da artması, bölgenin kalkınması, ekonomik sorunların çözümlenmesine katkı sağlayacaktır.

Devlet Planlama Teşkilatının asli görevlerinden...

Memleketimizin özellikle doğu ve güneydoğu illeri organik hayvan besiciliği için son derece elverişli yerlerdir. Kurbanlık hayvan üretimi yanında etinden ve sütünden elde edilecek ürünler için mevcut fabrikalara ek olarak kurulacak yeni sanayi; bölgede canlı paranın dolaşımına, dolayısıyla bölge halkının gelişimine artı katkı sağlayacaktır.

Memleketimiz de ki hayvanlara ulaşmama ve onun yerine ithal kurban etme kolaycılığı... paralarımızın başka ülkenin çiftçilerine gitmesi demektir. Diğer yandan ülkemiz hayvancılığı için vaat edilen ve nispetten (!) verilen hayvan kredisinin temeline bomba koymak demektir. Köylünün devlete olan kredi borçlarını Amerikan çiftçisi ödemeyeceğine göre bu hayvan ithali yanlış bir karardır.

Ben bu yarım aklımla bunları bu kadar toparlayabiliyorsam :) Devlet planlama teşkilatı çok daha iyisini yapmak ve bilmek zorunda değilmidir?

Hani bazı insanlar için şöyle derler “ O var ya, işine geldimi domuzun yattığı yeri bilir!”

Hani bende bu kurumun görevlerini bildiğim için bunlar var ya! Bildiklerini göstermek için neyi bekliyorlar diye sormak istiyorum!

2007- 2013 dokuzuncu kalkınma planı ekseni içinde “Bölgesel Gelişmenin Sağlanması” bölümünde tespit edilen dört ana başlıktaki kararlar da, gelinen aşama nedir çok merak ediyorum.

Yani her şeyi bildiğimizi ama işimize gelme kısmında takıldığımızı düşünüyorum! Zira henüz 2007 den beri gözle görülecek bir değişikliği ben söz konusu bölgelerde fark edemedim, varsa gözümden kaçtıysa lütfen birisi söylesin. Gerekirse özür dilemesini de biliriz!

Neyse, nerde kalmıştık?

Benim projem de;  proje kapı gibi ama çekincelerim var!

Daha önce küçük bir yatırım için hazırladığım projemi; sevgili eşimle birlikte sunduğumuz makam sahibi bayan bürokratın, kendinden önce o oturduğu koltukta oturan kişinin, devleti dolandırmaktan sağmacılar ceza evinde olduğunu unutup; bize soyguncu muamelesi yapması, beni devlet, millet ve illet üçgenin de, derin düşünce ve çaresizlik içinde bırakmıştır!

Devlet, Millet ve İllet...

Devlet ne zaman iyi bir şey yapmaya kalkar, işte o zaman illet gruplar peyda olur. Terör belası ile ülkenin kalkınması önlenmeye çalışırlar. Millet ne zaman devleti, insanı için iyi bir şeyler yapmaya çalışır, işte o zaman illet bir bürokratın kaprislerine, ihtiyaçlarına, beklentilerine, egosuna muhatap kalır ve anarşinin doğmasına sebep olur! Yani gerek devlet, gerek millet olarak bu illetten çektiğimizi bir Allah bilir bir de biz! :)

Vatandaşın fikrine, TC sine, değer veren bir devletin sırtı yere gelmez. Ancak vatandaşın fikrini havadan sudan sebeplerle geri iten öteleyen bir devlet anlayışı; ancak kraldan fazla kralcı olan illet anlayışıdır. Bir insanı kazanmak kolay olmayabilir ama kaybetmek çok kolaydır. Devletin makamı ehliyetsiz kişilerin elinde olduğu sürece, devletimize karşı düşmanlık değil ama kırgınlığımız devam edecektir!

Bizim de en az bir İsrail vatandaşı kadar veya bir ABD vatandaşı kadar korunmaya kollanmaya hakkımızın olduğunu düşünüyorum. Yok, bunun tersini düşünen varsa hiç durmayalım tüm plan ve projelerimizi Yunanistan’a gönderelim!

1930-1937 yılları arasında sürekli olarak dış ticaret fazlası sağlanmıştır. En son dış ticaret fazlası 1946'da sağlanmış olup sonrasında 65 yıldır sürekli açık verilmektedir. Kendi insanına yatırım yapmayı ciddiye almayan bir devlet, başka ülkelerin ekonomisini güçlendirmeye devam eder!

Anguslar, limuzinler bunun örneği değil midir?

Nerde kalmıştık?

Benim projem de; sözüm söz; proje hazır. Ancak insan olduğumuzu fark eden ve buna değer veren bürokratların kendini göstermesini bekliyorum...

M.Talip Girgin.

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..