Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '09

 
Kategori
Güncel
 

Devlet okulları

Devlet okulları
 

alıntı


Anayasası’nın 42. maddesi, “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. ” der.

Bu maddeye göre;

-İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır.

-Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.

Biçiminde ve devamındaki şıklar halinde sıralanır.

Sanayileşmeyle birlikte; kırsaldan şehre taşınan kitleler, yanlarında ekonomisinden kültürüne, sağlığından eğitimine birtakım sıkıntılarını da taşımışlardır ve taşımaya da devam etmektedirler.

Eğitim ve öğrenim hakkı Anayasası’nın 42. maddesi ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri ile tanınıp güvence altına alınmıştır. “Eğitim ve öğrenim” hakkı, Anayasamızda sosyal ve ekonomik haklar olarak 4306 Sayılı Kanun ile düzenlenmiştir

Toplumun temel yapısını belirleyen en etkili unsur kuşkusuz eğitim alanıdır. Onun içindir ki, gelişmiş ülkelerin anayasalarında da olduğu gibi, bizim anayasamızda da devletin görevi, tüm yaşam alanlarını düzenleyerek, bireylerin bu alanlardan eşit şekilde yararlanmasını sağlamaktır.

Bu gün geldiğimiz noktada yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda eğitim ve öğretimde fırsat eşitliğinin varlığından söz etmek ne kadar inandırıcı olabilir ki.

Bu konuyla ilgili olarak, kendi gözlemlerimi ve görüşlerimi anlatmak istiyorum.

İstanbul’da devlete ait ilköğretim okullarında ve özel okullarda çok ince farklılıklar ve ayrıntılar göze çarpmaktadır.

Varoşlardaki okulların bir tanesini göz önüne getirin. Ya da üşenmeyin bir araştırın. Ortalama kırk beş öğrencisi olan bir sınıfta; velilerinin büyük kısmı ilkokul mezunu, birkaç tanesi de ilköğretim mezunu yada ara sınıflardan terk etmiş insanlardan oluşuyor.

Birkaç tane çalışan anne dışında diğerleri ev hanımı.

Babaların ise birkaç tanesi küçük esnaf, diğerleri ise işçi sınıfındalar.

Bu durum sadece o sınıfa göre has bir durum da değil. Sınıfların ortalamasını aldığınızda okulun tamamının aynı durumda olduğunu göreceksiniz.

Bin altı yüz öğrencisi olan okulun, lise mezunu veli sayısı kırk elli kadar, üniversite mezunu olanların sayısı ise beş altıyı geçmiyor.

Bu okullarda velisi, hemşire, öğretmen, polis, vergi dairesinde çalışan memurlar dışında devletin memur sınıfında olan veya özel sektörde çalışan doktor, mühendis, avukat, hakim, savcı, subay, sanatçı, sanayici, tüccar, bilimadamı, bürokrat gibi değişik kesimlerinden öğrenci velileri bulunmuyor.

Burada aklımıza, onca değişik meslek gruplarına ait insanların çocukları nerede okuyor? Hepsi de özel okullara mı gidiyor? Sorusu takılıyor.

Hayır… Bir kısmı özel okullara gidiyorlar ama, çoğunluğu da merkezlerde belirlenmiş ve zırhlara bürünmüş devlet okullarındalar. Kayıtlar sırasında ikametgah belirtme zorunluluğu buralarda geçmiyor. Bu defa da aklımıza;

“ Oralarda eğitim varoşlardan farklı mı yapılıyor? “Sorusu takılıyor.

Yanıt: Hayır… Müfredat programı özel okullarda dahil tüm okullarda aynı.

Öğretmen farklılığı mı var?

Yanıt: Hayır. Bu gün varoş okullarında görev yapan bir öğretmen, bir gün merkezi bir okulda da aynı görevi yapabilme şansına sahiptir. Sadece merkezi okullarda değil, özel okullarda da çalışma olanaklarına sahiptirler.

Okul idarelerinin yönetimdeki eksik tutumlarının katkısı var mı ?

Kısmen olabilir. Ama belirleyici değil.

Eeee… O zaman neden böyle…

Varoşlarda ya da yakınlarında oturan ailelerin hali vakti yerinde olanlar ile devletin bürokrat kesiminde çalışanlar, çocuklarını eğitim seviyesi düşük aile çocuklarının gittiği okullara göndermiyorlar. Daha seçici oluyorlar veya özel okulları ya da merkezdeki okulları tercih ediyorlar.

Merkezlerde oturanlar ise daha da seçici oluyorlar ve çok daha özel hale getirilmiş devlet okullarını ya da çok daha ayrıcalıklı ve pahalı olan özel okulları tercih ediyorlar.

Toplumun seçkinleri ise çocuklarının; toplumdan tamamen soyutlanmış özel okullarda yada yurt dışındaki seçkin özel okullarda eğitim ve öğretim görmelerini sağlıyorlar.

Devlet okullarında eğitim ve öğretim gören çocuklarımızın durumunu Cem Karaca’nın 1975 yılında çıkan bir plaktaki şarkısı çok iyi özetliyor.

“İşçisin sen işçi kal,

Giy dedi tulumları…”

Buradan şu sonucu çıkarıyorum.

Seçkinlerin çocukları ilerideki yaşamlarını sürdürebilecekleri eğitimi çok farklı bir şekilde karşılıyorlar. Bir alt seviyedekiler ise ilerde seçkinlerin işlerini yapabilecek idareci, yan sanayi işadamı, tüccar vs. olacak şekilde yönlendiriliyorlar. Devlet okullarındakiler ise, ilk ikisinin emrinde çalışacakları geleceğe hazırlıyor. Aralarından çıkan az sayıdakiler, çok zeki yada üstün yetenekliler ise istisna olarak, bir üst gruplarda yer bulabiliyorlar.

 
Toplam blog
: 15
: 1481
Kayıt tarihi
: 19.05.07
 
 

Merhabalar. Uzun yıllardır ailemle birlikte İstanbul'da yaşıyorum. Bir süre özel sektörde çalıştım. ..